Röportajlar

CTP Girne milletvekili adayı Fikri Toros: ‘Euro kararımız tüm paydaşlarca destekleniyor’

Can Sarvan

CTP’de 2. sıradan Girne milletvekili adayı Fikri Toros kara para sorununun üzerine giden ve bu konuda kararlı bir duruş sergileyen bir siyasetçi. Bugüne kadar yaptığımız birçok görüşmede söylemiş olduklarını sonrasında hayata geçirdiğine defalarca tanık oldum. 

Bu aralar pek çoğumuz büyük bir tepkiyle aynı soruları soruyoruz: Pandemi koşulları ve döviz krizi nedeniyle % 17 dolaylarında küçülen ekonomide yetişemediği için vergisini ödeyemeyen esnafa ceza kesmeye gelene kadar pandemi döneminde tüm dünyada internet üzerinden bet oynayanların sayısı artmışken trilyonlar kazanıp kuruş ödeyenlere neden kimse dokunamıyor? 

On yıllardır bitmek bilmez şekilde yatırım yapar göründükleri için teşvik kapsamında olup hiç vergi ödemeyen üniversitelerden, fazlasıyla rahatta olan çok zenginlerinden alınacak vergilerin artırılması gerekmiyor mu? 

Avrupa’da ve ABD’de zenginlerden ve çok zenginlerden alınan vergiler yükseltilirken CTP’nin bu yönde bir adım atması ülkemizin Türkiye’ye bağımlılığını azaltmasına yardımcı olmaz mı?

Fikri Toros’un bu sorular üzerinde düşünen, ülkemize gece gündüz çalışarak katkı koyan bir siyasetçi olması, gittikçe verimsizleşen siyasi arenada birikimi ile öne çıkmasını sağlıyor.

Euro'ya geçiş: "CTP olarak, politikalarımızı oluştururken katılımcı bir çalışma prensibine sadık kaldığımız bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, Euro'ya geçiş konusunun da şirket ve bankalarla yapılan istişare toplantılarında gündem olduğunu ve bahse konu düzenlemelerin acil bir beklenti olduğunu açıkça belirtmek istiyorum. Euro kararımız tüm paydaşlar tarafından destekleniyor"

Seçim manifestonuzda şirket ve bankaların mali güçlerinin korunması amacıyla stabil para birimine endeksleneceği, kademeli olarak stabil para biriminin muhasebe birimi olarak kullanımına geçileceği belirtiliyor. Bu sistem nasıl işleyecek?

Şirket ve bankalara ilişkin mevcut yasalarda sermaye yapıları TL bazında belirlenmiştir. Dolayısıyla, TL’de devam eden değer kaybı karşısında mali varlıklar reel anlamda erimektedir. Bu ciddi bir sorun olup, şirket ve bankaların finansal sağlığını tehdit etmektedir. Sorunun acilen giderilmesi, şirket ve bankaların mali güçlerinin korunması açısından şarttır. Bu amaçla, mevcut yasalarda gerekli olan değişiklikler yapılacak ve sermaye yapıları Euro bazlı olarak yeniden düzenlenecektir. Ayrıca planlı ve kademeli olarak, bilançolarda kullanılan muhasebe biriminin de Euro bazlı olması için gerekli yasal değişiklikler yapılacaktır. Böylelikle enflasyonist bir ortamda haksız vergi yükümlülükleriyle karşı karşıya kalan şirketlerin uzun yıllardan bu yana bir beklentisi olan enflasyon muhasebesi da yürürlüğe girmiş olacaktır.

CTP olarak, politikalarımızı oluştururken katılımcı bir çalışma prensibine sadık kaldığımız bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, Euro'ya geçiş konusunun da şirket ve bankalarla yapılan istişare toplantılarında gündem olduğunu ve bahse konu düzenlemelerin acil bir beklenti olduğunu açıkça belirtmek istiyorum. Euro kararımız tüm paydaşlar tarafından destekleniyor.

Euro, Dolar ve Sterlin gibi stabil para birimleri ithalat odaklı bir ekonomik yapıya sahip olmamız nedeniyle, tüm harcamalarımızın baz fiyatlarının belirlenmesinde bir endekstir. Sabit gelirli çalışanlarımızın kazançları ise Türk Lirası bazlıdır ve belirlenen hayat pahalılığı oranında yılda iki defa artışa tabidir. Hayat pahalılığı oranı, TL’nin değer kaybına paralel olarak gerçekleşen enflasyon karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden halkın alım gücü sürekli düşmektedir. Bunun önüne geçmek ve alım gücünü korumak için, gelirleri de planlı ve kademeli olarak Euro’ya endeksleyeceğiz. “Euro’ya geçiş” politikamızın anlamı budur. Tedavülde olan TL kullanılmaya devam edecektir. 

"Manifestomuzda yer alan Acil Eylem Planı çerçevesinde kapsamlı bir vergi reformu yapacağız. Bu bağlamda, vergilendirilmeyen gelirlerin vergilendirilmesi ve verginin daha geniş bir tabana yayılması için gerekli çalışmalar yapılacaktır (...) Asgari ücret tamamen vergiden arındırılacaktır"

Manifestonuzda vergi cezalarının artırılmasına atıf varken, adı konularak internet üzerinden bet oynatanlardan, götürü üzerinden vergilendirilen gece kulüplerinin gelirlerinden alınan vergilerin artırılmasına, ticari faaliyetlerinde belirlenecek bir yılı aşan üniversitelerin gelirlerinden vergi alınmasına ve sterlin olarak inanılmaz gelirler elde etmelerine karşın çok düşük vergi ödeyen büyük avukatların, gelirleri çok yüksek doktorların denetimine yönelik bir açılım yok. Bu konuyla ilgili ilk sorum, şans oyunlarından yasalar uyarınca vergi alınması için altyapıda nasıl bir değişiklik yapılacak?

Bahsedilen eksik ve yanlışların vergi adaletsizliği anlamına geldiği kesindir. CTP olarak, yönetime gelir gelmez ilgili tüm paydaşlarla diyalog ve istişare içerisinde ve manifestomuzda yer alan Acil Eylem Planı çerçevesinde kapsamlı bir vergi reformu yapacağız. Bu bağlamda, vergilendirilmeyen gelirlerin vergilendirilmesi ve verginin daha geniş bir tabana yayılması için gerekli çalışmalar yapılacaktır. Vatandaşın ve şirketlerin ödemekte güçlük çektiği yüksek vergi oranları düşürülecek, eş zamanlı olarak denetimler ve ödül-ceza mekanizmaları geliştirilerek uygulanacak ve asgari ücret tamamen vergiden arındırılacaktır.

"CTP yönetime geldiği zaman devlet bankalarının yönetimlerini özerkleştirecek ve siyasetten tamamen arındıracaktır. O zaman ipoteklerin satılarak borçların ödenmesi gibi birçok profesyonel bankacılık kuralı, şeffaflık ve hesap verebilirlik prensiplerine bağlı profesyonel bir denetim mekanizması altında uygulanabilecektir"

Neden sanal betten, gece kulüplerinden, ayda milyonlar kazanan bazı avukat ve doktorlardan daha fazla vergi alınmasına ve uzun süredir faaliyette olan üniversitelerden vergi alınmaya başlanmasına yönelik bir çalışma yapılmadı? Yoksa yapılıyor mu?

Söz konusu çalışmanın bugüne kadar yapılmamış olması siyasi istikrar ve irade eksikliğinin sonucudur. Ayrıca, kendi kendine yeten özerk bir ekonomik ve mali yapı yerine, teşviklerin amaçları dışında kullanımına ve kayıt dışılığa imkân tanıyan, kamuya ve dış kaynaklı yardımlara bağımlılığı tercih etmiş olan bir yönetim anlayışının sonucudur. CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın başbakan olduğu dönemde, birçok tasarruf tedbirinin yanısıra etkili vergi düzenlemeleri yapılarak gelirler arttırılmış ve herhangi bir dış kaynaklı yardıma ihtiyaç duyulmadan kendi ayakları üzerinde duran bir ekonominin mümkün olduğu kanıtlanmıştı.

23 Ocak sonrasında yönetime gelir gelmez, ayni hedef doğrultusunda mali disiplini sağlamak ve sürdürmek için, vergi ve teşvik reformunun yanısıra kayıt dışılığı önlemek ve vergi adaleti sağlamak önceliklerimiz olacaktır. Ayrıca, dış yardımların hukuki zemini, ülkemizin sürdürülebilir kültürel ve sosyo-ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenecektir. 

Kalkınma Bankası’ndan ve devletin kısmen kontrolünde olan bir bankamızdan kredi alıp ödemeyenlerin ipotek edilmiş malları yıllardır satılmıyor. Bu ipotekler aldıkları kredinin teminatıyken üzerinden on yıllar geçmesine rağmen satış işlemlerinin siyasilerin baskısıyla gerçekleştirilmediği iddia ediliyor. Özel bankalara olan borçlar ödenirken bu krediler ödenmiyor, ipotekteki mallar satılmıyor. CTP iktidara gelirse bu konuda ne yapacak? Kıbrıs’ın güneyinde ipotekteki malların pandemi ortamında satışa çıkarıldığını naçizane hatırlatmak isterim…

Bütçe görüşmeleri esnasında yapmış olduğum bir konuşmada, bahse konu bankalarda tahsili gecikmiş ve kötü alacakların boyutuna değinerek, bu yüzden finansal pozisyonlarının sekteye uğradığını ve amaca yönelik kredi veremez durumda olduklarını anlatmıştım. Bu bankaların yönetimleri siyasetten arındırılmadıkları müddetçe sorunun çözümüne dair herhangi bir eylem ve iyileşme beklemediğimi açıkça belirtmek istiyorum.

Manifestomuzda da görüleceği üzere, CTP yönetime geldiği zaman devlet bankalarının yönetimlerini özerkleştirecek ve siyasetten tamamen arındıracaktır. O zaman ipoteklerin satılarak borçların ödenmesi gibi birçok profesyonel bankacılık kuralı, şeffaflık ve hesap verebilirlik prensiplerine bağlı profesyonel bir denetim mekanizması altında uygulanabilecektir. 

Ülkemizde kara para odakları olduğu biliniyor. Potansiyel olarak yasa dışı gelir elde ederek aklayanların denetlenmesi için Meclis’te komisyonda bekleyen, sizin de içinde bulunduğunuz Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komisyonu’nda Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı’nın yeni hükümet kurulduktan sonra ne zaman Meclis’ten geçebileceğini tahmin ediyorsunuz? 

Bahse konu yasa tasarısı Meclis Komitemizin gündeminde yer almaktaydı ve görüşülmekteydi. Yeni kurulacak olan hükümetin iradesine bağlı olarak, komitede genel görüşmesi yeniden yapılabilecek ve bu yıl içerisinde Genel Kurula salık verilebilecek durumdadır. 

"Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı’nda verilen ek yetkilerle Mali Polis’in güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, yasa hilafına faaliyetlere ilişkin yaptırımlar da düzenlenmektedir. Partimizin bu yasa tasarısına dair kararlı duruşu her vesileyle yinelenmektedir"

Mali Polis’i güçlendirerek, bir günde milyonlar kazanarak, yasa dışı gelirlerini paravan şirketler üzerinden aklayanlara yönelik ciddi vergi cezaları kesilmesi partinizin gündemine girebilir mi?

Daha önce değindiğim gibi ilgili AB direktifiyle uyumlu olarak Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı’nda verilen ek yetkilerle Mali Polis’in güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, yasa hilafına faaliyetlere ilişkin yaptırımlar da düzenlenmektedir. Partimizin bu yasa tasarısına dair kararlı duruşu her vesileyle yinelenmektedir. 

KKTC gri ya da kara listeye girerse ne olur? "Uyumsuzlukların geçerli olduğu ülkelerde bulunan finansal kuruluşların, Türkiye’dekiler de dâhil olmak üzere, uluslararası kurumlarla finansal iş ilişkilerine girmeleri engellenebilmektedir!"

Türkiye'nin gri listeye girişine ilişkin 30 Kasım'da yayınlanan ilk değerlendirme raporuna göre ilerleme kaydedilmesi gereken noktalarda bile geriye düşülmüşken KKTC’nin de gri listeye alınması ihtimali yok mudur? Kıbrıs’ın kuzeyi FATF tarafından 2007’de olduğu gibi gri listeye alınırsa ne tür problemler yaşarız? Kara listeye girersek ne olur?

Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesine ilişkin uluslararası düzenlemelere uyumun sağlanması, küresel finansal sisteme entegrasyon açısından bir zorunluluktur. Son yıllarda giderek güçlenen eğilimlerin sonucu olarak, ülkeleri etkin bir şekilde izleyen, denetleyen ve söz konusu faaliyetler ile ilgili olarak ülkeler hakkında raporlar hazırlayan kuruluşlar oluşturulmuştur. Bunların en önemlisi OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) nezdinde yer alan FATF (Financial Action Task Force-Mali Eylem Görev Gücü) adlı kuruluştur.

Ülkeler ve bankalar gibi çeşitli finansal kuruluşların FATF tarafından belirlenen düzenlemelere uyum sağlayıp bunları uygulamaları, uluslararası alanda itibar ve güvene dayalı faaliyet gösterebilmeleri açısından önem arz etmektedir. Zira, FATF’nin ülkeler ve finansal kuruluşlar hakkında yaptıkları izleme faaliyetleri sonucunda hazırladıkları raporlarda belirttikleri uyumsuzluk ve/veya aksaklıklar küresel piyasalarda dikkate alınmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu uyumsuzlukların geçerli olduğu ülkelerde bulunan finansal kuruluşların, Türkiye’dekiler de dâhil olmak üzere, uluslararası kurumlarla finansal iş ilişkilerine girmeleri engellenebilmektedir!

:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın