KKTC’deki çal-sat-kaç düzenin sahipleri bu aralar çürük dişleriyle ısıramayacaklarını korkutmaya çalışıyor.
UBP-DP-YDP hükümeti, daha Meclis komiteleri bile oluşturulmamışken, siyasiler ve çıkar ortakları hakkında yapılması muhtemel ifşaatlardan çekindiklerinden olsa gerek, birbiriyle bağlantılı 3 değişiklik yasa tasarısını Resmi Gazete’de yayımladı.
Değişiklik yasa tasarıları bu haliyle basın yayın kuruluşlarını da bağlıyor mu? Bağlıyor. Yasa tasarılarındaki tanımlamalarda ‘yayın’ kavramı, ‘bilişim sistemleri ve kitle iletişim araçları kullanılarak oluşturulan her türlü ileti’yi de kapsayarak genişletilmiş çünkü.
Nasıl kapsadığına girmeden önce bir parantez açmalıyım: Bir siyasi, bürokrat ya da iş insanı çevirdiği dolapların ortaya çıkmasını engelleyeceğine dolap çevirmemeyi öğrenmelidir. Böyle, 'yaptığım kötü işleri ifşa edemezsin, yayınlayamazsın' falan demeye kalkarsanız, kim olduğunu bilmediğiniz, gerçekten de kötü niyetli insanların kimliklerini gizlediği, fake hesaplardan yalan haberler yaptığı mevcut zehirli ortamın daha da yayılmasına sebep olursunuz. Gerçek haberlerin belgeleriyle paylaşılmasına engel olursanız, sosyal medya karaborsasında sahte mi gerçek mi herkesin hemen anlayamayacağı, sahte hesapların ‘haber’ üretimini artırırsınız.
Aslına bakarsanız, bu yasa tasarıları en çok benim işime gelirdi. Çünkü etrafta ‘iş insanı’ diye dolaşan, kafaları sahtekârlık dışında hiçbir şeye çalışmayan psikopatlara bir hayli dokunan yayınlar yapıyorum. Lefkoşa’nın ünlü sahtekârlar çetesi de karşılığında Facebook’tan künyesiz, telefonsuz, kimin tarafından kurulduğu bilinmeyen bir hesaptan şahsıma dair, her birinin sahte olduğunu kanıtladığımız ‘haber’ler yapıyor. Ben bu rezil yayınlardan korkuyor muyum mesela? Hayır.
Bağımsız bir gazeteciyseniz ve belgeli yayınlarınız hilekârları sıkıştırıyorsa, bileceksiniz ki bunlar hakkınızda böylesine korkakça, yalan yayınlar yapacaktır. Hele dik duruşu olan bir kadınsanız ve yıllar boyunca yaptıkları ahlaksız teklifler ve bazen de kumpas amaçlı hukuki teklifler her seferinde tarafınızdan reddedilmişse, bu çete sizinle tüm erkek egemenliğini kullanarak ve birlikte hareket ederek daha çok uğraşacaktır. Bizi bunlar yıldırmaz, tersine ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösterir.
Bir gazeteci olarak ben bunları daha Mikro-Makro'yu kurmadan önce öngörüyorum da sizler, senelerdir siyasetin içinde olan politikacılar veya iş dünyasındaki iş insanları neden hakkınızda yapılacak sahte değil ama belgeli haberlerden bu kadar çekiniyorsunuz? Korkuyla bu yayınları nasıl engelleyeceğinizi düşüneceğinize işlerinizi düzgün yapın, kendinize güvenin ve kimseden de bu kadar ürkmeyin.
Sosyal medyada, kim tarafından kurulduğu belirsiz, sahte içeriklerin ve görsellerin sahte hesaplardan paylaşıldığı sayfalar sorun mudur sorundur. Ama bu, tüm dünyanın sorunudur zaten. Cahil insanlar bunları dikkate almamayı zamanla öğrenecek. Bir sitenin ya da sosyal medya hesabının kime ait olduğuna bakmaksızın, önüne gelen her içeriğin, her görselin doğru olduğuna inananlar ya da arkadaşları beğenmişse doğrudur yargısına sahip olanlar aldatılmaya çok müsaittir.
KKTC, sahte isimlerle, fotoğrafları Pinterest’ten, Instagram’dan alınmış fake hesaplardan ve bu hesaplardan sırf kendilerine arkadaşlık teklifi gönderdi diye arkadaşlık kabul edenlerden geçilmiyor. Bu hesaplar sonra başka bir hesap açıyor ve oradan sahte haber yapıyor. Her şey sahte ama dedikodu açlığından kıvranan ahalimiz yeni bir mabet bulduğunu sanarak, zahmet edip kimdir bunlar diye bakmıyor bile…
Organize çeteler bunlar. Haklarında gerçek ve belgeli haberler yapanlara karşılık kendi çıkarları doğrultusunda itibar suikasti yapma hevesiyle, yalan haberleri yaymak için bu hesapları açıyorlar. Toplumumuz kullanıldığının farkına varmaksızın bu tür sahte, trol hesapların gitgide artmasına yardımcı oluyor ve bence siyasiler asıl bu sayfalar hakkında ne yapacaklarına odaklanmalılar.
Sosyal medyada gazeteci olmayıp yayınlar yapanlar da var. Yaptıkları yayınlar doğru değil mi? Açarsınız davanızı, sorarsınız hesabını. En azından ismi cismi belli. Fakat siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu yasa tasarılarıyla yurttaşlara ve gazetecilere açıkça şunu diyorsunuz: 'Devletten gelen gücümü kullanarak, benim hakkımda kimsenin istemediğim bir yayın yapmasına izin vermeyeceğim, herhangi bir konuda ifşaatta bulunulmasını engelleyeceğim, eleştirel bir iletiyi hapisle cezalandıracağım!'
İyi de siz kimsiniz? Oy alarak seçilmiş, devletin geçici yöneticilerisiniz. Devlet kimin için var? Yurttaşlar için. Siz sadece bir süreliğine devleti yasalara uygun olarak iyi yönetmekle görevlisiniz. Ama siz ne yapamaya çalışıyorsunuz? 'Benim kötü yönetimime dair ağzınızı açmayacaksınız' diyorsunuz. O halde biz demokratik bir ülkede yaşamıyoruz ve aksine faşizmle mi yönetileceğiz?
Dönelim hükümet tarafından hazırlanan 3 yasa tasarısına bazı detaylarına… UBP-DP-YDP hükümeti bir yandan Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası’nda küçük gibi görünen büyük değişiklikler yaparken, benzeri şekilde Müfsidane Yayınlar Yasası ve Ceza Yasası’nda da değişiklikler yapılmasını öneriyor. Bu üç yasadaki değişiklikler, çoğunluğu ellerinde tuttukları için Meclis komitesinden ve Meclis’ten geçebilecek zira iktidarın muhalefetin oylarına ihtiyacı yok.
En ayırt edici nokta, tasarılardaki tanımlamalarda ‘yayın’ kavramının, ‘bilişim sistemleri ve kitle iletişim araçları kullanılarak oluşturulan her türlü ileti’yi de kapsayarak genişletilmiş olmasıdır.
Konuştuğum siyasiler ısrarla yasa tasarılarının kesinlikle basını kapsamadığını iddia etti. Ancak tasarıların hiçbir yerinde resmi olarak kurulmuş, gerçek isimlerden oluşan künyeye, gerçek bir adrese ve ulaşılabilir bir telefona sahip basın yayın kuruluşlarının hazırladığı içeriklerin ve bu içeriklere ilişkin sosyal medyada paylaşımını yaptıkları ‘ileti’lerin bu tasarılardan bağımsız olduğu yazılmamış. Esas üç yasanın bazı maddelerinin sadece bir satırı değiştirilmiş ama tek bir satırla basın yayın kuruluşlarının yayınladığı iletilerin bu maddelerden bağımsız olduğunun belirtilmesine ihtiyaç duyulmamış!
Mesela Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası’ndaki ‘ifşa’ maddesine bir satırcık eklenmiş. Eklenen satırla, kamu yararına olsa da ‘veri sahibinin izni dışında’ herhangi bir şeyi ifşa etmek yasaklanabilir!
Esası: “İfşa”, bir bilgi, içerik veya verinin yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasını anlatır.
Yapılan değişiklik: “İfşa”, bir bilgi, içerik veya verinin yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasını ve/veya bu bilgi içerik veya veri sahibinin izni dışında yayımlanmasını anlatır.”
'Sosyal Medya' tanımına bakalım:
Esası: “Sosyal Medya”, kullanıcılarının kişisel veya gruplar içinde medya içeriği oluşturmasına, yazılı, işitsel veya görsel içerik paylaşmasına imkan veren dijital medyayı ve teknolojileri anlatır.”
Yapılan değişiklik: “Sosyal Medya”, bu Yasa amaçları bakımından sosyal medya kullanıcılarının kişisel veya gruplar içinde medya içeriği oluşturmasına, yazılı, işitsel veya görsel içerik paylaşmasına imkan veren dijital medyayı ve teknolojileri ve/veya bilişim sistemleri ve/veya kitle iletişim araçları kullanılarak oluşturulan her türlü iletinin yayımlandığı ortamları anlatır.”
“Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmaların Bir Aletle Dinlenilmesi ve Kayda Alınması” maddesinde ‘alet’ kelimesi kaldırılmış sadece.
Yapılan değişiklik: “Kişiler Arasındaki Aleni Olmayan Konuşmaların Dinlenilmesi ve Kayda Alınması.” Ne demek şimdi bu? Aletsiz dinleme mi olur? Ya da insan kulağının dinlemesi de mi yasaklanıyor? Yasa, aleni olmayan bir konuşma varsa o kişilerin yanından geçerken 'kulaklarını kapat' diyor açıkça. Kulaklarımızı yasa zoruyla dinlememek için programlayamıyoruz maalesef! Yoksa bir sonraki adım olarak, saygıdeğer bakanların ve siyasilerin izni olmaksızın yakınlarına yaklaşana ceza mı getirmeyi mi planlıyorsunuz?
Müfsidane Yayınlar Değişiklik Yasa Tasarısı’nda ise Başsavcılığın başvurusu üzerine Mahkeme tatmin olursa içeriği yayından kaldırabilecek, erişimini engelleyebilecek. Yani bir siyasi ya da bir devlet görevlisi hakkında kamu yararını gözeterek belgeli bir ifşaat yaparsanız, Başsavcılık Mahkeme’ye başvurarak bu yayının kaldırılmasını isteyebilecek.
Aynı yasanın cezalara ilişkin bölümünde ise devletin egemenliğinin yasal olmayan yollardan değiştirilmesine teşebbüs etmeyi kışkırtmakla, Cumhurbaşkanı’na ve Devlet’e karşı nefret uyandırmak, hoşnutsuzluk ve/veya soğukluk yaratılmasını kışkırtmak, Cumhurbaşkanı ile Devleti aşağılamak, küçük düşürmek ve alay konusu yapmanın cezaları 6 ay hapisten 5 sene hapse veya asgari ücretin 12 katı kadar para cezasına veya her iki cezanın da verilebileceği şekilde değiştirilmesi öneriliyor.
Daha birçok başka ‘değişiklik’ yapılmış. Ceza Yasası’nda yapılması önerilen değişiklerle, sosyal medyada yazdıklarınızla ‘devletin egemenliğini ortadan kaldırma’ya niyetli olduğunuzu yazarsanız, aman aklınızdan bile geçirmeyin, ömür boyu hapse kadar yol açılmış…
İktidar partileri bize şu anda 'protokolümü imzalar, maaş parasını alır, tefecinin bankasından borçlanır, devleti ne kadar ‘sağlam’ yönettiğimi tüm cihana gösterir; arkanızdan partizanlarımla şahsi işlerimi yaparım, siz de hiçbir şey söyleyemezsiniz! Aleyhimde konuşur, yazar, sosyal medyada paylaşım yaparsanız sizi hapse attırırım!' demeye getiriyor.
Hiç hayal kurmayın, bu tasarıları geçirmeyi göze alırsanız davalarla karşılaşacaksanız. Siyasi nüfuz sahibi kişiler olarak iyi yöneticiler olduğunuzu savunuyorsanız, yeni faşist yasa tasarıları ile kötü yönetiminizin üzerini örtmeye çalışmak yerine komitelerde bekleyen başta Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı gibi tasarıları geçirin!
Yorumunuz