Dünya

İsrail'de iç istihbarat başkanı Netanyahu aleyhine Yüksek Mahkeme’ye bilgi verdi

İsrail Başbakanı Netanyahu bir kez daha hukukun üstünlüğünü ciddi şekilde zedelemekle gündemde...

İsrail hükümeti tarafından görevden alınan İsrail iç istihbarat servisi ‘Şin Bet’in Başkanı Ronen Bar, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu hukukun üstünlüğünü ciddi şekilde zedelemekle suçlayan yeminli ifadesini Yüksek Mahkeme'ye sundu.

İlk ifade 11 sayfa ve Ronen Bar'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'ya yönelik ciddi ve kamuoyuna açık suçlamalarından oluşuyor. Ronen Bar tarafından yazılan 31 sayfalık ikinci ifade ise birinci ifadeyi destekleyen gizli bilgiler içerdiği için gizliliği olan bir belge... İsrail Yüksek Mahkemesi hakimleri, Netanyahu'nun iç istihbarat servisi başkanını görevden alma kararında kurallara uyup uymadığını belirlemek için iki belgeyi 21 Nisan Pazartesi gününden bu yana inceliyor.

İsrail'in en yüksek mahkemesindeki dava, Netanyahu tarafından "güven eksikliği " nedeniyle görevden alınan ve Yüksek Mahkeme'nin 8 Nisan'da geçici olarak askıya aldığı Şin Bet şefinin bireysel kaderinin belirlenmesinin çok ötesine geçiyor.

Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvuru, İsrail başbakanının 2023 yılı başlarında yargıçların yetkilerini ve bağımsızlıklarını kısıtlamayı amaçlayan bir "adalet reformu" başlatmasıyla ateşlenen çatışmayı yeniden alevlendiriyor. "Reform", aylarca süren kitlesel gösterilere yol açmış, protesto hareketleri 7 Ekim terör saldırısının şokuyla ve ardından Gazze'de savaşın başlamasıyla sekteye uğramıştı.

Netanyahu aleyhine açılan yolsuzluk davasında Ronen Bar’dan güvenlik gerekçesiyle duruşmaya katılamamasını haklı çıkaran bir metni imzalamasını istedi. Şin Bet kaynaklarını, özellikle adalet reformu planlarına karşı çıkan hükümet muhaliflerini soruşturmak için kullanılmasını ve anayasal bir kriz durumunda Yüksek Mahkeme'ye değil başbakana itaat etmesini talep etti

İç istihbarat başkanı Ronen Bar Netanyahu tarafından üç temel iddia nedeniyle görevden alınmıştı. İddialara göre, Nethanyahu Ronen Bar’dan, aleyhine açılan yolsuzluk davası sırasında güvenlik gerekçesiyle duruşmaya katılamamasını haklı çıkaran bir metni imzalamasını istedi; bu, adaletin elinden kurtulma manevrasıydı. İkinci olarak Netanyahu, Ronen Bar’dan Şin Bet kaynaklarını, özellikle adalet reformu planlarına karşı çıkan hükümet muhaliflerini soruşturmak için kullanılmasını istedi; bu, her türlü yasal çerçevenin dışında kalan bir talepti. Üçüncüsü, Netanyahu, Ronen Bar'ın anayasal bir kriz durumunda Yüksek Mahkeme'ye değil kendisine itaat etmesini talep etti; bu da, güçler ayrılığına açık bir saldırıydı.

"Qatargate" soruşturması: İç istihbarat şefi Bar, Netanyahu'nun Katar'an yasa dışı para aldığı iddia edilen iki danışmanını araştırıyordu 

Ronen Bar, tüm bu talepleri reddettiğini belirtiyor. Basının bir kısmı gibi o da, görevden alınma kararının, hükümetin öne sürdüğü "güven eksikliği"nden tamamen farklı bir motivasyondan kaynaklandığını ileri sürüyor. Zira Şin Bet, mart ayında ortaya çıkan ve Katar'dan yasa dışı para aldığından şüphelenilen Netanyahu'nun yakın danışmanlarının karıştığı "Qatargate" adlı skandalı araştırıyor.

Netanyahu'nun 2018'den 7 Ekim 2023 saldırılarına kadar Katar'ın finansmanı ile Filistin'de yönetimdeki Hamas'ın memurlarının maaşlarını ödettiği ileri sürülüyor

İddialara göre Katar, 2018'den itibaren Filistin topraklarına on milyonlarca dolar yatırım yapmaya başladı. Netanyahu, Katar yatırımları aracılığıyla bölgede bu yolla bir tür toplumsal barış satın almak istiyordu. Bavullar dolusu nakit parayla bu gelirler özellikle Hamas hükümetindeki memurların maaşlarının ödenmesinde kullanıldı. 7 Ekim 2023'teki terör saldırısı öncesinde pek bilinmeyen bu ödeme mekanizması, bu saldırıdan sonra son derece tartışmalı hale geldi.

İslamcı Hamas'ın Katar'ın bazı paralarını zimmete geçirdiği iddia edilirken, Netanyahu ve Katar'ın Hamas'ın askeri yığınağını dolaylı yoldan finanse ettiği iddia edildi. 7 Ekim kurbanlarının aileleri, Katar-İsrail oyununun yanı sıra diğer başarısızlıkların da aydınlatılması için bir soruşturma komisyonu kurulması çağrısında bulunmaya başladı. Ancak Netanyahu bu talebi sürekli olarak engelledi. 

İki danışmana yönelik devam eden adli soruşturmayla birlikte Katar-Netanyahu ilişkileri konusu yeniden gündeme geldi. 2022 yılında, Netanyahu'ya sadık bir isim tarafından yönetilen halkla ilişkiler firması Perception'da çalışan Jonathan Urich, özellikle Doha'da düzenlenen FIFA Dünya Kupası öncesinde Katar'ın imajını iyileştirmekle görevlendirildi. Medya uzmanı ve sosyal medyayı aktif olarak kullanan Urich ve Eli Feldstein'ın, o tarihten sonra da Katar'ın çıkarlarını savunmaya devam ettiklerinden şüpheleniliyor. Özellikle emirlikten medyadaki irtibat kişilerine mesajlar göndererek, mesajların sanki başbakanlık ofisinden geliyormuş gibi sundukları ileri sürülüyor. Öte yandan adalet sistemi, Katarlılara gizli bilgi iletip iletmediklerini belirlemeye çalışıyor.

Bar gibi benzer sebeplerden dolayı hükümetin kararıyla görevden alınan Başsavcı Gali Baharav-Miara'nın kamuoyuna açıkladığı endişe, Ronen Bar'ı görevden alarak Binyamin Netanyahu'nun utanç verici bir soruşturmayı gömmeye çalışabiliceğiydi. Netanyahu’ya 2019 yılı gibi erken bir tarihte Katar'ın Gazze için ödediği paranın Hamas'a aktarıldığı bilgisinin verildiği ve kendisinin de buna izin verdiği medyada yer alan haberlerle ortaya çıktı.

Netanyahu suçlamaları reddederek, İsrail siyasi hayatında zaten oldukça yaygın olan Şin Bet Başkanı'na yönelik hakaretleri daha da artırdı. Bakanları ve medya bağlantıları, Ronen Bar'ı hükümete itaat etmeyi reddettiği gerekçesiyle "darbe" yapmakla suçladı. Hatta bazıları, güvenlik servisinin 7 Ekim saldırılarını "koordine ettiği", istihbarat güçlerinin sadece kendi personelini kurtarmak için kullanıldığı ve tehdidin en üst düzey yetkililerden gizlendiği yönündeki söylentileri tekrarladı. Ronen Bar ise bunları ifadesinde reddetti.

"Otokrasiye giden kaygan yol"

Netanyahu'nun muhalifleri, bu olayı hükümetin başı ve koalisyonunun bir başka savruluşunun işareti olarak görüyorlar. 1996-2000 yılları arasında Şin Bet'in eski tümamirali ve daha sonra İşçi Partisi milletvekili olan ve Netanyahu’nun eylemlerini kınamaya devam eden birçok eski güvenlik yetkilisinden biri olan Ami Ayalon, "İsrail büyük bir krizle karşı karşıya, hem anayasal hem de kimliksel bir krizle karşı karşıya" diyor. Kamu özgürlüklerinin savunulmasına kendini adamış bir avukat olan Meir Assouline, "Şin Bet ve Başsavcıya yönelik tehditlerle birlikte, devletin içindeki son dengeleyici güçlerin de siyasallaşması riski ortaya çıkıyor" şeklinde konuşuyor.

Eski müzakereci avukat Gilead Sher ise "Bar'ın anlattığı tüm gerçekler -her biri- çok karanlık bir gerçeği ve hukukun üstünlüğü ile temel yönetim ilkelerinin ihlalinin ciddiyetini anlatıyor" diye vurguluyor. Aynı zamanda İsrail eski başbakanı Ehud Barak'ın eski ofis şefi (1999-2001) olan Sher, "otokrasiye veya diktatörlüğe doğru kaygan bir yoldan" bahsediyor: "İlk başta Netanyahu tarafından atanan Mossad, polis ve Şin Bet gibi güvenlik teşkilatının eski başkanları, istisnasız hepsi, hükümetin İsrail'i felaket bir geleceğe doğru götürdüğü konusunda uyardılar.”

7 Ekim'in hemen ardından başlayan ilk günlerdeki ulusal birlik, Hamas'a karşı izlenecek strateji, savaşın hedefleri ve rehinelerin kaderi konusunda anlaşmazlıklara yol açtı; ancak Gazze'de 51.000'den fazla kişinin öldüğü Filistinlilerin kaderi konusunda anlaşmazlık yaşanmadı.

Haberin devamını Le Monde’dan okuyabilirsiniz.

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın