Yazılar

Politikacının gölgesi

Bir ülkenin Meclisi işgal ediliyor, bir gazetesi baskına uğruyor. Gazeteyi ve gazetecileri linç etmeye kalkışanların davası ağır cezada görülmesi gerekirken aynı ülkenin savcısı ile linçe teşebbüs edenlerin avukatı mutabakata varıyor ve dava ağır cezada görüleceğine alt mahkemede görülüyor. Dava ağır cezaya gönderilmeyince sanıklara yüksek ceza verilmesi ihtimali baştan ortadan kalkıyor. Davaya bakan yargıca ölüm tehditleri yapılıyor. Yargıç kararlı; olguları inceliyor ve sanıklara hapis cezası veriyor. Üyelerinin çoğunu Meclisi işgale uğrayan ülkenin hükümetinin belirlediği, şartlı bir tahliye kurulu var; apar topar kurul toplanıyor ve üyeler hükümlüleri hapisten çıkartmak için şartlı tahliye kararı çıkartıyor. Cezalarını çekmesi gerekenler sokakta; hapis cezası veren yargıç Tacan Reynar ise görevinden istifa ediyor.

Şimdi… O ülkede yargının bağımsızlığına mı leke sürülmüştür yoksa yönetimdeki politikacılar mı yargıya gölge düşürmüştür? Veyahut hükümetin basiretsizliği nedeniyle yargıya müdahale edildiği algısı mı yaratılmıştır?

Gelin, mevzunun başka boyutlarına bakalım: Türkiye’deki Kontinental hukuk sistemi hakimlere tanıdığı inisiyatif nedeniyle, hakimlerin teknik direktör gibi davranmasına olanak sunuyor. Kıbrıs’ta uygulanan Anglosakson hukuk sistemi ise yargıca hakemlik görevini veriyor. Türkiye’de hakim oyun kurabiliyor; bizim yargıçlarımız ise teknik kurallara göre hakemlik yapıp, tarafları dinledikten sonra ortaya çıkan gerçeğin izinden yürüyerek, kararlarını veriyor. Bu nedenle de Kıbrıs’ta bir yargıcın yönettiği dava sürecine müdahale edilemiyor ama görülüyor ki dava öncesinde ve sonrasında bazı çevreler baskı uygulayabiliyor ve istedikleri kararı yargıya rağmen politikacılar sayesinde aldırabiliyorlar. Yargıcın istifası ülkedeki hukuk sisteminin bağımsızlığına gölge düşürülmesinden ziyade baskıya göğüs geremeyen ülkemiz politikacılarının yargıya gölge düşürdüğünün göstergesidir.

Türkiye’de savcı devletin savcısıdır, devletin avukatıdır. KKTC yasalarında KKTC savcısı polisin hukuki davalarda yasalara uygun hareket etmesini sağlayan bir yardımcıdır, devletinse sadece hukuk danışmanıdır. Eski Yüksek Mahkeme Başkanı, emekli yargıç Taner Erginel, çok ses getiren son kitabı ‘Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları’nda şöyle diyor: ‘Özetle Anglosakson sistemde savcı, hukuk bilgisiyle polise yardımcı olan bir avukat görevini yapmaktadır… Maalesef savcıların bu eski çalışma şekli zamanla erozyona uğradı. Sanırım Kontinental savcıların çalışma şeklinden etkilendi. Bu nedenle savcılara yönelik eleştiriler işitiyorum… Savcılığa yönelik şikayetleri özetlersek bazı ceza davalarında, Polisin Adli Şubesi’nin yerine geçer gibi, yani Kontinental savcılar gibi hareket edip, gereğinden ağır cezalar verdirme eğilimi gösterdiklerini işitiyoruz.’

Madem savcılarımız Türkiye savcılarına benzemeye başladılar; bu durumda değerli hukukçu Taner Erginel’in yazdığının tersi de geçerlidir: Savcılarımız ağır cezalar verdirme eğiliminde olabildikleri gibi aksine hafif cezalar verdirme yöneliminde de olabilir. Savcılar Türkiye hukuk sistemindeki gibi devletin avukatlığına soyunursa, hükümetten gelen baskıyla savcıların bağımsızlığına ket vurulabilir.

Hal böyleyse trajikomik bir gerçek daha hükümetin yüzüne çarpıveriyor: Meclis’i işgal edilen ve bir gazetesine saldırılan ülkenin azınlık ortakları toplumsal meşruiyetlerini Meclis’in işgali ve gazeteye yapılan linç girişiminden kaynaklanan toplumsal travmadan almışlardı. Aynı hükümet sanki Meclis işgal edilmese 4’lü bir koalisyon kurabilirmişçesine Meclis’i işgal edenleri bile yakalatamıyor. Gazeteyi linç edenleri şartlı tahliye eden kurulun büyük çoğunluğunu atayan da aynı hükümet!

Meclis’i işgal eden veya gazeteye saldıran güruha güya sakinleştirmek adına telkinde bulunan bugünkü muhalefet temsilcilerini de dikkate aldığımızda, muhalefeti ile hükümeti ile kendi meclislerine saygısı olmayan bir politikacılar olgusundan bahsedebiliriz.

Şu durumda Meclisimiz işgal edildiyse ve bir gazeteye taşlı sopalı, bıçaklı saldırılabildiyse bu ülkenin inisiyatif alamayan tüm siyasetçilerinin eseridir bu işgal ve gazete baskını. O halde KKTC’de yargının bağımsızlığını sorgulatan bizzat siyasilerdir.

Baskı altında eğilen politikacılarımız kurumları kendi çıkarlarına göre eğip bükmeye çalışıyor; yargı direniyor, politikacı direnci kırmaya çabalıyor.
  

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın