Yazılar

Masalın sonu

Toplum vicdanı anayasal hakların korunmadığına kanaat getirirse, bireyler şiddet içermeyen eylemlerle Anayasa’nın uygulanması talebini dile getirebilir ve adaletsiz yasal bir düzenlemeye karşı gelebilir. ‘Yol Yoksa Seyrüsefer de Yok’ birlikteliği meşruluğunu Anayasa’dan alan ve Anayasa’da tanımlanmış temel hakların uygulanmamasına karşı gelişen bir tepkidir.
   KKTC Anayasası’ndaki hayat ve vücut bütünlüğü, kişi güvenliği, sağlık hakkı, ailenin korunması, eğitim ve öğrenim hakkı, kıyıların korunması gibi temel insan haklarının hükümetler tarafından keyfî bir şekilde ortadan kaldırılması karşısında insanlar birikmiş öfkelerini dışa vurmaktadır.
   Hükümetler kötü yönetimleri ile yurttaşların Anayasa’daki temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan bir pozisyondadır.
   Yoksullaşan insanımız gelirleriyle giderlerini karşılayamaz durumdayken ve insan hak ve özgürlükleri gasbedilmişken olayı basitçe seyrüsefer zammına tepki olarak kategorize etmek cahilliktir. Oluşan reaksiyon, sistemin bütünüyle işlememesine, onurlu yaşam hakkının korunamamasına, devletin ana yükümlülüklerini yerine getirmemesine ve yoksullaşmaya karşıdır. Adil olmayan kararlarla insanların temel haklarının ellerinden alınmasına sosyal medyada gösterilen bu tepki, kuşkusuz meşrudur.
   Toplum vicdanında haklı bulunmayan düzenlemelere itaat etmemeye ‘sivil itaatsizlik’ diyoruz. Sosyal medyada Fikri Marasalı’nın davetiyle toplanan insanlarımız siyasal partilere güvenleri yittiği için inisiyatifi ele almaya başladı. Siyasetçilerin ve sendikaların salt kendi çıkarlarını kolladığı bir ortamda halk yalnızlaştığı, geçinemediği ve geleceğinden ürktüğü için örgütleniyor.
   Şirketlerini zararda gösterecek yasal boşluklardan faydalanan birçok zenginden vergi toplanmazken, yoksullaşan halkın azalan gelirlerine zamlarla el koyulmasına karşı birleşen insanlarımız, Anayasa’daki kişi haklarının korunmasını istemektedir.
   Dünyanın pek çok yerinde benzeri şekilde örgütlenen toplumların dertleri ve talepleri aynıdır: Zenginlerden daha fazla vergi alınması gerekirken varlıklılar vergi kaçırmakta ama fakirleşen halklardan zamlanan vergiler toplanmaktadır. Gelir ve vergi adaletsizliği, yolsuzluklar, eğitim ve sağlık hizmetlerinin pahalı olması ve iklim değişikliği dünyadaki hareketlerin ortak paydasıdır. Demokrasi göstermeliktir ve demokratik olduğunu ileri süren rejimler, seçilmişlerin çıkar grupları ile gizli ittifaklar kurması nedeniyle saygınlıklarını kaybetmiştir. İklim değişikliği önlenememekte; kadına şiddet azalacağına artmaktadır.
   Ülkemizde tüm bunlara ek olarak, yol güvenliğinin sağlanamaması, altyapı yatırımları için toplanan vergilerin altyapıya harcanmaması ve ana yolların aydınlatılmaması gibi çağın dışına itilmişliği de ilave edebiliriz.
   Ne var ki siyasilerimiz kendiliğinden gelişen hareketin gelip geçici olduğunu varsaymaktadır ve seçim telaşındadır. Cumhurbaşkanlığı ve olası bir erken genel seçim halkın gündeminde bile değildir. Siyasetin öncelikleri ile halkın talepleri arasında kopukluk, siyasetin eskidiğini ve kendisini yenileyemediğini ortaya koymaktadır.
   Ağzı iyi laf yapan, genç ve eğitimli yeniler, politikayı yasa dışı kazanç kapısı olarak kullanan eski kurtlardan farklı olduklarını kanıtlayamadı. Aşırı hırsları ile siyaseti kendi adları ve mevkileri için araçsallaştırdılar. Yenilerin eski zihniyeti yıkmaya yanaşmamalarının yanı sıra, yönetsel becerileri de olmadığı görüldü. Değişimi sürekli telaffuz eden ancak gerçekleştiremeyen CTP ve HP, pastan işlemez düzeni kazımaktan bile korkarak, zımparalamadan, astarlamadan üzerine zamlı boya çekmeyi işten saydı.

   Yolsuzluktan yargılanacak Hüseyin Özgürgün’ü kendi siyasi ve şahsi ajandaları için kurtarmaya kalkanlarla, UBP’deki kimi simaların dökülen KKTC heykelinden geriye kalanı kendilerine yontmakta ne kadar ilkesiz olabilecekleri açığa çıktı.
   Onlar için siyaset palazlanacakları her tür manipülasyonu içeren bir oyundan ibarettir. Anlayamadıkları, kirli oyunun ve kurnazlıkla belirlenmiş eski kurallarının artık halk tarafından reddedildiğidir.
   Yolsuzluğun ve sermayenin rüşvet karşılığında kârlarını artırmasının halkı yoksullaştırdığının bilincinde olan insanlar sistemin değişimini haykırmaktadır. Daha da gürleşecek bu ses ne bastırılabilir ne de ezbere bildiğimiz kurt masalının klişe diyaloglarına kurban edilebilir. Vergi adaletsizliği düzeltilmeli ve yapılan her zam geri alınmalıdır.
   Siyasal partilere, gelişecek bu hareketten rol kapmayı akıllarından bile geçirmemeleri tavsiye olunur. Enerjinizi sosyal adaleti nasıl tesis edeceğinize harcayın.
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın