Bakanlar Kurulu ve Bankalar Birliği’nin kararıyla bankalara olan borçların faizler dondurulmaksızın 3 ay ertelenmesi sonucunda, işletmeler ve yurttaşlar büyük bir borç batağına sokuldu.
Defalarca yapılan faizlerin dondurulması ve tefeciliğin derhal yasaklanması gerektiğine ilişkin uyarılar hükümet tarafından dikkate alınmadı.
Kredilerin salgın ortamında ödenemeyeceğini öngören siyasetçilerimizin, salgın sonrası devam eden derin krizde ötelenmiş ve üzerine ekstra faiz binmiş kredilerin nasıl ödeneceğine dair herhangi bir öngörüsü var mı?
Borçluların yeni borç alarak eski borçlarını kapatması, daha fazla faiz ödenecek şekilde yeni bir ötelemeye daha gidilmesi veya faiz destekli yeni kredi paketleri sunulması çözüm üretmek değildir. Aksine çözüm bulmaktan kaçınılarak, borç yükü altında ezileceğini bile bile yurttaşı bir başına bırakmaktır.
Yıllardır banka borçları nedeniyle kazandığını bankalara ödeyen esnafın zaten beli kırılmıştır ve can çekişmektedir. Kimsenin ekstra bir ötelemeye veya yeni krediyle eski kredi taksitlerini ödemeye takati kalmadı.
Geçenlerde bir iş insanımız yeni kredi ‘bal’ değil, ‘zehir’dir dedi. Doğru, iş dünyasında biraz tecrübeli olan her işletme daha fazla zehirlenmenin ölüm olduğunun farkında. Kimse hükümetin faiz destekli yeni bir kredi olanağı yaratmasını istemiyor. Talep edilmesi gereken, kıskaç altındaki işletme ve yurttaşların salgın döneminde üzerlerine bindirilen faiz yükünün devlet kaynaklarıyla ödenmesidir.
'KKTC sonsuza kadar yaşayacak' madem, devlet olarak bankalara salgın dönemi bindirdiğiniz faizleri ödeme garantisi verin. Fakat siz zaten bankalara kaç hükümettir borçlanıyorsunuz değil mi? Demek bankalarımız KKTC Devleti’ne güvenmiyor. Güçlü KKTC Devleti’nin bankalara vereceği kapı gibi sağlam devlet garantisi yetmiyorsa, KKTC Devleti’ne Türkiye Cumhuriyeti kefil olsun, KKTC halkının her zaman yanında olmayacak mıydı ‘anavatan’ımız?
Bankaları durduramıyorsanız, kamburu çıkmış yurttaşın sırtına bindirdiğiniz ekstra yükü kaldırmak için kaynak bulacak ve umursamazca işletmelere yüklediğiniz faizi devlet olarak sırtlanacaksınız.
Seçimleri de ekim ayına ötelediniz… Ekim ayında bu ülkede taş üstünde taş kalmadığında kimden oy isteyeceksiniz? Sokağa çıkabilecek misiniz?
KKTC’de bankalar, yasa dışı sanal betçiler ve tefeciler dışında her işletme zarardayken gelirleri azalan ya da hiç geliri kalmayan firmalardan ve kişilerden daha fazla faiz ödemesini beklemek seviyesizce yurttaşla dalga geçmektir.
Salgının ortasında insanlar ölmemek için mücadele ederken faizli kredilerin bakiyelerini katlamak pahasına istemeye istemeye öteleme yaptılar.
Salgından sonraki Kıbrıs’ta ise gelirlerin eski seviyesine gelmesi, en iyi ihtimalle, en az 3 sene alacak. Bu durumda, hükümetimiz borç batağındaki insanlardan çok daha az kazanıp çok daha fazla ödemesini nasıl bekliyor olabilir?
O halde, siyasilerimiz vatandaşın tefecilerden borçlanmasında veya mallarının bankalar tarafından ele geçirilecek oluşunda herhangi bir gariplik görmüyor. Ama burada yaptıkları ciddi bir mantık hatası var: Borç tuzağına düşürülen yurttaş, hükümet partilerini ve muhalefet yapmaktan aciz bir muhalefetin temsilcilerini bir daha niye seçsin?
Türkiye bile 83 milyonluk nüfusuyla kredileri öteleterek bir yere varamayacak. Türkiye’nin kendi piyasası için doğru ya da yanlış uyguladığı ekonomi politikalarını ihracat yapma olanakları sınırlı, güneyle sınırları kapanmış, ne turisti ne öğrencisi kalmış, ürün ve hizmetlere talebi sınırlı bir ülkeye uygulamanın akılla bağdaşır bir yanı var mı?
Türkiye politikalarını KKTC’ye olduğu gibi uyarlamaksa yaptığınız iş, neden burada siyaset yapıyorsunuz? Türkiye’ye gidin, sizi seçen bulabilirseniz TBMM’de milletvekili olun. Yasalar Türkiye’den, maaşlar Türkiye’den, özelleştirme paketleri Türkiye’den, protokol Türkiye’den; milletvekilleri ve bakanlar neden buradan diye sorası geliyor insanın artık!
Ülkede büyük casinolu oteller battıkları için el değiştiriyor, açık şekilde tekelleşmeye izin veriliyor; piyasa tefecilerin avucundayken işsizlik artıyor… 1800’lerin sonunda İngiliz döneminde yapılan icraatları bile savunamayan bir siyasi cenahla mı geleceğimizin parlak olacağına inanacağız?
1919 yılında İngilizler tarafından yapılmış, Fasıl 101 Tefecilik Yasası çiftçilere yüklenen aşırı faizleri sözleşme ve ipotek olsa dahi yargıya silme yetkisi tanımıştır. İngilizin 100 sene önce yaptığını dahi 2020 yılında yapamayana ne denir?
Hükümetimiz bankaların tahakkuk ettirdiği ödenemeyecek kadar aşırı faizi sildirmek bir yana, iş insanlarımızı tefecilerin kucağına atıyor. İngilizler bile acıdı bu topluma da, ‘orijinal’ KKTC politikacısı acımadı!
Yorumunuz