Kıbrıs

Neriman Cahit, Kıbrıs Türk toplumunun kadın ve barış mücadelesinde en güçlü seslerinden biriydi 

Mücadeleyle geçen bir ömür...

Öğretmen, şair, yazar, kadın aktivist, sendikacı ve gazeteci Neriman Cahit bugün hayatını kaybetti.

1937 yılında Ülviye Hanım ve Hüseyin Cahit Bey’in ilk çocukları olarak Kırnı’da (Başpınar) dünyaya gelen Neriman Cahit, daha çocukluk yıllarından itibaren toplumun sesi olma yolunda adımlar atmaya başladı. Üç kız kardeşin en büyüğüydü ve ilkokul eğitimine Kırnı’da başladı. Ardından eğitim hayatına Lefkoşa Atatürk İlkokulu’nda devam etti. Bu okul değişikliğiyle birlikte Lefkoşa, onun kalbinde özel bir yer edinmeye başladı ve hayat boyu sürecek bir tutkuya dönüştü.

Eğitimini sürdürerek Victoria Kız Lisesi’ne devam eden Neriman Cahit, lise yıllarında edebiyata olan ilgisiyle öne çıktı. O yıllarda klasik eserleri büyük bir heyecanla okuyarak kendini geliştirdi ve içinde biriken duyguları kaleme almaya başladı. Yazmaya olan tutkusu, onun sadece kişisel yolculuğu değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk toplumunun sesi olma yolculuğunun da başlangıcı oldu.

İngiliz sömürgeciliğine tepki olarak “Yaşa Kraliçemiz” marşını, “Yaşa Kemalim” diye okuyarak direnişini gösterdi

Neriman Cahit, öğretmenlik eğitimine İngiliz yönetimi döneminde başladı ve daha o yıllarda sömürgeciliğe karşı sesini yükseltmeye başladı. İngiliz sömürge yönetiminin zorunlu tuttuğu “Yaşa Kraliçemiz” marşını, “Yaşa Kemalim” diye okuyarak direnişini gösterdi. 

1957 yılında Kıbrıs’ta yaşanan toplumsal çatışmalar nedeniyle Türk öğrenciler Rum ve İngiliz okullarından ayrılmak zorunda kaldığında, o da diğer öğrencilerle birlikte Türk tarafında açılan Öğretmen Koleji’ne geçti. Mezuniyetinin ardından öğretmenlik mesleğine başladı ve Kıbrıs’ın dört bir yanındaki köylerde tam 33 yıl boyunca öğretmenlik yaptı. Emekli olduktan sonra kendisiyle yapılan bir röportajda, “Muhalif olduğum için hep sürgüne gönderilmiş gibiydim,” diyerek yaşadığı zorlukları dile getirdi.

Memurlara getirilen yasaklar ve aile baskıları nedeniyle bir dönem ‘Hasan Hüseyin Esen’ takma erkek ismiyle yazmak zorunda kaldı

1960’lı yıllardan itibaren yalnızca öğretmenlikle yetinmedi, edebiyat, basın ve kadın hakları mücadelesinde aktif bir şekilde yer aldı. Kadınların sesi oldu, toplumun görmezden geldiği sorunları dile getirdi ve Kıbrıs Türk toplumunun en önemli kadın hakları savunucularından biri olarak tarihteki yerini aldı. Ancak memurlara getirilen siyasi yasaklar ve ailesinden gördüğü baskılar nedeniyle bir dönem yazılarını ‘Hasan Hüseyin Esen’ takma erkek ismiyle yayımlamak zorunda kaldı. Buna rağmen kalemini susturmadı, sesinin kısılmasına izin vermedi. Görevi gereği köy köy dolaşarak kadınların yaşamlarına tanıklık etti, onların görünmeyen yüklerini yazıya döktü. Ülkesinin, kadınların ve kendi yaşam mücadelesini şiirlerine, yazılarına taşıdı. En çok da insana, hayata ve umuda olan inancını anlattı.

Tüm bu zorlukların içinde oğlu İbrahim’i ve kızı Alev’i de büyüten Neriman Cahit, kendi yaşamı ile sadece bir kadın değil, aynı zamanda ilham veren bir mücadele insanı oldu. Neriman Cahit'in yaşamı, Kadın Öyküleri Derneği (KÖDER) tarafından hazırlanan “Hayatımıza Değer Katan Kadınlarımız” belgesel dizisine konu edildi ve bu mücadele dolu hayatı gelecek kuşaklara aktarıldı.

Yaşar Ersoy: “Yürüyelim Yaşar, yürüyelim” dedi

Belgeselde Neriman Cahit’i anlatan oyuncu, yönetmen ve yazar Yaşar Ersoy şu ifadeleri kullanır: 

“Neriman Hanım, ya da benim ona hep hitap ettiğim şekliyle Hoca Hanım’la tanışmam 1970’li yılların sonlarına ve 1980’li yılların başlarına denk gelir. O yıllarda Neriman Hanım’la yollarımız kesişti çünkü o, bir kadın, bir öğretmen, bir sendikacı, bir yazar, bir şair, bir araştırmacı, bir röportajcı, bir aktivist ve kadın haklarını korkusuzca savunan öncü bir kadındı. Biz de o dönemde ülkemizin kültür ve sanat alanında, siyasal ve toplumsal mücadelesinde, demokrasi ve barış için verilen mücadelede bir kesişme noktasında buluştuk. Bu buluşma, zamanla güçlü bir dostluğa dönüştü.

Yıllar geçtikçe dostluğumuz daha da sağlamlaştı. Biliyorsunuz, Shakespeare’in “her dost, gerçek dost değildir” dediği gibi, insan hayatında bazen dostluklar yara alır ama bizimki öyle olmadı. Aradan geçen yıllara rağmen hep dost, hep yol ve mücadele arkadaşı olduk. Bana bıraktığı en güçlü izlerden biri, ona duyduğum sınırsız güvendi. Hayatta insan bazen bir dost edinir ama kafasında hep bir soru işareti kalır. Fakat Neriman Hoca’yla hiçbir zaman böyle olmadı. Her şeyi açıkça konuşabildik, ister özel hayatımıza dair ister ülkemize ya da dünyaya dair konular olsun, aramızda hep olağanüstü bir güven ortamı vardı. O yüzden bana bıraktığı en büyük miras dostluk, güven ve yoldaşlık oldu.

Bizim yoldaşlığımız, barış ve demokrasi mücadelesinde birleşti. Özellikle ülkemizin bölünmüşlüğüne karşı, bölünmüş Lefkoşa’nın yeniden birleşmesi ve Kıbrıs’ta halkların kardeşçe yaşaması için verdiğimiz mücadelede aynı safta yer aldık. Neriman Hoca, mücadeleyi asla bırakmayan, pes etmeyen bir kadındı. Ataerkil bir aileden gelip, ataerkil bir evliliğin içinde yaşamış olmasına rağmen, tüm baskılara karşı mücadelesini hep sürdürdü. Kadın hakları için, özgürlük için her zaman en önde yürüdü. Bir şairdi, bir sanatçıydı. Mücadelesini şiirlerinde, yazılarında, öğretmenliğinde, kısacası hayatının her alanında yansıttı.

Yüzlerce, belki binlerce öğrenci yetiştirdi. Bugün hâlâ onu sevgiyle anan öğrencileri var. O yüzden aklıma geldiğinde ilk önce eğitimci yönüyle hatırlıyorum. Aynı zamanda sendikal mücadelenin içinde de kadın yüreğiyle yer aldı ve her zaman en ön safta yürüdü. Hiç unutmam, bir gün Kıbrıslı Türk ve Rum sanatçılarla birlikte Girne Kapısı’nda barış için bir yürüyüş yapmıştık. Yürüyüş sırasında ülkücü faşistler taşlarla ve sopalarla yolumuzu kesti. Ben o anda durmayı önerdim çünkü yanımızda kadınlar ve çocuklar vardı, çatışma çıksın istemedim. Ama o öyle bir cesaretle “Yürüyelim Yaşar, yürüyelim,” dedi ki, o anı hiç unutamam. O gerçek bir mücadele kadınıydı. Yenilse bile asla teslim olmazdı. Onun için mesele asla yenilmek değil, teslim olmamaktı.”

Öğretmenlikten emekli olduktan sonra aktif olarak basın dünyasında yer aldı

Neriman Cahit, 33 yıl boyunca öğretmenlik yaptıktan sonra, 1990 yılında Şehit Ertuğrul İlkokulu’nda görev yaparken emekli oldu. Ancak emeklilik onun için bir son değil, yeni bir başlangıç oldu. Eğitim alanındaki mücadelesini basın dünyasında sürdürmeye karar verdi ve aktif olarak gazeteciliğe başladı. Kadın Araştırmaları Merkezi’nin kurucu üyelerinden biri olarak kadın mücadelesine katkı sundu. Sürekli basın kartı sahibi olarak gazetecilik mesleğini de sürdürdü ve basın yoluyla toplumun sesi olmaya devam etti.

Çocukluk yıllarından beri tanıdığı ve bir ömür tutkuyla bağlı olduğu Lefkoşa, onun hem ilham kaynağı hem de hayatının ayrılmaz bir parçasıydı. Neriman Cahit, edebiyat dünyasında yarım asrı aşan bir emekle iz bıraktı. Şiirden araştırma yazılarına, gezi notlarından kadın mücadelesi ve toplumsal meseleleri konu alan eserlerine kadar pek çok çalışmaya imza attı. Yazdıklarıyla sadece yaşadığı dönemi anlatmakla kalmadı, aynı zamanda o dönemin toplumsal, kültürel ve insani gerçekliklerini gelecek nesillere taşımayı da kendine görev bildi. Edebiyat onun için sadece bir ifade biçimi değil, hayatın ta kendisini kayda geçirmenin en güçlü yoluydu.

Şiir kitapları

İlk şiir kitabı 1987 yılında yayımlanan "Sıkıntıya Vurulan Düğüm" olmuştur. Ardından 1990 yılında "Konu Kadın" adlı kitabıyla okurlarla buluşmuş, beş yıl sonra "Ay Seferi" ve daha sonra 2000 yılında "Ana Su" şiir kitabı yayımlanmıştı. 2011 yılında yayımlanan "Çocuğum Ben" adlı şiir kitabı ise Cahit’in son şiir kitabı olmuştur.

Eralp Adanır’la Ürdün’ün Amman kentinde "Araplara Satılan Kızlarımız" projesi için çalıştı

Belgeselde Neriman Cahit’le kurduğu bağı anlatan yapımcı, yönetmen, yazar Eralp Adanır şöyle konuşur: 

“Benim Neriman Cahit’le ilk ciddi çalışma arkadaşlığım Yenidüzen Gazetesi'nde başlamıştı. O zaten o dönem yazıyordu, ben de orada yazmaya başladım. Aslında Neriman Cahit’i öncesinden de tanıyorduk çünkü kitap dünyasında, gazetecilikle ilgilenen herkes onun ismini duymuştu. O kadar kıymetli bir isimdi ki, kimse onu görmezden gelemezdi. Daha sonra gazeteden televizyon programlarına da birlikte taşındık çünkü yazdığı her kitap, yaptığımız her programda konu oluyordu. Aramızda her zaman anne-evlat gibi sıcak bir bağ vardı. O eski kuşak öğretmenlerin tavrını üzerinde taşıyan, yaptığı her eleştiriyi sevgiden yapan, samimi ve içten bir insandı. Bugün maalesef o kuşağın insanları azaldı, o kültür kaybolmaya yüz tuttu.

Neriman Hanım’la dostluğumuzu gerçekten perçinleyen ve bizi birbirimize daha da yakınlaştıran dönüm noktası, birlikte Ürdün’ün Amman kentine yaptığımız yolculuktu. "Araplara Satılan Kızlarımız" projesi için bir hafta boyunca aynı otelde kaldık, birlikte yemek yedik, birlikte araştırma yaptık, o coğrafyanın acı dolu hikâyelerini birlikte dinledik. O duygusal yoğunlukta birbirimize daha da sıkı bağlandık. O günden sonra artık sadece bir meslektaş değil, adeta bir anne ve evlat gibi olduk. Bana her zaman “Sen benim evladım gibisin, seni öyle seviyorum” derdi ve ben de ona aynı sevgiyi gösterirdim.

Neriman Cahit sadece gazetede yazılarını yayımlayan biri değildi; o aynı zamanda benim hayatımda özel bir dost, bir arkadaş, bir aile büyüğü gibi yer etmişti. Onun öncülüğü çok kıymetliydi çünkü o dönemde toplumda kadınların sivrilip söz söylemesi hiç de kolay değildi. Kıbrıs gibi küçük bir toplumda bir kadının öne çıkması bir yandan takdir edilirken diğer yandan kıskanılır, eleştirilirdi. Buna rağmen Neriman Cahit gibi kadınlar yılmadı, direndi ve hep dimdik durdu. Onun kadın haklarından başlayıp sosyal ve siyasi alanda da kendini göstermesi büyük bir cesaretti.
Kadınların toplumdaki yerini sorgulayan, onların yaşadığı görünmez acıları ortaya çıkaran kitaplar yazdı. Onun kaleminden çıkan her eser, Kıbrıs Türk kadınının tarihine ışık tuttu. Bence Neriman Hanım o dönemin en öncü kadınlarından biriydi ve hâlâ da öyle anılıyor. Onunla birlikte yaptığımız en önemli çalışma bana göre Ürdün’de gerçekleştirdiğimiz "Araplara Satılan Kızlarımız" belgesel projesiydi. Bu çalışma benim için televizyonculukta da bir dönüm noktası oldu çünkü ilk defa bu kadar insanın ruhuna dokunan bir iş yaptığımıza inandım.

Bu proje toplumda büyük ses getirdi. İnsanlar kendi geçmişleriyle yüzleşti, Kıbrıs’tan Ürdün’e, Filistin’e uzanan akrabalarını aramaya başladılar. Bugüne kadar o projenin üstüne çıkan başka bir iş yapamadım diyebilirim çünkü gerçekten ruha ve insanın en derin acılarına dokunan bir çalışmaydı. O proje olmasaydı, belki de bu gerçekler hep unutulup gidecekti.”

3 bin ila 5 bin Kıbrıslı Türk kızının Arap erkeklerle evlendirilmek üzere satılmasını konu edinen “Araplara Satılan Kızlarımız" kitabı

Neriman Cahit’in en ses getiren eseri şüphesiz 2010 yılında yayımlanan "Araplara Satılan Kızlarımız" adlı kitabı olmuştur. Bu kitapta 1930 ile 1950 yılları arasında üç ila dört bin Kıbrıslı Türk kızının Arap erkeklerle evlendirilmek üzere satılmasını konu etmiş, daha önce hiç yayınlanmamış belgeler ve kişisel röportajlarla bu karanlık dönemi gün yüzüne çıkarmıştır. Yaptığı titiz araştırmalarla kayıp kadınların izini sürmüş, onları yeniden kökenlerine, Kıbrıs’a bağlamaya çalışmıştır. Bu önemli eser ayrıca İngilizceye de çevrilmiş ve uluslararası okurlarla buluşmuştur.

Araştırmaları: “Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Mücadele Tarihi”, “Çocuklarımız ve Cinsellik”, “Eski Lefkoşa Kahveleri ve Kahve Kültürü

Neriman Cahit’in araştırma yazılarının ilki, 1988 yılında yayımlanan "Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Mücadele Tarihi" adlı eseri olmuştur ve bu kitabın ikinci cildi de 1991 yılında okurla buluşmuştur. 1990 yılında “Çocuklarımız ve Cinsellik” kitabını yayımlamış, ardından “Eski Lefkoşa Kahveleri ve Kahve Kültürü” adlı eseriyle Kıbrıs’ın kültürel belleğine önemli katkılar yapmıştır. 

Kadınlara dair kitapları: “Güldamlası-Kadın Halleri”, “Tarihsel Süreçte Kıbrıs Türk Edebiyatında Kadın Şair ve Yazarlar”, “Tarihsel Süreçte Kıbrıslı Türk Kadını", "Tarihin Kapısını Çalmak - Ben Vedia Okan”, “İkinci Hamur”

Araştırma kitaplarında özellikle kadınları odağına alan çalışmaları ise 2002 yılında yayımlanan “Güldamlası, Kadın Halleri” ve “Tarihsel Süreçte Kıbrıs Türk Edebiyatında Kadın Şair ve Yazarlar” kitaplarıyla devam etmiştir. 2009 yılında yayımlanan ve İngilizceye de çevrilen “Tarihsel Süreçte Kıbrıslı Türk Kadını” kitabı, onun kadın odaklı araştırmalarının en kapsamlı örneklerinden biri olmuştur. Aynı yıl yayımlanan “Tarihin Kapısını Çalmak - Ben Bedia Okan” adlı eseri de yayımlandığı dönemde büyük ses getirmiştir. Şiir ve araştırmalarının yanı sıra röportajlardan oluşan “İkinci Hamur” kitabı da 2006 yılında yayımlanarak döneme ışık tutan önemli bir eser olarak raflardaki yerini almıştır.

Neriman Cahit gezi yazılarını, “Yoluna Buyruk” adlı kitabında toplamıştır. “Ziya Rızkı” ve “Ölümüne Bir Yolculuktu” adlı iki biyografisi de yayımlanmıştır.

Ümit İnatçı: “İnsanların bilgi ve becerilerini geliştirmesini hep takdir etmiş, yetenekleri teşvik etmesini bilmiştir”

Sanatçı, yazar Ümit İnatçı belgeselde Neriman Cahit’i şu ifadelerle anlatır:

“Ben, Neriman Cahit’i sadece bir şair, yazar, öğretmen ya da gazeteci olarak değil; tüm bu kimlikleri kendi kadınlık duruşunda birleştiren, çok yönlü bir şahsiyet olarak görürüm. Aramızdaki ilişki hem meslektaşlık hem de insani olarak oldukça samimiydi. Kimi zaman beni çok keskin bulduğu için bana “domuzluk yapma Ümit” derdi, aramızda böyle esprili, içten bir dilimiz vardı. Sağlık durumu son yıllarda sosyal hayata katılımını ve etkinliklerini sınırlamış olsa da Neriman Cahit, Kıbrıs Türk toplumunun yakın tarihine ve kültürel yaşamına büyük etkiler yapmış ve bu toplumda önemli bir yer edinmiştir.

Eğer birine sorsanız “Neriman Cahit kimdir, hangi kimliğiyle anılmalıdır?” diye, öğretmeni midir, şair midir, gazeteci midir, yazar mıdır, aktivist midir, kadın hakları savunucusu mudur diye düşünürsünüz. Ancak bana göre o, bunların hepsini içinde barındıran, tüm bu kimlikleri tek bir kişilikte bütünleştiren biridir. O, her zaman öğretmen hassasiyetiyle topluma bakmış, şiirlerinde de yazılarında da hep bir öğretmen gibi yol göstermeyi sürdürmüştür. İnsanların bilgi ve becerilerini geliştirmesini hep takdir etmiş, yetenekleri teşvik etmesini bilmiş, yazılarında bunu daima yansıtmıştır.

Neriman Cahit’in kadın hassasiyetini, köşeli duruşunu, yer yer kendini bizden farklı bir yerde konumlandırarak toplumla kurduğu mesafeli ama öğretici tavrını hep hissetmişimdir. Bize, hemen parlayıp öne atıldığımızda biraz sakin olmamızı, düşünerek hareket etmemizi öğütlerdi. Bu yüzden onun öğretmenlik yönünün her zaman ön planda olduğunu düşünürüm.”

Ödülleri

Usta kalemiyle hem ulusal hem de uluslararası alanda onlarca ödül kazanmıştır. Bunlar arasında Türkiye’den aldığı “Nokta Doruktakiler 1992” Ödülü, “Hümanist Enternasyonal” Ödülü ve “ambridge Uluslararası Biyografi Merkezi’nin kendisine verdiği “Ömür Boyu Başarı Ödülü” yer alır.

İki toplumlu uzlaşı çalışmaları içinde yer alan ilk on kişi arasındaydı

Kadın Araştırmaları Merkezi’nin kurucu üyelerinden biri olan Neriman Cahit, aynı zamanda 1990 yılında Kıbrıslı Türk ve Rum toplumları arasında başlatılan iki toplumlu uzlaşı çalışmaları içinde yer alan ilk on kişi arasında bulunmuş, barış aktivisti olarak da mücadele vermiştir.

Kaynaklar: KÖDER Neriman Cahit Belgeseli, Süleyman Ergüçlü, Yaşamın İçinden

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın