Botanikçiler, 1980'lerde Yahudiye Çölü'ndeki (Judaean Çölü) bir mağarada bulunan 1000 yıllık bir tohumdan uzun zamandır kayıp olan bir ağaç türünü büyüttü.
Projede yer alan araştırmacılar, bugün nesli tükendiği düşünülen ağaç türünün, İncil ve diğer antik metinlerde bahsedilen şifalı bir merhemin kaynağı olabileceğine inanıyor.
Kudüs'ün kuzeyindeki kazı alanı Wadi el-Makkuk bölgesinde yapılan bir arkeolojik kazıda ortaya çıkarılan antik tohumun bozulmamış durumda olduğu belirlendi. Araştırmayı yürüten bilim insanları tohumdan ağacın türünü belirleyemedi. Kudüs'teki Hadassah Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Dr. Sarah Sallon liderliğindeki ekip, 2010 yılında daha fazla araştırma yapmak için tohumu ekti.
Sallon ve meslektaşları, ‘Sheba' olarak adlandırdıkları ağacın İncil'de bahsedilen şifalı bir merhem olan "tsori"nin kaynağı olabileceğini ileri sürüyor. Sheba'nın bir zamanlar günümüz İsrail, Filistin ve Ürdün'ü içeren bir bölgeye özgü kayıp bir ağaç soyunu temsil edebileceğine inanıyorlar. Bu bölge, yoğun bir şekilde ekili olan ve günümüzde daha çok Ürdün'ün bir parçası olan dağlık ve ormanlık bir alandır.
2010’da ekimi yapılan tohumdan köklenen ağacın ve yapraklarının görüntüleri dünyanın dört bir yanındaki botanikçilerle paylaşıldı. Bir uzman, ağacın 'Commiphora' cinsine ait olduğunu iddia etti ve bu cinsin Afrika, Madagaskar ve Arap Yarımadası'nda bulunan yaklaşık 200 ağaç türünü içerdiği kaydedildi.
Ağacın DNA'sını dizilenerek Commiphora cinsine ait olduğu doğrulandı. Ancak örnek, veritabanındaki bilinen Commiphora türlerinden hiçbiriyle eşleşmedi.
Çalışmaya göre, benzersiz genetik ize sahip, bilinmeyen Commiphora türü, büyük ihtimalle bir zamanlar Yahudiye Çölü çevresindeki bölgeye özgü, soyu tükenmiş bir taksonu temsil ediyordu.
Şu anda 14 yaşından büyük ve neredeyse 3 metre boyunda olan ağaç ne çiçek açtı ne de meyve verdi.
İncil ağacı...
Dr. Sallon, tarihi araştırmalara dayanarak, ağacın, İncil de dahil olmak üzere bölgeye ait eski metinlerde "Yahudi Balsamı" veya "Gilead Balsamı" olarak tanımlanan, o dönemde dünyanın dört bir yanına ihraç edilen, çok arzu edilen bir parfüm yapmak için toplanan hoş kokulu bir reçinenin kaynağı olabileceğini düşündü. Fakat reçinesiyle ünlü mür ağacıyla akraba olan ağaç herhangi bir koku yaymıyordu. Bitki yaklaşık 3 yaşındayken aromatik bileşikleri test etmek için ağacın reçinesi, yaprakları ve dalları üzerinde fitokimyasal bir analiz gerçekleştirildi. Bu tür aromatik bileşenlerin hiçbiri ‘Sheba’da bulunmadı.
Ağaçta aromatik bileşen bulunamazken tıbbi amaçlı kullanımları bilinen bazı başka bileşikler tespit edildi ve bunların arasında ilgili ağaç türü Commiphora wightii'nin reçinesinden elde edilen ve potansiyel kanserle savaşma özellikleri olduğu tespit edilen 'pentasiklik triterpenoid' maddesi bulunduğu belirlendi.
Ağacın Yahudi balsamı olmadığı, tıbbi bileşikleriyle aromatik olmayan Commiphora'lardan biri olduğu sonucuna varıldı.
Sallon ve meslektaşları, 'Sheba'daki şifalı bileşiklerin varlığı nedeniyle ağacın, tarihi metinlerde de adı geçen ‘tsori’ olarak bilinen tıbbi bir merhemin kaynağı olabileceğini belirtiyor.
Londra'daki Royal Botanic Gardens'da tohum ve stres biyolojisi alanında kıdemli araştırmacı Dr. Louise Colville'e göre, böylesine inanılmaz bir ömre sahip tohumlara nadiren rastlanır. Colville, "Bu hikâyede şaşırtıcı olan şey, bunun sadece tek bir tohum olması ve tohumun filizlenebilmesi için tek bir şansın olması' dedi ve çalışmanın çok uzun ömürlü olabilecek tohumların saklanıp depolanmasının ve tohum bankalarının önemini gösterdiğini kaydetti.
Kaynaklar: CNN – Archaeology Mag
Yorumunuz