Hollywood yıldızları ve uluslararası film yapımcılarının akın ettiği, 13-24 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen 78. Cannes Film Festivali sona erdi.

Muhalif İranlı film yapımcısı Cafer Penahi’nin İran’daki yolsuzluk ve tiranlığı suçlayan intikam gerilim filmi "It Was Just an Accident" ("Sadece Bir Kazaydı"), cumartesi günü Altın Palmiye Ödülü'nü kazandı.

Cafer Panahi İran’da gizlice film çekme ve bir zamanlar bir pastanın içine saklanmış bir USB bellekte gönderdiği gibi eserlerini yabancı festivallere gizlice göndermekte ustalaşmış bir yönetmen olarak tanınıyor.

Muhalif yönetmen bu kez İran'daki devlet zulmünü suçladığı son filmi “Sadece bir kazaydı” ile fazlasıyla hak ettiği Altın Palmiye Ödülü'nü almak üzere Cannes'a bizzat geldi.

Panahi, aldığı hapis cezaları ve seyahat yasakları nedeniyle 22 yıl aradan sonra Cannes’ı ilk kez ziyaret etti.

İkincilik Büyük Ödülü ise Norveçli yönetmen Joachim Trier'in, basının gözdesi olan, başrollerinde Renate Reinsve ve Elle Fanning'in yer aldığı, sessizce parçalanan bir ailenin dokunaklı öyküsünü anlatan “Sentimental Value” ("Duygusal Değer") adlı filmine gitti.

Eleştirmenlerin bir diğer favorisi, Oliver Laxe'nin Fas çöllerinde bir grup gezgin parti müdavimiyle bir araya gelen bir baba ve oğlunun hikâyesini anlatan yol filmi "Sirât", Mascha Schilinski'nin Almanya'da aynı çiftlikte gençliklerini geçiren dört nesil kızın hikayesini anlatan "Sound of Falling" (“Düşüşün Sesi”) filmiyle birlikte ortak Jüri Ödülü'ne layık görüldü. 

En İyi Yönetmen Ödülü, altı yıl önce “Bacurau” filmiyle Jüri Ödülü’nü kazanan Kleber Mendonça Filho’nun yönettiği, Brezilya’nın 1970’lerdeki askeri diktatörlüğünün acımasız günlerinde kaçak bir akademisyenin hikâyesini anlatan gerilim filmi “O Agente Secreto” (“Gizli Ajan”) filmine verildi.  

Juliette Binoche başkanlığındaki jüri, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Wagner Moura'ya vererek "Gizli Ajan"ı iki kez ödüllendirdi. Nadia Melliti, Hafsia Herzi'nin yönettiği “La Petite Dernière“de ("Küçük Kız Kardeş") kültürel kimliğini ortaya çıkan cinselliğiyle uzlaştırmaya çalışan Fransız-Cezayirli bir genç rolüyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. 

Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşler, etkileyici dramaları “Young Mothers” ("Genç Anneler") ile En İyi Senaryo ödülünü kazandı. Genç anneler için bir sığınma evinde geçen film, beş genç kadının erken anneliğin zorluklarıyla, uyuşturucu bağımlılığı, depresyon ve olası evlat edinen ebeveynlerle gergin karşılaşmalarla mücadelesini konu alıyor. 

Festivale paralel olarak düzenlenen 'Yönetmenlerin On Beş Günü' bölümünde gösterilen, Hasan Hadi'nin Saddam Hüseyin'in Irak'ında geçen "Başkanın Pastası" adlı filmi, en iyi ilk uzun metrajlı film dalında Altın Kamera ödülünü kazandı. Sinema yayını Deadline, filmin Altın Palmiye için yarışan bazı filmlerden "çok daha iyi" olduğunu ve "Irak'ın ilk Oscar adayı olabileceğini" yorumunu yaptı.

Cumartesi günkü kapanış töreni, Cannes'da yaşanan çalkantılı bir günün ardından sona erdi. Yaşanan büyük elektrik kesintisi nedeniyle gösterimler kısa süreliğine durdurulmuş ve Fransız Rivierası'nın bir bölümü elektriksiz kalmıştı. Ancak jeneratörlerin devreye girmesiyle gösterimler kısa sürede yeniden başladı.

Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden İsrail saldırısı, festival boyunca sıkça gündeme gelen bir konuydu; festival, Fatime Hassuna’ya saygı duruşuyla açıldı. 25 yaşındaki Filistinli foto muhabiri Hassuna, geçen ay bir İsrail hava saldırısında öldürülmeden önce Gazze’deki yıkımı belgelemeye çalışmasını konu alan “Put Your Soul on Your Hand and Walk” (“Ruhunu Avucuna Al ve Yürü”) adlı belgeselin odağında yer alıyor.

Festival boyunca sahne arkasında da siyaset eksik olmadı; film yıldızları sırayla ABD Başkanı Donald Trump'ı ve onun yabancı filmlere ağır vergiler koyma tehditlerini eleştirdiler ve bu durum Cannes Film Pazarı'nın tüm gündemini meşgul etti. 

Sinema efsanesi Robert De Niro ise açılış gecesinde Amerika'nın "cahil" başkanına sert bir eleştiride bulunmuştu.

Kaynak: France 24