Kıbrıs Türk toplumu 1974’ten sonra, sonuçları çok ağır olacak bir yol ayrımının tam ucunda duruyor: Şeffaf, yolsuzlukların sorgulandığı ve cezalandırıldığı, demokratik ve hiç değilse çağdaş bir kapitalizmin var olduğu bir ülke olmakla; dünyanın tamamen dışladığı, mafyanın hüküm sürdüğü, insanların terk ettiği ve kara paranın düzgün işleyen ne kaldıysa ele geçirdiği ıssız bir toprak parçasında yaşamak arasındaki bir seçimdir bu.
Dünyadaki atmosferse ısınıyor. Türkiye dahil neredeyse her yerde küçümsenmeyecek bir başkaldırı gözleniyor. Hangi ülkenin vatandaşı olduklarına bakılmaksızın insanlar adalet, eşitlik, siyasette temizlik ve küresel ısınmanın engellenmesi için Fransa’dan Bolivya’ya, Irak’tan Şili’ye, İsveç’ten Türkiye’ye aynı türküyü söylüyor: Yolsuzluklar ve rüşvet sona ermeli, küresel ısınmanın önüne geçilmeli, vergide adalet sağlanmalı ve asgari yaşam kalitesi yükseltilmeli…
Kıbrıs’ın kuzeyi ise yaşadığı hayal kırıklıklarının sonucunda ilericilik yerine gericiliğin yerleşmesine, adalet yerine adaletsizliğin hüküm sürmesine, işleyen bir kapitalizm yerine kara paranın etrafı sarmasına geçici bir ruh haliyle seyirci kalıyor. Bugüne dek Kıbrıs’tan bir devrimin ateşlenemeyeceği çok söylendi. Kıbrıs’ta her şey daha kötüye gidebilir fakat hiçbir şey iyiye gitmezdi. Öğrenilmiş çaresizlik son limanımızdı. Kolaycıydık, rahattık, ganimetçiydik, maaşımıza dokunulmadığı sürece ayaklanmazdık.
Madem öyle, Kıbrıs’ın isyan etmeyen yetişkinleri neden çocuklarının burada kalmasını istemiyor artık? Niçin ‘Kıbrıs’ta kal ve bu düzenin içinde rahat rahat yaşa’ diyemiyor çocuklarına? Sessiz bir isyanda olduğu için çocuklarından kopmak pahasına, bütçesini olabildiğince zorlayarak evlatlarını yurtdışına gönderiyor Kıbrıslı. Çektiği eziyetlerin yükü altında eziliyor, çocuklarının ve torunlarının aynı mutsuzluğu yaşamasını kesinlikle tercih etmiyor. Haykırılmayan isyanı bir terk ediş ve bir kayboluş olarak okumaksa yanlış analizler yapılmasına neden oluyor. Kıbrıs yoksullaştıkça, yurt dışına imkânsızlıklar nedeniyle gidemeyenlerin sayısı arttıkça, ekonomik yoksunluklara daha fazla sessiz kalınamayacak. Toplumsal matematiğin değişmez kuralı, dünyanın neresinde olursanız olsun aynı şekilde uygulanır çünkü.
Kıbrıslı Türklerin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarının tek ‘garantör’ü olduğunu bile söyleyemeyen aciz bir politikacı güruhu içerisinde, toplum kendi gücünü yılgınlığa düşerek, kaybediyor görünebilir. İnandıkları kof çıktıkça yalnızlaşıyor olabilir. Zavallılaşan bir siyasal düzende yasa dışılığın güçlenmesine izin verenleri kamu vicdanında yargılayamaz ve her türlü yolsuzluğun, inanç sömürüsünün ve etnik temelli manipülasyonun Kıbrıs’a taşınmasını kanıksar hale gelebilir. Basiretsiz siyasiler sayesinde Kıbrıs’ı koruyamadığına, gençlerini ülkede tutacak bir sistem yaratamadığına hayıflanabilir.
Siyasilerimizin ortadaki sessizliğe aldandıklarını ve düzen böyle gidebilirmişcesine bireysel çıkarları için siyaset yaptıklarını söyleyebiliriz. Daha ileri gidip, kendilerini seçecek Kıbrıslı sayısının azalmasını dahi umursamadıklarını iddia edebiliriz. Dünya tek adamları, medya manipülasyonlarını, siyasetteki kirliliği ve iklimdeki değişimi sorgular haldeyken üstelik…
Pişkince sahtekârlığa sarılanların sıraları geldikçe yargılanacaklarını, bu sistem içinde yetişen genç neslin sonunda ‘yeter’ diyeceğini akıllarına getirmiyor siyasilerimiz. Siyasal partilerin gençlik kolları bitik; aile kotasından faydalanarak, sülale boyu partizan olanların sayısında bile düşüş var. Nerede gençlerimiz sizce? Radikalleşen liseliler ve üniversitelilerin siyasal partilerden bağımsız hareketlenmeyeceğini sananların yanıldıklarını önümüzdeki yıllarda hep birlikte göreceğiz. Basınç, bir yolunu bulup patlamaya yazgılıdır. Sistem daha fazla pisliğe battıkça, yoksul ve varlıklılar arasında uçurum derinleştikçe, gelecekleri karartılanlardan radikal bir ret çığlığı çıkacaktır. Liseli ve üniversiteli gençlerimize dikkat ediniz. Siyasetin getiremediği değişimin önünü açacak olanlar, gençlerimizdir. Toplumun üzerindeki bezginliği dağıtacak gerçek potansiyel de onlardadır.
Toplumsal inançsızlık kalıcı olamaz. Toplum var oldukça daha iyisini yaratma arayışı devam eder. Dün umut doğuranların ilkesizlikleri, bugünkü inançsızlığın kaynağı olsa da birileri gider yerine daha iyileri gelir. Dünyadaki devinimin şifrelerini çözenler, Kıbrıs gençliğinin gidişata ‘dur’ diyeceğinden eminler. Bizeyse umudu korumak ve mücadeleye devam etmek düşer.
Yazılar
12 Aralık, 2019 - 17:12
Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
Yorumunuz