Her rockseverin kalbinde tahtını kuran ünlü bir ses ve grup vardır. Eşsiz yeteneği ve sıra dışı performansı ile Freddie Mercury ve grubu Queen rock müzik tarihinin efsanesidir. Mercury 45 yıllık yaşamına insanlık var oldukça söylenmeye devam edecek şarkıları sığdırdı. Müzikte ortaya koyduğu olağanüstülüğü ve özgünlüğü özel hayatında da göstermiş ender sanatçılarından biridir. Freddie’nin büyük aşkı Mary Austin’i sevme biçimi bile farklıdır. Sadece 6 sene beraberlik yaşasa da hayatının kalanında yanında kalması için, uğruna akla gelebilecek her şeyi yaptığı şanslı kadın Mary.
   İlk başlarda hiç de kolay değilmiş. Mary’ye yüzük takarken ‘lütfen bunu sakın çıkarma’ demiş ama Mary gelinlik almak istediğinde olmaz kelimesi dökülmüş Freddie’nin ağzından. Mary çocuk istediğinde Freddie istememiş. Freddie erkeklere de ilgi duyduğunu güç bela itiraf edebilmiş Mary’ye.
   Nihayetinde Mary Freddie’nin kendisini çok sevdiğini ama erkeklere olan yöneliminin durdurulamaz olduğunu fark etmiş. Freddie ile cinsel hayatını sonlandırmış fakat ölene kadar onunla birlikte kalmış. Freddie Mercury’nin beraber olduğu insanlar Mary’nin yerini alamamaktan şikayet etse de Freddie kimseyi dinlememiş. Mary için ‘Love of my life’ adındaki şarkıyı yazmış. AIDS’den ölmeden önce zar zor yürüyerek, sözlerini Queen’in bateristi Roger Taylor’ın kalem aldığı ‘These are the days of our lives’ı seslendirirken aklında yine Mary varmış. Mary için yazdığı tek şarkıda da, ölmeden önce söylediği son single’da da ‘I still love you’ diyebilmiş bir adam O.
   Bir aşkın her şeye direnmesi, cinsel yönelimin bile üzerinde seyretmesi, iki insan için diğerinin en güvendiği kişi olması ve seyri değişen ilişkinin Freddie’nin hayatına giren çıkan erkeklere, Mary Austin’in evlenip boşanmasına rağmen sürebilmesi… Mercury’nin yaşarken Mary’nin oğluna ikinci babalık yapması, ölüm döşeğindeyken diğer çocuğuna hamile olan Mary’ye ve çocuklarına mirasının büyük bir bölümünü bırakması… Çağımızın en büyük sanatçılarından biri olan Mercury’nin kişisel hayatında da bilinen tüm kurguları yıkabilen, klasik aşk anlayışını yerle bir eden bir insan olduğunu gösteriyor.
   Sahnede yüzbinlere şarkı sözlerini ya da çıkarttığı sesleri tekrar ettirebilen ilk rockçu. Rockla operayı kaynaştırma çabasıyla rock müzik tarihinin en önemli eserini Bohemian Rhapsody’yi yaratmış, Barselona’da büyük soprano Caballe ile düet yapmış adam. AIDS olduğunu beyan etmemesine rağmen bir deri bir kemik haliyle 1989’da ve 1990’da Brit Awards törenlerine katılabilecek kadar güçlü ve cesur... Son nefesine dek müzik yapan Freddie’nin yanında Mary’nin ve Queen’in diğer üyelerinin bulunması hiç de tesadüf değildir.
   Çevremdeki birçok insan aşkı arıyor hâlâ. Aşk aranarak bulunabilecek bir duygu mu ki? Gerçek aşk olarak okuduğum, uzaktan seyrettiğim tek örnek Freddie-Mary aşkıdır. Adam erkeklerle cinselliğini yaşadı. Kadın başkasıyla evlendi, çocuk yaptı. Hayatlarında en önemli yeri birbirlerine vermeye devam ettiler ve hiç ayrılmadılar.
   Bol aldatmalı, görünürde iki kişilik evlilikler ve ilişkiler arasında hakikatin ve sadakatin şifreleri bellidir: Dostluğunu en zor şartlar altında ortaya koyabilmek, karşılıklı anlayışı en üst seviyeye çıkarabilmek, saygıyı hiç kaybetmeden birbirini sevgiyle sarabilmek... Mary Austin, ‘Freddie’nin kalbini çalmış kadın’ olarak bilinir. Başkalarıyla evlense de Mary’nin yüreğine ismini yazdırmış tek adam da Freddie’dir. Bazı magazinciler kadına ve çocuklarına milyonlarca sterlin değerindeki Londra’daki malikânesi ‘Garden Lodge’u, yüklü bir parayla albüm gelirlerini bıraktı diye Mary’ye ‘servet avcısı’ gözüyle bakar.
   Bu tür safsataları her okuduğumda Freddie Mercury’nin küllerinin yerini bilen tek insanın neden Mary olduğunu sorasım gelir. Freddie’nin ardından Mary ile Queen’in diğer üyelerinin The Mercury Phoenix Trust adında bir vakıf kurarak AIDS’le hâlihazırda niçin mücadele ettiklerini de hiç anlamayacaklarını düşünürüm.