Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te devrilmesinden bu yana, devrik Suriye diktatörünün mensup olduğu Alevi toplumuna yönelik kaçırılma ve cinayetler arttı.
Suriye İnsan Hakları Ağı'na (SNHR) göre, mart ayı başlarında eski rejim yanlılarının Suriye sahilinde Genel Güvenlik -yeni polis gücü- hedef alarak düzenledikleri koordineli saldırılar, Alevilere yönelik şiddetin patlak vermesine yol açtı ve 1.334 kişinin ölümüne neden oldu.
Savaş sırasında, muhalefete yakın ailelerin kuzey Suriye’ye göç etmek zorunda kalmasıyla, rejime sadık aileler onların apartmanlarına el koydu. Bazıları bu mülkleri rüşvetçi yargıçların yardımıyla sattı, bazıları ise hâlâ bu evlerde yaşıyor. Bazı evler ise silah zoruyla boşaltılıyor.
Le Monde’un haber için görüştüğü 68 yaşındaki Alevi aktivist, "Bu olayların artışı bizi endişelendiriyor. Hukukun üstünlüğü yok." diyor. Her cinayet ve kaçırma olayını Humus polis şefine bildiriyor. Aktivist Saleh, "İktidardaki İslamcı gruplar, karanlık tarihimiz göz önüne alındığında korktuğumuzdan daha iyi davranıyorlar " dese de kentte her gün faili meçhul adam kaçırma ve cinayet olayları yaşanıyor.
Soruşturmanın süresi temmuz başına kadar uzatıldı
Suriye'nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, sorumluların yargılanacağının sözünü verdi. Bu katliamların aydınlatılması için bağımsız bir soruşturma komisyonu kuruldu. Soruşturmanın süresi temmuz başına kadar uzatıldı. Soruşturmacılar, bu gecikmenin nedenleri olarak çok sayıda tanığın dinlenmesi ve faillerin bizzat çekip sosyal medyada paylaştığı çok sayıda videonun analiz edilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Le Monde gazetesi, Alevi cinayetlerini soruşturanların Türkiye yanlısı Suriye Türkmen silahlı grupları ile Savunma Bakanlığı bünyesinde örgütlenen yabancı cihatçılar olduğu iddiasına yer verdi
Gazete, soruşturmalarda, “başlıca liderler olarak, 'Ebu Amşa' liderliğindeki Sultan Süleyman Şah Tugayı ve El-Hamza Tümeni gibi Türkiye yanlısı Suriye Türkmen silahlı grupları ile Savunma Bakanlığı bünyesinde örgütlenen yabancı cihatçıların yer aldığı belirtiliyor” iddiasını dile getirdi.
Yabancı bir gözlemci, yetkililerin gözlerini kapattığı belirterek, "savaş sırasında Humus'ta yaşanan nüfus artışı nedeniyle sayıca azınlıkta olan Aleviler, içeride düşman olarak görülüyor." diyor. Bu olayların devam etmesi, hatta yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönmesiyle daha da artması bekleniyor.
Alevilerin yaşadığı bölgelerde katliamlar devam ediyor. Baniyas kenti tepelerinde Harf Ben Nimra köyü şiddetin ortasında kalsa da mart ayının başında silahlı gruplar henüz 1.000 nüfuslu bu ücra köye gelmemişti. 31 Mart'ta, Ramazan Bayramı'nın ilk günü, 75 yaşındaki Belediye Başkanı Jaoudat Fares, 42 yaşındaki engelli oğlu Najdat Fares ve bir başka aileden Şahine ailesinden dört erkek, 80 yaşındaki İbrahim, 43 yaşındaki oğlu Somar, 41 yaşındaki oğlu Thaer ve 12 yaşındaki torunu İbrahim iki silahlı saldırgan tarafından öldürüldü.
Savunma Bakanlığı'nın inşaat şirketinde eskiden bir mühendis olarak çalışan 46 yaşındaki çiftçi Samer Şahine, "Bir önceki gece köye 800 metre uzaklıktaki El-Dişna askeri üssünden tekbir sesleri duyduk ve adamlar 'Size geliyoruz, domuzlar' diye bağırıyordu" diyor. Ertesi sabah, askeri üniforma giymiş, üzerlerinde kapşonlar olan ve biri keskin nişancı tüfeği taşıyan iki adam, yol tarifi almak için ona ve kardeşi Haitham'a yaklaştı. "Yirmili yaşlarında Suriyelilerdi, başka bir yerden gelen aksanları vardı. "Birinin mavi gözleri vardı" diye devam ediyor.
İki adam onlara silahlı olup olmadıklarını ve köyün Alevi olup olmadığını sordu. Samer ve kardeşi de onlara üsse kadar eşlik etti. Bir süre sonra geri gelip telefonlarıyla çekim yaptılar. Evin önünde toplanan adamlara ateş etmeye başladılar ve ardından kaçtılar.
Güvenlik güçleri iki adamın tutuklandığını duyurdu. Samer, "Bize göstermediler. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum ve bunu asla durduramayacaklar." diyor ve "Artık kimseye güvenmiyoruz." diye üç kez tekrarlıyor...
Haberin devamını Le Monde’dan okuyabilirsiniz.
Yorumunuz