Bayramın son günü güzel şeylerden bahsetmek için geç sayılır. Faili yakalanamayan bir cinayet içinse geçi erkeni yoktur zamanın. Gesfi Döviz Bürosu’nun sahibi Gökhan Naim’in Pakistanlı suç şebekesi tarafından öldürülmesinin üzerinden aylar geçti. Pakistanlı çetenin daha önce işlediği suçların hepsinde Kıbrıslı Türk ya da Kıbrıslı Rum ortakları vardı.

Adam dövdürmek, kadın korkutmak isteyenler parasını verip, bu şebekenin elemanlarını azmettiriyor; gerektiğinde koruma olarak tutuyorlardı. Güney Kıbrıs’a nasıl yasa dışı yollarla geçmişler sorusu soruluyor.

Daha önce yasal olmayan hangi yolla Güney’den kaçak pirinç getirip burada satmaya kalkıştılarsa aynı yolla da çıkmışlar. Üstelik çetenin elebaşı ve cinayet zanlısı Zahid Masood’un Kıbrıslı Rum ortağı tarafından öldürülme endişesi taşıdığı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de bilgisi dahilinde Limasol’da bir yere sığındığı ve ülkesine iade edilmesini talep ettiği iddia ediliyor. Güney Kıbrıs makamlarından İki toplumlu Suç ve Suçlara İlişkin Konular Teknik Komitesi’ne konu ile ilgili ısrarla bilgi geçilmiyor.

Güney Kıbrıs zannedildiği gibi ‘KKTC’nin statüsünü yükseltmekten’ mi kaçınıyor yoksa olayın ardındaki Güney Kıbrıs bağlantılı Kıbrıslı Rumlar mı korunuyor?

Kuzey Kıbrıs piyasasındaki fazla Sterlin’i alıp Güney Kıbrıs piyasasındaki fazla Euro ile değiş tokuş eden, Güney ve Kuzey arasında organize çalışan bir şebeke olduğu biliniyor. Bu şebekenin valizler içinde Güney’e Sterlin taşıdığı karşılığında Euro aldığı ileri sürülüyor. Gerek FATF (Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu) belgelerinde gerekse de AB Direktifleri’nde bu tür çetelerin hükümetler ve güvenlik güçleri içinde ayakları olduğu, duyumlara kör ve sağır davranan üyeleri bulunduğu belirtiliyor. FATF raporlarına göre, yasa dışı nakit taşıyıcılığı en sık sınır komşuları arasında gerçekleşiyor.

Kaçak etti, kaçak sigaraydı, kaçak arabaydı, kaçak dövizdi… İki toplumlu çetelere bir başka örnek Lefkoşa Surlariçi’nden verilebilir. Surlariçi’nde iki tarafın sınırları arasında metruk binalar sıralıdır. Karşı tarafa boş binalardan geçen onlarca yerleşik Türkiyeli genç sınırlar arası uyuşturucu ticaretinin taşıyıcılarıdır. Poliste durumla ilgili dosyalar dolusu bilgi mevcut. Ne hikmetse göstermelik tel örgüler sürekli sökülür. Tel çekilmiş noktalarda insanın geçebileceği kadar alanlar açıldığı ise görmezden gelinir. Bazı yerlerde karşı tarafa atlama düzenekleri bile kurulmuştur fakat çekilmiş fotoğraflara rağmen kimse yasa dışı geçişlere müdahale etmez.

Sözün özü, bir türlü çözüm müzakerelerinde yol alamayan iki toplum, yasa dışı işlerde birbiri ile gayet iyi anlaşıyor ve uyumlu çalışıyor. Mevzubahis yasa dışılık olunca Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerle de, Türkiyelilerle de hiç sorunu olmuyor. Pakistanlılarla da çalışıyorlar. Organize işlerde ülkeye çoktan çözüm gelmiştir!

Politikacılara ve Polis’e; doğru ya da yanlış, güvenilmeyen bir ortamda organize suçlarla kimler mücadele edecek peki? Dünyada yasa dışılıkla mücadelede iki meslek grubu öne çıkıyor: Düzgün hukukçular ve gazeteciler. Hukukçular ve gazeteciler için iyi izlenimlere sahip olmayanları uyaralım: Ne bütün hukukçuları aynı kefeye koymalı ne de tüm basını ‘satılmış’ olarak etiketlemeli.

Suçların belgelerine ulaşmakta ve değerlendirmekte basının ve yargının daha büyük cesaretle olayların üzerine gitmesi kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Gazeteci örgütlerinin daha fazla vakit kaybetmeden kara para aklama ve organize suç gibi alanlarda uluslararası adımlar atan yapılarla iletişime girmesi ve Kıbrıs’taki yeraltı ekonomisini deşifre etmesine ihtiyaç var. Geçen yıllar ortaya çıkarmıştır ki Kıbrıs’taki derin ağlarla ülke içinden mücadele etmek son derece ağır ve yetersizdir. Çağımız gazeteciliği ise pek çok belgenin bir tıkla uluslararası arenada yapılan araştırmalara eklemlenmesine ve bulguların birleştirilmesine büyük olanaklar sunuyor. Gazetecilere özel data paylaşım platformları, belgeleri elektronik ortamda yazıya döküyor, diğer dillere otomatik çeviriyor ve binlerce bilgi arasından eşleştirme yapabiliyor