Yazılar

Para var mı?

Muhalefet Türkiye’nin koalisyon hükümetinden memnun olmadığı için ‘yavru vatan’a para göndermediğini ileri sürüyor. “Besleme yavru vatan”da işler Türkiye’nin istediği şekilde dizayn edilmezse, “Anavatan” elbette para göndermez diyebilen muhalefet partileri Türkiye’nin sıkı dostu olmak için neler yapmadı ki… Olur efendimciler Ankara’da başka, Lefkoşa’da bambaşka söylemlerle sendikaları sokağa çıkararak Türkiye’yi az mı tehdit etti… Bütçede kafasına esen kaleme kaynak aktardığı için büyükelçilerin ısrarlı telefonlarına çıkmayanlar mı istersiniz, Ankara bağlantılı özelleştirmelerin realize edilmesi için Lefkoşa’da komisyon dilenenler mi… Hesaplarında sanal bet milyonları ile gazete taşlatan bir muhalefet var diye koalisyon aklanmaz ama… Siyasetin sağı solu, ideolojik ayrımı yok ki bu ülkede.
   Türkiye’nin bol kredili, hibe dağıtan geçmiş günlerine saatlerini ayarlamış olanlar, bileklerindeki akrep ve yelkovanın tik tak sesi çıkarmadığını algılayamıyor. Öylesine kalmışlar mazinin debdebeli ışıltılarında… Saatler durdu, çalışmıyor. Eskimiş, zihni sakatlanmış bir muhalefet anlayışı ile toplum gerçek dışı söylemlerle kandırılıyor. Muhalefet de iktidar partileri de toplumun önünden ‘ya Türkiye’de para yoksa?’ sorusunu itinayla kaçırıyor. Koalisyon protokol imzalandı, imzalanıyor; muhalefet imzalanmadı imzalanmayacak etrafında toplumu döndürüyor. Gerçek ise kabak misali ortada. Başımıza kabak gibi patlamasına az kaldı hakikatin.
   Türkiye ekonomisi uzun süre toparlanamayacak ve bunca yıllık bağımlılık ilişkimizin çürümüye yüz tutmuş, acı meyvelerini tadacağız. Kimse dönüp gözümüzün yaşımıza bakmayacak haliyle. Zamanında kaynakları saçan Türkiye’de kaynak kalmadı. Koalisyon hükümeti içerisinde doğru öngörülere sahip birkaç siyasetçinin çabası başarılı olursa, bundan sonra nasıl yola devam edeceğimizin şifreleri çözülür. Cümlenin devamında ise kocaman bir FAKAT bizi bekliyor. Türkiye’den sınırlandırılan kaynaklarla yolda yürüyebilmek için ‘yerel’ özelleştirmelere start vermek gerekecek. Kapılar ardında bol komisyonlarla, ihalesiz özelleştirmelere bir başladık mı, dünyanın terk etmeye meyilli olduğu neo-liberal politikalar KKTC’de devlet faşizmi ile gerçekleştirilecektir. Yerel işletmecilerin hayrına çalışacak bir düzenin, Türkiyeli işletmecilerin emrine verilen bir düzenden hiçbir farkı yoktur. Sermayenin dini imanı kâr olduğundan, işçi-memur kıyımlarının, devlet garantili ödemelerin, pahalı ve düşük hizmet kalitesinin bedelini gene halk ödeyecektir.
   Kısacası, Türkiye ekonomisi zayıfladıkça KKTC’deki devlet kurumlarının yerel işletmelere özelleştirilmesi fikrini pişirenler karşısında son derece ihtiyatlı olmak gerekiyor. Türkiye’deki özelleştirmeler alım garantileriyle geçmediğin köprüyü ödemeye, özelleştirilmiş hastanelerde tıbben gereksiz ameliyat yapma simsarlığına işi vardırdı. Özelleştirilen KİT’lerin hepsi, demir çelikten çimentoya, bankalardan madenciliğe zararda…   Özelleştirme politikalarının mimarı Thatcher’ın İngilteresi’ne de bakalım: İngiltere’nin 1979’da dünyaya ihraç ettiği özelleştirme furyası 40. yılında çöktü. Su, elektrik, enerji, demiryolları özelleştirmeleri başta gelmek üzere İngiltere’de özelleştirilen kurumlar altyapı yatırımlarını yapmadığı için hizmet kalitesi düştükçe düşüyor, kesinti problemleri yaşanıyor. İngiliz İşçi Partisi yıllar sonra ilk kez özelleştirilen kurumların tekrar devletleştirilmesini savunuyor. Legatum’un yaptığı son araştırmada, İngilizlerin yüzde 83’ü suyun; yüzde 77’si doğal gazın yeniden devletleştirilmesini talep ediyor. Avustralya’da yapılan ‘People’s Inqury’, en ses getiren araştırmalardan biri. Özelleştirme politikaları sonucunda Avustralya’da halkın elektriği daha pahalıya satın aldığını, özelleşen her kurumda istihdamın azalarak hizmet kalitesinin düştüğünü ve hesap verilebilirliğin ortadan kalktığını gösteriyor.
   Lefkoşa merkezli özelleştirmeler konusu halkın çıkarlarını sonuna kadar koruyan, doğru formüle edilmiş ihaleler gündeme gelirse, ihtiyatlı bir kötümserliği elden bırakmadan düşünülebilir. Yok eğer gizli komisyonlarla önceden seçilmiş bir yerel şirket lehine, kapalı teklif usulü ihalelerle, politikacıların ceplerine girecek meblağların belirlediği bir özelleştirme politikası çizilecekse boşuna kendinizi yormayın. Şahsi kasasına milyonlarca Sterlin isteyen ‘politikacı-tefeci-yasa dışı yazılımcı’ üçgenine kenar olan ‘solcu’lar siyasete veda etmek zorunda kalır bir gün, elimizde ise kimseye hesap vermeyen, işçisine memuruna acımayan, berbat hizmetine sürekli fiyat artıran tekeller kalır!
 

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın