‘Statükoya muhalif partiler Kuzey Kıbrıs koşullarında hükümete gelmeyi çok iyi planlamak ve süreci iyi yönetmek zorundadırlar... Eğer süreç iyi yönetilmezse siz statükoyu değil, statüko sizleri değiştirir… Süreci iyi yönetecek bir kadronuz ve stratejiniz yoksa, oturmakta olduğunuz makam koltukları size şekil vermeye başlar ve sizi statükonun diliyle konuşmaya yönlendirir.’
’26 Nisan 2015’te, Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. turunda, statükonun simgesi olan Eroğlu gitti. Ama statükonun simgesi Eroğlu’nun bu ilk gidişi değildir. 2005’te Talât seçildiği zaman “statüko yıkıldı” demiştik. Ancak, yıkılan simgeydi ve statüko yerinde kaldığı için, 2010’da simge yeniden geri gelmişti.’
‘Kuzey Kıbrıs’ta hükümete gelmek amacında olan siyasal hareketlerin önünde iki seçenek vardır: Ya BEY üçlü iktidar bloğunun “Yönetim” ayağına “yamalanmak”; ya da bu bloku tasfiye edip “erk”i ele almak.’
‘1968’den beri bir şekilde değişik safhalarda sürdürülen BM gözetimindeki müzakere süreci, toplum liderlikleri düzeyinde diplomatik-hukuki bir antlaşma sağlama motivasyonuna dayanmaktadır. Bu süreç yarım asırdır olumlu bir sonuç üretmediği gibi toplumlararası güvensizliği daha da artırmaktadır… Talât-Hristofyas süreci de başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra bile, sorunun yalnızca liderlerin kimliğinden değil, yöntemden de kaynaklandığı gerçeği birçoklarınca kabul edilmeye yanaşılmamaktadır… Bu yönde yapılabilecek en önemli şey, şimdiden iki toplumun birlikte var olacağı yaşam alanlarının ortaya çıkarılmasıdır. Ortak okullar, ortak işletmeler, ortak hastaneler, ortak kentler, iki dilli ve çok kültürlü görsel medya ve haber ajansının kurulması vb.’
‘Kıbrıs Sorunu Statükosu’nun düşünce kalıpları içinde kalarak siyaset yapmaya devam eden sağcı ve solcu politik liderler, Mağusa İnisiyatifi ve Maraş’ın açılması telaffuz edildiğinde “kızıl görmüş boğa” gibi öfkelenmektedirler.’
‘Barış isteyenler, tarihsel gerçeklere, insan psikolojisine değer vererek ama tarihe ve psikolojiye de esir olmadan yaratıcı insani inisiyatifler gerçekleştirmek durumundadırlar. Çözüm ve barış için önce insan psikolojileri iyileştirilmelidir.’
‘Kıbrıs’ta çözüm hâlen çok uzaktadır! Çok üzgünüm ama gerçek budur. Ve bunun asıl sorumluları, Kıbrıs sorununu “müzakereler” ile çözebileceğini ve sorunun çözümünü “sosyal mühendislik” projesi zanneden barışçı politikacılardır ne yazık ki!’
***
Bu satırları Dr. Cemal Mert’in son kitabı ‘Solcu Efendi, Barış ve Yeni Toplum İnşâsı’ndan aldım. Mert’in kitabında statükonun yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Talat’a eleştiriler de çok dikkat çekici. Kitapta okuyucuya bırakılan boşlukları doldurduğunuzda bugünkü CTP’nin eski muhalif CTP’den ayrışma sürecinin Talat’la başladığı netleşiyor. Statükoya yamalandığı için statükonun şekline giren bir ‘sol’ gerek yerelde gerek çözüm müzakerelerinde BEY rejiminin diktasına tabi kalıyor. Yeniyi yaratamıyor, devrimcileşmek yerine statükoya teslim oluyor.
Cemal Mert’in Cumhurbaşkanı Akıncı’ya eleştirileri daha önceki liderlerden devraldığı müzakere yöntemini kabul etmesi ile sınırlı. Keşke kitapta Akıncı’nın Maraş’ın açılmasına yönelik zikzağı da ele alınsaydı. Çözüm için oy alan Cumhurbaşkanı’nın en mühim icraatları kanımca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı kurması ve linç girişiminde gecikerek de olsa bir duruş sergilemesiydi. Akıncı’nın seçim vaadi olan Maraş’ın açılması ise unutturulmaya çalışıldı. İki toplumun ortak alanlarda birlikte iş üretmesi ve birlikte çalışması yönünde kayda değer bir çaba sergilenmedi.
Son 15 yılda iktidara gelen ‘sol’ liderler statükonun devamından yana tavır sergilediği için muhalif solun Talat’la başlayan çöküşü statüko önünde eğilen, iyice silikleşen figürler yarattı. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın görece daha kişilikli varoluşu ise müzakere masasına, Maraş’a ve konferansa izini bırakamadı, damgasını vuramadı.
Akıncı seçilmeden önce Maraş’ın açılmasının ‘ekonomiyi patlatacağı’nı vurguluyordu. Maraş açılmadı; bozulan Türkiye ekonomisi kafamızda patladı! Seçim vaatleri yerine getirilmeyecekse neden seçim yapılıyor ki? Kulağa hoş gelen yalanlara mı oy veriyoruz? Hiçbir mücadele iki günde kazanılmaz. İlkelerden ödün vermeden sabırla statükonun önünde dikilirseniz ‘barış’ı ve ‘yeni toplum’u sonunda inşa edersiniz.
Yazılar
09 Mayıs, 2019 - 17:16
Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
Yorumunuz