Tüm söylemlerini eni Türkiyelilik, boyu Kıbrıslılık’la ölçülen bir tartışma havuzuna tıkamak isteyenleri gördükçe artık üzülmüyorum. Gülümsüyorum. Bir ideolojileri olmadığı için temellerini ayrımcılığa dayıyorlar. Türkiyelilik nabzı dakikada 120 civarında atınca ömürleri de kısalıyor esasen. Doğanın bütününde öyledir: Kalbi yavaş atan uzun, çok hızlı çarpan az yaşar. Türkiyelilik bir mıknatıs mıdır Ada’nın kuzeyinde? Sırf ‘Türkiyeli’ olduğun için kendine çekebilir misin herkesi? Türkiye’ye bakılırsa millet ikiye bölünmüş. Kıbrıs’ta yaşayan çifte vatandaşların büyük bir kısmı da Türkiye’deki cepheleşmenin bir tarafını seçmiş. Demokrasiye sahip çıkanlar Kıbrıs’ta da tercihlerini demokrasiden yana yapmış. Tüm çifte vatandaşları ‘ezilen Türkiyelilik’ serzenişiyle Ada’da yanına katma şansın var mı?
Eskiden olsa kaynakla maynakla gözlerini kapatıp vazifelerini yapacaklar çıkardı da… Türkiye’den KKTC’ye kaynak da aktarılamıyor. Türkiye’de, sınırlı veriyle elde edilen resmi dataya göre her 100 kişiden 15’i işsiz. Ekonomistlerin hesaplarına göre ise gerçekte her 4 kişiden 1’i işsiz. Diğer bir ifadeyle, her 100 kişiden 25’i çalışacak iş bulamıyor. Enflasyon dayanmış yüzde 43’lere… Türkiye küçüldükçe KKTC’deki ekonomi daraldıkça daralıyor. Öğrenci gelmiyor, Türkiyeli turist gitse mi düşünüyor, kumar oynayacak kumarbaz azalıyor ki casinolar da sıkıntıda. Tablo böyle çizilince satır ve sütunları Türkiyelilik ve Kıbrıslılıkla doldurmak, beyaz kağıda beyaz mürekkeple yazı yazmaktan ibaret. Okunur mu okunmaz. Sosyal medya şovlarıyla gerçekte olanları silebilir misin? Bağırarak çağırarak yoksullaşmayı durdurabilir misin? Tehditle kırabilir misin ekonomideki kötü gidişatın belini? Demokrasiyi ezip geçmenin, onu bunu hapse attırmanın çöktürdüğü katı tortularla yürekleri ısıtabilir misin bir daha? Milletin derdi Türkiyelilik mi Kıbrıslılık mı sahiden?
Demokrasi ve ekmek mücadelesinde milliyetçiliğin yeri yoktur. Yoksulluğun, evine yeterli ekmek götürememenin Kıbrıs ağzında başka, Türkiye Türkçesinde başka adı mı var? Afrika’daki aç bebeyle Amerikan vatandaşı bir evsiz midelerinde aynı gurultuyu duyar, açlığını unutmaya ve uyumaya çalışır köşede. Kıbrıs’ta Afrika Gazetesi çalışanları linç edilir, Meclis’in çatısına bayrak dikilir, Derya’ya gazete fırlatılırken susmayan binlerce Türkiyeliyi ne yapacaksın hem? Fişletecek misin? Kara listeye mi aldıracaksın? Maharet ‘güçlü’den yana olmak da mı? Demokrasiyi her şartta savunmak da mı? Cesaret hangisinde?
***
Paris’teki Notre-Dame yangını konuşuluyor, Karakum’daki Saint Basil Kilisesi yer bulamıyor Kıbrısî dedikodularda… Lefkoşa-İstanbul-Paris yapsan, uçakla 3 bin kilometreyi geçersin. Girne Karakum yürüme mesafesi kalır yanında. Dibimizdeki kilisenin önü boydan boya bir üniversite tarafından kazılıyor, antik mezar iş makineleriyle karıştırılıyor, bulunan insan kafatası ve kemikleri resmi makamların bilgisi dışında bilinmeyen bir yere götürülüyor, devletten kimse ağzını açıp bir kelime edemiyor.
Kilise inşaat nedeniyle yıkılabilirmiş. Yaşarken yarının ne getireceği bilinmeyen bir ülkede ölünce kemikleriniz de çalınabilirmiş. Bilim yuvaları mezar kaçakçısı olabilirmiş. Girne Belediyesi Girne’deki inşaatları basından öğrenirmiş. Panayır ve festival açılışlarında bol bol konuşan siyasilerimizin izinsiz yapılan inşaatlar, kemiksiz kalan ölüler için ağızlarına kilit vurulurmuş. Çözüm yapamayan istifa edeceğine festival açar, devlet yönetemeyen panayırda macun tadarmış. Hukuk, antropoloji, arkeoloji, paleontoloji, paleopatoloji ve osteoloji bilimlerini katledenler bilimci yetiştirirmiş. Notre-Dame istemeden kazayla yandı. Karakum’daki Saint Basil’in rant için kasıtlı deşildiği ileri sürülüyor. Paris’te 50 kişilik soruşturma ekibi görev yapıyor. Girne’de günler geçiyor, çıt çıkmıyor.
Yaşamanın zor olduğu ülkeler vardır, nerede kolay? Ama ölenlerin kemiklerini koruyamayan bir ülkede olunca Tayland’a nasıl imrenmesin insan? Sahilden 220 kilometre açıkta, bir tekneden düşüp saatlerce suda kalan köpeği kurtaranların ülkesi orası. Bizim burada, dirisi ölüsü, Kıbrıslı Türkü Türkiyelisi, Rumu Rusu, insana sahip çıkan bulunmaz! Neyse ki Türkiye-ABD-İsrail ilişkilerini yumuşatmak zorunda kalırken birileri çözüm rüzgârı aniden esebilir ve kilometrelerce festival kurdelesi kesenlere birden merhem olabilir…
Yazılar
18 Nisan, 2019 - 17:38
Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
Yorumunuz