4’lü Koalisyon Hükümeti kurulurken haklarında yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları bulunan bazı siyasetçilerin üzerine gidileceği söylemi hâkimdi. Önceki UBP iktidarı döneminde bakanlık ve başbakanlık yapan üç siyasetçi hakkında açılan soruşturmada ilerleme kaydedilmedi. Kaydedildiyse de kamuoyu ile sonuçlar paylaşılmadı. Üstelik UBP’li eski bakan Sunat Atun’un talebiyle eski başbakan hakkında Mali Polis’e devredilen bir başka soruşturma daha açıldı ancak o tahkikatın da sonucu açıklanmadı.
Açılan ama ilerlemeyen soruşturmalar sürecinde ekonomik kriz patladı. Krize en çok tepki gösteren, muhalefetteki UBP’ye yakın sendikalar... UBP üyelerinin partilerinden bağımsız hareket ederek eylemlere başlaması mümkün olmadığına göre, haklarında soruşturma açılan UBP’li yöneticilerin soruşturma kaygısı taşımadıkları ortaya çıkıyor.
Sendika demişken, tepkilerini Güneye geçmeyi düşünerek, Güney Kıbrıs makamlarında dile getirmeyi planlayan milliyetçi bir sivil toplum anlayışı ile ilk kez karşılaşıyoruz. Hem ‘anavatan’ Cumhurbaşkanı’nın ‘askerler’i olup hem de Güney Kıbrıs’ta hak ve arpa aramanın çelişkisi meselesine girmenin faydası yok. Zaten milliyetçilerimizin topunun ‘faşist’ olduklarını iddia ettikleri Kıbrıslı Rumlardan bir anda medet umar hâle gelmesi fazlasıyla zihni zorluyor.
Anlaşılan, şükranda kusur etmeyen bir siyasal partimiz ve önde gelenleri bazı sendikalara ‘geçin Güneye de korkmayın’ diyebiliyor. Buradan da ilgili yöneticilerin KKTC’deki iktidardan hiç ama hiç çekinmedikleri anlaşılıyor. O halde, ya soruşturmanın sonuçlanmayacağına inanılıyor veya soruşturmanın sonuçlandırılmaması yönünde baskı kurularak, hükümetin zora girmesi isteniyor.
Tuhaf karşılanan 4’lü koalisyonun tutumu… UBP kurultayından sonra UBP yönetiminde bir değişiklik olsun ya da olmasın, ekonomik kriz şiddetlendikçe koalisyon hükümetini yerinden edecek olan da UBP’dir. Yani, hükümet soruşturmaları sonuçlandırmadıkça kendisini koltuğundan kaldıracak olan rakibini güçlendiriyor.
İktidar partilerinin ruh hâli ‘Stockholm Sendromu’ olarak bilinen sendromu anımsatıyor. Sendroma adını koyan, yaşanmış olay İsveç’te, Stockholm’da geçer. Sene 1973… Banka soyguncusu Jan-Erik Olsson Stockholm’daki bir bankaya girer ve 4 banka çalışanını rehin alır. 6 gün boyunca rehineleri elinde tutan Olsson sonunda polis tarafından zapt edilir. Gelin görün ki 4 banka çalışanı da suçlunun aleyhine mahkemede şehadet vermeyi reddeder. Aksine kendi aralarında para toplayıp soyguncunun savunma masraflarına katkıda bulunurlar. Yetmez, rehinelerden bir kadın banka çalışanı soyguncuya aşık olur, kendisini 6 gün rehin tutan adam için nişanlısını terk eder.
İsveç Polisi’nin talebi üzerine psikiyatr ve kriminoloji uzmanı Nils Bejerot rehinelerin içerisine düştüğü garip durumu inceler ve kurbanın suçlunun yanında yer alması olarak bilinen sendromun tespitini yapar.
Bizim 4’lü koalisyon da hükümeti adeta rehin almış olan UBP’yi ve sendikalarını selamlıyor. UBP’li siyasetçilere yönelik soruşturmalar hakkında kamuoyuna bir açıklama bile yapmıyor. Buradan gizli bir söz kesme, nişan çıkar mı bilinmez ama ortada bir garabet olduğu çok açık.
Oysa 4’lü Koalisyon Hükümet Protokolü’nde ‘...Tüm hukuksuzluk, usulsüzlük ve yolsuzluk dosyalarının hızlı şekilde sonuçlandırılması için Polis ve Başsavcılık nezdinde girişimde bulunulacak ve hangi dosyanın ne aşamada olduğu konusunda hükümetin kuruluşundan itibaren mümkün olan en kısa süre içerisinde kamuoyu ile bilgi paylaşılacaktır’ deniyordu.
İlginçtir, UBP içindeki başkanlık savaşında adaylar birbirlerini eleştirmek yerine üye oyu almak için mücadele veriyor. UBP’deki suskunluk 4’lü koalisyonun sessizliği ile birleşince yolsuzluk iddialarının üzeri örtülüyor mu sorusu akıllarda dolaşmaya başlıyor.
Güney Kıbrıs’ta Baf eski belediye başkanları hapiste… Yolsuzlukları nedeniyle Sarikas 4 yıl, Vergas 8 yıl aldı; Larnaka eski Belediye Başkanı Luruciatis bir süre tutuklu kaldı. Koalisyonun özellikle çözüm yanlısı ortaklarının yolsuzlukla mücadeledeki basiretsizlikleri Güneyden de gözleniyordur.
Hâlbuki çözüm isteyenler KKTC’deki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine gidebilmelidir. Zira kendi ülkesini temizleyemeyenler birleşik federal cumhuriyeti olsa olsa kirletirler…
Yazılar
13 Eylül, 2018 - 09:00
Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
Yorumunuz