24 yaşındaki hemşire adayı Arif’e 3 Aralık 2015 gününün hayatının son günü olacağı söylenseydi; önce her zamanki gibi bir espri yapar, kısa bir süre sonra yüzü asılır, öleceğine değil ama arkasında bırakacakları için, en başta annesi için üzülürdü.
Arif o gün gerçekten öldü. Ölüm saati bile polis tarafından doğru olarak kayıtlara düşülmedi. Polis tahkikatındaki akıl almaz eksiklikler, tahkikat boyunca yapılan yanlışlar ve ihmaller, bu ‘kaza’nın yaşanmasında gerçekleri gizlemiş olabileceklerin cezasız kalmasına neden oldu. Arif’in hayatını dakikalar içinde sonlandıran kazanın olduğu yıl ve sonrasındaki ikinci polis soruşturması sırasında polis eski genel müdürü, birçok iddiayla sık sık gündeme gelen Süleyman Manavoğlu görevdeydi.
Arif’in başına gelenler aydınlatılmadığı sürece başka ‘kazalar’ da belki sizin çocuğunuz, eşiniz ya da torununuzun yaşam hakkını bir anda elinde alacak, adalet yerine getirilemeyecek ve en basit görevlerini bile yerine getirmeyen bazı polisler hiçbir ceza almadan yükselirse genç polisler de aynı yolu izleyebilecektir.
Kurumlar böyle çürür. Kurumların içindeki çürükler ayrılmazsa bir çürük diğerini, o yanındakini çürüterek olduğu gibi tüm kuruma yayılır. Bugün Polis Genel Müdürü olarak görev yapan Ahmet Soyalan kurum için kuşkusuz çok büyük bir şanstır ve önümüzdeki yıllarda Soyalan gibi genel müdürlerin görev başına gelmesi Polis Örgütü’nün saygınlığının artması açısından yaşamsaldır.
Haberimizin devamında sunacağımız kanıtlara dayanarak, yeni bulgular ışığında olayda büyük ihmale neden olanların belirlenmesi için polisin tekrar soruşturma açması ve zamanında soruşturmayı olması gerektiği gibi yapmayan polisler hakkında disiplin soruşturulması yürütülmesi adaletin sağlanması için gereklidir.
Gazimağusa Kaza Mahkemesi yargıcı Ayşen Toroslu, 8/11/2017 tarihli kararında, Arif Ummak’ın başka şahıs ve/veya şahısların kast ve/veya ihmali neticesinde ölmüş olabileceğinden şüphelenmek için yeterli sebebin var olduğuna hükmetmiş ve aleyhlerinde cezai kovuşturma başlatılması gereken kişi veya kişilerin saptanamadığına bulgu yaparak, polisin yaptığı tahkikattaki eksiklikler nedeniyle ileri tahkikat yapılmasına emir vermiştir.
Birazdan tüm detaylarıyla polis soruşturmasının akıl almaz hatalarla dolu olduğunu belgeleriyle okuyacak ve animasyonlar, geo-lokasyon teknikleri ve fotoğraflarla sunacağımız değerlendirme eşliğinde, bu ‘kaza’nın nasıl ağır ihmalle gerçekleşmiş olabileceğini göreceksiniz. Polisin olay yerinden parmak izlerini almaması kadar polislik mesleğinin birincil görevini ihmal etmesinin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. Polis soruşturmalarında delillerin dikkatli bir şekilde toplanması ve kayıt altına alınmasından daha önemli ne olabilir?
Polisin yargıcın ileri tahkikat kararına rağmen her nasılsa aynı sonuca ulaşması ve olayda bir ihmal bulgulamamış ve dosyayı kapatmış olması, kamuoyu adına çok endişe vericidir.
Ülkemiz yargıçları Arif’in ölüm tahkikatındaki birçok ihmal gibi, cinayet davalarında bile polisin tahkikatta yaptıkları eksikliklere dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde bir kadının öldürülmesi davasında yargıç, sanık aleyhinde yürütülen tahkikatta ciddi eksiklikler olduğunu, evin kapısının kolları üzerinden parmak izi alınmamış olmasına ve ayrıca maktulün ölü olarak üzerinde tespit edildiği koltuğun da emare olarak alınmamasına vurgu yapmış ve polisin hataları olduğuna kararında yer vermişti.
Polis yaptığı soruşturmalarda güven sağlayamadığında, olası suçluların korunup korunmadığına dair derin şüpheler oluşur. Bu kuşkular arttıkça polis kurumuna güven azalır. İşini kayıtsızca ya da kasıtla doğru yapmayan polisler hakkında disiplin soruşturması açılmalı ve soruşturmaların sonuçlarına göre gerektiğinde görevini yerine getirmediği kanıtlanan polisler kamu görevinden çıkarılabilmelidir. Polisler, savcılar ya da adaleti yerine getirmekle görevli yargıçlar, hiç kimse tanrı değildir. Her memur konumu ne olursa olsun yurttaş için çalışmak, görevini kişisel çıkar, kayırma gözetmeksizin eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Bu ilkeler zaten Polis Örgütü Yasası’nda da madde madde mevcuttur.
Eksik ve hatalı bir soruşturma aynı eksikler ve hatalar yinelenerek farklı bir sonuca ulaşamaz. Arif Ummak tahkikatında da böyle oldu.
Arif, YDÜ Hemşirelik Fakültesi’nde 4. sınıf öğrencisiydi. Mezuniyetine çok az kalmıştı. Haftada 2 gün inşaat malzemeleri satan Geçitkale’deki yapı markette çalışıyor, okul masraflarını ve yaşam giderlerini kendi karşılıyordu. Aynı yapı markette Arif sürekli olmasa da uzun yıllardır part-time çalışıyordu. 3 Aralık 2015’de sabahtan işe gitti ve öğlen yemeği için 12 civarında evine uğradı. Annesi ve nişanlısı Arif eve geldiğinde evde olmasa da, Arif telefonla eve geleceğini bildirmiş ve annesiyle nişanlısı yakındaki alışverişlerinden hemen eve dönmüşlerdi. Arif’in okuldan gelecek küçük kardeşini hesaba katarak yaptıkları 4 kişilik menemen Arif’in son yemeği olacak, Arif kahve içmeden işe gidişinden sonra bir daha aile yuvasına dönemeyecekti.
Arif yemekten sonra annesinin yanağından son bir makas alarak, 13:00 gibi 2-3 dakikalık mesafedeki işyerine gitmek üzere evden çıktı. Yapı markete gittiğinde market sahibi İ.Ç, eşi, kızı, şirketin yıllardır tır şoförlüğünü yapan E.Y’nin kızı N.Y yapı marketteydi. Marketin sahibi İ.Ç, 5 palet parke yüklü tırı Gönendere’den Geçitkale’ye henüz getirmiş ve tırı yapı marketin yaklaşık 100 metre uzağındaki ‘depo’ ya da ‘ambar’ denilen açık alana, elektrik direğinin yanına park etmişti. Tırı kaldırımın üzerine çıkararak, direğin yanına park etmek yapı markette kuraldı. Böylelikle hem ana yol kapatılmıyor hem önü kaldırım üzerine gelen tırın hareket etmesi önleniyor hem de forkliften tıra yükleme/boşaltma geçiş alanını korunarak yapılabiliyordu. Yapı marketin sahibi Arif’ten forkliftle tırdaki parkeleri boşaltmasını rica etti. Arif sigara sarmayı bırakarak hemen işe koyuldu. Forklifte Arif’i çalışırken gören iki kişi vardı. Biri aynı sokakta oturan bir komşu, diğeri Gönendere’den Arif çalışırken şirketin kamyonu ile olay mahaline dönecek olan tır şoförü E.Y.
Mikro-Makro’nun bulgularına göre E.Y Arif’i aslında son gören ve kızıyla birlikte ölü bulan kişiydi. Polis ifadelerdeki saatleri muhtemelen sıralamadığı için Arif’i çalışırken gören son kişinin komşu D.İ değil, E.Y olduğunu fark etmedi. E.Y kamyonla Gönendere’den markete dönerken Arif’le kamyonundan selamlaşmış ve Arif olası saat dizimine göre E.Y’yi gördükten hemen sonra tırla direk arasına sıkışarak hayatını maksimum 8 dakika içinde kaybetmişti.
Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz şahadetinde bu tür sıkışma ve havasızlıktan ölümlerde kişinin maksimum 8 dakika içinde beyin ölümünün gerçekleşebileceğini söylemişti. Arif E.Y ile uzaktan selamlaştıktan sonra forklifti çalışır durumda bırakarak, tırın yanına gitmiş, tırın yerden ya da basamağına çıkarak aracın kontağını çevirmişti. El freni çekik, 3. viteste olduğu ileri sürülen tır aniden hareket etmiş ve Arif hareket eden tırın kapısı ile elektrik direği arasında sıkışarak yaşamını kaybetmişti. Bir tırın el freni çekik, hem de 3. viteste hareket edemeyeceği polisin olay mahallindeki, kazayla aynı gün, aynı yerde ve kazadan çok kısa bir süre sonra yapılan ilk tahkikatta kanıtlandığı halde el freninin çekilmemiş olabileceği üzerinde tüm ısrarlara rağmen durulmamış, tırı park eden kişinin olası ihmali ve bu ihmalin üzerini örtmeye çalışmış olabileceklerin üzerine gidilmemiştir.
Nitekim Polis'in olay yerinde ilk yaptığı tahkikatta aynı tırı E.Y kontrolünde çalıştırmış; el freni çekilmiş ve 3. vitese alınan tırın hareket etmediği, el freni inikken viteste olsa da 30 cm. kadar öne atıldığı bizzat soruşturma yetkilisi Polis memuru tarafından raporlanmıştır. Mağusa Polis Müdürlüğü’ne bağlı Kademe ve Araç Muayene Şubesi’nde Araç Muayene müfettişi Polis memuru A.B, kaza mahallinde yaptığı tahkikatta aracın fren, el freni, ışık teşkilatı ve direksiyon tertibatının birtamam ve faal olduğunu da tespit etmiştir.
Mikro-Makro ekibi DAF XF, 95.480 model bir tır üzerinde yaptığı çalışmalarda bir tırın havaları dolmadan bırakın hareket etmeyi, ne gaz pedalının ne direksiyonun ne de kornasının çalıştığını tespit etmiştir. Kaynağımızın aracı özel bir şirkete ait olduğu için tırın hareketlerini görüntüleyemesek de bir tırın 'imdat'ı, yani el freni çekili halde hareket etmeyeceğini biz de belirledik.
Sonraki ifadelerinde ısrarla tırın el freninin çekik ve 3. viteste olduğunu söyleyen tır şoförü E.Y olay günü, kaza mahallinde yapılan tahkikatta polis memuru A.B’ye ‘aracın çekili olup olmadığına ve içerisinde vites takılı olup olmadığına dair herhangi bir şeyi, panik içerisinde olduğundan dolayı hatırlamadığı’nı söylediği de kayıt altına alınmıştır.
Geçitkale Polis Karakolu'nun o zamanki amirlerinin kaza yerinde, aynı araçla, kazadan kısa bir süre sonra yapılan tahkikat yerine, yargıçın talebi doğrultusunda 1 sene sonra karakolun bahçesinde, bazı aksamlarında oynanması muhtemel aynı tırla yapılan tahkikatta, 2. bir kamera olmasına karşın tır içinden vitesin ve frenin konumu gösterilmeksizin çekilen görüntüleri dikkate alması ve bir tırın el freni çekik, 1. viteste hareket edebileceğini ileri sürmesi son derece tartışmalıdır. Zira ifadelerde tırın 3. viteste veya üç buçuk “içinde” olduğu sık sık yer almaktadır.
Mikro-Makro'nun profesyonel ve oldukça gelişmiş bir sürüş simülasyonundan filme aldığı aşağıdaki simülatör görüntülerinde el freni çekik tırın çalışmayacağı ayrıca gösterilmiştir:
Tıra ilişkin simülasyonlar, araçları simüle etmek için gerçek zamanlı yumuşak gövde fiziği yapısı kullanan, sürekli olarak fizik denklemlerini ve problemlerini gerçek zamanlı olarak hesaplayan BeamNG.drive’dan alınmıştır. Alman oyun şirketi BeamNG.drive, simülasyonları özel fizik kodları yazarak oyun motorunu çalıştırmaktadır.
İfadelerdeki çelişkili olan saatler
İfadelerin olması gerektiği gibi tekrar düzenlenmiş hali
Kazaya ait diğer detaylar

üzerinde karşılaştırması

üzerinde karşılaştırması



izlerinin işaretlenmesi

izlerinin işaretlenmesi






Polis tahkikatı sırasında şu önemli noktalar bilinmeyen nedenlerle dikkate alınmadı
Olayı ilk duyan yapı marketin sahibi ailenin üyeleri A.Ç ve kızı N.Ç’nin derhal ya da sonra 112’yi aradıklarını ifadelerinde belirtmemesi poliste şüphe uyandırmadı. Marketin kapısından içeri girdiği sırada kız çocuğundan ambulans çağırın ifadelerini duyan müşteri H.K tırın yanına gittikten ve şoför E.Y’ı ve Arif’i gördükten sonra ve Arif’in boynunda nabzını kontrol ettikten sonra 112’yi aradı.
Yukarıda sunduğumuz araştırma sonucunda, yapılan Polis soruşturmalarında 24 yaşındaki Arif Ummak'ın hayatına mal olan kazadaki olası ihmallerin yeterince incelendiği, kamuoyunun şüphe içinde bırakılmadığı ve ihmale neden olabilecekler hakkında kuşkuları ortadan kaldıracak kanıtların Polis tarafından elde edildiği söylenebilir mi? İhmale neden olan kişilerin yargılanması da bu sebeplerle gerçekleşmemiş olabilir mi?
Polis soruşturmalarında azami dikkat ve duyarlılık gösterilmediğinde polis ve toplum arasındaki ilişkiler zedelenmekte, bazı polislerin kurum değerlerini istismarı polise olan toplumsal desteğin azalmasına neden olmaktadır.
Toplum destekli polislik anlayışının hayata geçebilmesi için toplum ve polis arasındaki ilişkiler vicdan, adalet gibi temel kavramların sarsılmaması ve polisin iyi niyetini koruyarak toplumun taleplerini halkla bütünleşerek yerine getirmesi gereklidir. Arif’in ölümünde ve diğer başka pek çok olayda bazı polis memurları görevi kötüye kullanmış ve keyfi davranış sergilemişse, polis birçok olayın aydınlatılmasında ihtiyaç duyduğu toplumsal destekten yoksun kalacaktır.
Polis arkasında toplumun desteği olmaksızın işlenen suçları sadece kendi çabasıyla çözemez. Polisin bire bir olaylar bazında gerçeğin ortaya çıkmasına göstereceği özen ve toplumla kaynaşma çabası suçla mücadelede toplumsal desteği almasında en önemli koşullardır.
Olayların delillere rağmen çözülmediği inancı kalıcı hale gelirse, ’kaza’ ve ‘cinayet’ vakalarından yolsuzluk, dolandırıcılık, kaçakçılık olaylarına kadar geniş suç yelpazesinde işlenen suçlar tespit edilemez ve cezalandıramazsa, polise ilişkin kayırma, rüşvet ve yolsuzluk söylentileri kurumun saygınlığına gölge düşürecektir.
Yorumunuz