Dün sabah Bekirpaşa Lisesi’nde yaşanan gelişmeler, KKTC'de basın özgürlüğü ve demokratik haklar açısından ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi.
Bir grup gazeteciye Bekirpaşa Lisesi'nde görüntü aldıkları gerekçesiyle okul müdürünün yaptığı şikâyet üzerine polis tarafından müdahale edildiği ve gazetecilere ‘Yasadışı Amaçla Mala Girmek ve/veya Mülke Tecavüz” suçlamasıyla dava okunduğu bildirildi.
Gazetecilere ve Basın-Sen avukatı Cansu N. Nazlı’ya İskele Polisi’nin müdahalesine tepki gösteren Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen), konuyla ilgili bir açıklama yayımladı.
Basın-Sen’in açıklamasında, Polis Genel Müdürü Kasım Kuni’ye, “basın emekçilerine gözdağı vermeye çalışan ve ifade özgürlüğünü ihlal eden tüm polis memurları hakkında derhal soruşturma başlatılması” çağrısında bulunularak şu ifadelere yer verildi:
“Dün sabah saatlerinde Bekirpaşa Lisesi’nde sınıfların kilitlenmesiyle ilgili gelişmeleri ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın açıklamasını kamuoyuna duyurmak amacıyla okulda bulunan basın emekçileri, halkın haber alma hakkı doğrultusunda görevlerini yerine getirmeye çalışırken, okul müdürünün talebiyle polis ekiplerinin yasa dışı müdahalesine maruz kalmıştır.
Bekirpaşa Lisesi müdürü, kamu yöneticisi olmanın sorumluluğundan uzak, demokratik bilinçle bağdaşmayan bir şekilde hareket etmiş; adeta bir mülk sahibi edasıyla basını okuldan uzaklaştırmaya çalışmıştır. Bu hadsiz ve otoriter tavır, yalnızca anayasal hakların çiğnenmesine zemin hazırlamakla kalmamış, aynı zamanda polisin keyfi müdahalesine de alan açmıştır.
Polis ise müdürün şikayetini gerekçe göstererek gazetecilerin görev yapmasını engellemiş ve “Yasadışı Amaçla Mala Girmek ve/veya Mülke Tecavüz” iddiasıyla gazetecilere dava okumuştur.
Olayın ardından karakola giden sendika avukatımız Av. Cansu N. Nazlı da bir başka hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış, bazı polis memurları tarafından "izinsiz açıklama yapamayacağı" belirtilerek hakkında işlem yapılabileceği tehdidiyle gözdağı verilmeye çalışılmıştır.
Anayasa’nın 26. maddesi basın özgürlüğünü açıkça güvence altına alır. Dahası, yalnızca bu özgürlüğü tanımakla kalmaz; devletin, basın ve haber alma hakkını koruyacak önlemleri almakla yükümlü olduğunu da açıkça belirtir.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünden ayrı düşünülemez. Anayasa’nın 24. maddesi, her yurttaşa “düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yayma hakkı” tanır. Basın, bu hakkın örgütlü ve kamusal temsilidir. Dolayısıyla basına yönelik her müdahale, yalnızca gazetecilere değil, topluma yöneltilmiş bir sansür girişimi olarak değerlendirilmelidir. Bu hak, hiçbir resmi makamın iznine veya müdahalesine tabi tutulamaz!
Ayrıca Anayasa’nın 10. maddesi, devletin tüm organlarının temel hak ve özgürlükleri korumakla yükümlü olduğunu açıkça ortaya koyar. Ancak İskele Polisi, bu yükümlülüğü yerine getirmek bir yana, bizzat anayasa ihlali gerçekleştirmiştir.
Tüm bu yaşananlar karşısında Polis Genel Müdürü Kasım Kuni’ye açık çağrımızdır:
Anayasayı hiçe sayarak görevini kötüye kullanan, basın emekçilerine gözdağı vermeye çalışan ve ifade özgürlüğünü ihlal eden tüm polis memurları hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır. Hukukun üstünlüğü lafla değil, eylemle sağlanır.
Bir kez daha ilan ediyoruz: Gazetecilik suç değildir.”
Yorumunuz