Yazılar

İngiliz usulü

Sene 1925… Türk Kurtuluş Savaşı sırasında işgal kuvvetleri ve İstanbul Hükümeti ile iş birliği yaptığı için vatandaşlıktan atılan Sait Molla İngiliz yönetiminin teşvikiyle Kıbrıs’a gelir. İngiliz İdaresi Kıbrıs Türk cemaatinin Kemalist devrimlerden etkilendiğini görmekte ve Sait Molla’yı toplumun içine sızdırarak, şapka giymenin dinen caiz olmadığını ve küfürden sayılacağını yaydırır. Molla’yı eleştiren iki gazeteciden biri Mehmet Remzi Okan iftira ve tahkir suçu işlemekten 2 ay ceza alır. Olay toplum genelinde bütük tepki çeker. Gel zaman git zaman Molla 1930’da Kıbrıs’tan ayrılmak zorunda kalır. Yunanistan’a kaçarsa da ömrü uzun olmaz.
   1935… Kıbrıs’taki İngiliz yönetimi ilkokullarda ‘kitapsız eğitim’ uygulamasını başlatır. Dr. Fazıl Küçük kitapsız eğitim uygulamasının nedenini şöyle açıklar: ‘Bilhassa Türk tarihi ile Atatürkçülüğün öğrencilerimiz tarafından öğrenilmesini istemeyen İngiliz yönetimi, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen ve çağdışı bir uygulama olan bu yönteme başvurmuştu.’
   1937… Lefkoşa Türk Lisesi’nin adı İngiliz Sömürge İdaresi tarafından ‘Kıbrıs İslam Lisesi’ne çevrilir. Ali Nesim ‘Kıbrıslı Türkleri Kimliği’ adlı kitabında lisenin adının değiştirilmesi olayı için şu yorumu yapar: ‘İngiliz yönetimi Türkleri bölmek için İslamcı akımları teşvik ediyor, devrimleri Kıbrıs’ta uygulatmamaya çalışıyordu. Milli günleri kutlayan öğretmenler tehdit ediliyor, öğrenciler ve öğretmenler fes giymeleri için zorlanıyordu.’
   1950’liler… Türkiye’de Adnan Menderes iktidarı döneminde Ada’ya gönderilen bazı zatlar toplumu dini temellerde örgütlemeye kalkar ancak halkın tepkisi üzerinde Kıbrıs’tan nazikçe kovulurlar.
   2000’lerden sonra olanları biliyoruz. Türkiye halkı sustukça, susturuldukça Kıbrıs da susar oldu. İlahiyat açılışlarını cami inşaatları, FETÖ’cü öğrenci yurtlarını tarikat örgütlenmeleri izledi.
   Ne hal ise yeşil Arap sermayesinin yanında dik ve mağrur olanlar ki oldukça şiirsellerdi eskiden; ne kitaplar yazdılardı. Haddizatında yurtsever ve laiktiler; çok da değil, birkaç ay öncesine kadar.
   Türkiye’de ise tüm baskıya karşın konuşanların sesi epeyi yükselmeye başladı. Demek ki bizimkiler düzenin eski tas eski hamam devam edeceğini sanıyor. Ah şu tarih… Unutmaz ve yazar her şeyi. Belgeler ve yüzüne çarpıverir çekilen fotoğrafları sonra…
   İktidar değişti mi memur zihniyetli diplomatlar baskı altındaydık ne yapalım deyiverir: Neler çektik bir bilseniz; içimiz Kemalist dışımız pek bir dindar olmuştu, mecburiyetten.
   İktidar yıkıldı mı bizimkiler eskide kalan heyecanlarına bürünür ve seçmeni yine etkileyebileceklerini sanıverirler. Toplumun refahı için eğdik başımızı, kestik açılış kurdelelerini, izin verdik ne istedilerse... ‘Zorunluluktan’ der dururlar da dinleyen olmaz.
   Talihsiz Kıbrıs… Çözüm yapacağını iddia eden enternasyonal liderleri koltuğa oturdu mu en milliyetçiden daha nasyonal oluverir.
   Sosyalist geçineni iktidarın gücünü arkasına aldı mı bir döner, tam döner. 24 Nisan 2004 Referandumu’nda daha fazla evet için yeşil cübbelilerden medet uman muhteşem bir solumuz vardır bizim.
   Tarih ve ekonomi birbirinin çift yumurta ikizi... Tarihini söyle, ekonomini anlatsınlar sana. Ekonomine bak, tarihini yazdırsınlar. Tarihsel fotoğraflar ekonomideki kötü gidişatın ve protokol anksiyetesinin eseridir pek tabii. Ekonomideki hiç parlak olmayan tablo tarihe damgasını vurur. Prangadaki kölenin etini kızgın demirle dağladıkları gibi.
   Dilekçelerin altını ‘Your Obedient Servant’ diye imzalamak zorunluymuş İngiliz döneminde. ‘İtaatkâr Uşağınız’, Türkçesi. Kurtulsan da bir gün ‘itaatkâr uşak’ damgasını sildiremezsin, üstünü kapatamazsın ne yapsan.
   İşte bu yüzden siyaset çok ama çok kirli bir iştir. Çoğu politakıcıdır; Yedikleri damgaya rağmen damgalanmamışlar gibi dolanır dururlar. Pek azıysa devrimcidir, onların mührü halkların yüreklerine hiç unutulmamacasına işlenir.
   Millâttan öncesinde yaşayan, ilk ayaklanan devrimci köle Spartaküs’ü 2000 küsur yıl geçti, dünya unutmadı mesela. Bizimkilerin 20 sene sonraya dağlandıkları kollarından gayrı hatırlanacakları bir meziyetleri yoktur, ne yazık...

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın