Özel Haber

Resmi evrakta sahteleme davasında kararın ayrıntıları

►Muslu’ya beraat kararı sorgulanıyor... ►Arhun’a hangi yeni davaların açılması bekleniyor?

Turgut Muslu ve Tekin Arhun’un evrakta sahteleme yapmak ve sahtelenmiş evrağı tedavüle sürmek, yetkisiz belge düzenlemek, bir hukuk davasının adil görülmesine halel getirmekle ve gizli ittifak yapmakla birlikte suçlandığı 7601/2021 sayılı davada, karar geçen hafta açıklanmıştı.

Davada Muslu ayrıca yalan yere tanıklık yapmakla, Tekin Arhun ise ayrıyeten yalancı tanık bulmak, Muslu’nun uydurma tanıklığını kullanmak, Muslu üzerinden hile yapmak, Muslu vasıtası ile aldatıcı şahadet sunmak, Muslu aracılığıyla bilerek tahrif edilmiş yazı göstermekle suçlanmıştı.

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi sanık 1 Turgut Muslu’ya beraat vermiş, sanık 2 Tekin Arhun ise 4 yıl hapis cezası almıştı.

Ağır Ceza’da görülen davanın temelini 4354/2008 numaralı, davacının Kascon Ltd, davalının C&T Construction olduğu bir hukuk davası oluşturuyordu. Davalı C&T Construction direktörü Tekin Arhun’un Kascon’a sözde borcu olmadığı iddiasını ispatlamak üzere Muslu ile birlikte evrak sahtelediği ve sahtelenen evrağı Yargıç Düriye Elkıran huzurunda Mahkeme’ye sunmak suretiyle tedavüle sürdükleri iddia ediliyordu.   

Sahtelenen evrak Bafra Turizm Bölgesi Pis Su Arıtma ve Kanalizasyon Kullanım Hatları inşaatı için Bakanlar Kurulu tarafından görevlendirilmiş müşavirlik firması EBİ’nin Turizm Bakanlığı Planlama Dairesi'ne teslim ettiği çalışma raporuydu. İki sanık, raporun Arhun lehine ve menfaatine sahtelendikten sonra Mahkeme’ye sunmakla birlikte toplam 23 suçlamayla itham edilerek yargılanmıştı.

Füsun Cemaller başkanlığında, Kıdemli Yargıç Vedia Barkın ve Yargıç Tutku Candaş’tan oluşan Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti adına Başkan Cemaller’in okuduğu uzun kararda, çalışma raporunun ‘resmi evrak’ olduğuna bulgu yapıldı ve Mahkeme, Fasıl 155 Ceza Muhakemeleri Usul Yasası, 85’inci Maddesi’nin 4’üncü fıkrasındaki yetkisini kullanarak iddianameye sanık 2 Tekin Arhun aleyhine 7 dava daha ekleyerek, evrakta sahteleme suçlamalarının yanı sıra 'resmi evrakta sahteleme yapmak' suçlamalarını da getirdi.

Karar okunduktan sonra ilk sorgulanan, Mahkeme tarafından resmi olduğuna bulgu yapılan evrağın Turizm Bakanlığı Planlama Dairesi eski müdürü Muslu’nun direktifi ile Tekin Arhun’a verilmesine rağmen, Bora Turgut Muslu’nun hiç ceza almaması ve beraat edebilmesiydi.

Karar okunurken, Mahkeme Kascon’un avukatının şahadetini dikkatle incelediğini ve avukatın, kendi tanığı Turgut Muslu ile yaptığı telefon görüşmesinde, Muslu’nun davalı karşı taraf olarak Tekin Arhun’la ‘davayı konuştukları’nı söylediğini belirtmişti. 

Bir davada taraflardan birinin tanığı olan bir devlet görevlisinin diğer tarafla, üstelik dava konusunda görüşmesi makul ve olağan bir durum olarak mı görülüyordu?

Turgut Muslu, Kascon’un avukatına Turizm Bakanlığı’na yaptığı bilgi talebi başvurusunun yazılı olması gerektiğini söyleyecek kadar yasa, usul biliyordu ama söz konusu Tekin Arhun’un başvurusu olunca Arhun’dan yazılı başvuru yapmasını istememiş, yetmiyormuş gibi resmi belgeyi ertesi gün geri getirmesi şartıyla Arhun’un almasında sakınca görmemişti. 

Mahkeme’nin resmi bir belge olduğunu bulguladığı evrağı, bir devlet kurumu yöneticisi istediğine, üstelik davalık olmuş bir konuda yazılı bir talep olmaksızın karşı tarafa verebilir mi? Başsavcılık dava duruşmalarında Turgut Muslu’nun İyi İdare Yasası’na göre verilmemesi gereken resmi bir belgeyi Tekin Arhun’a verdiğini iddia etmekle birlikte, açtığı davalarda Muslu’ya bu yönde bir suçlama getirmemişti. 

Böyle bir suçlama olmasa dahi, Mahkeme resmi olduğuna bulgu yaptığı bir evrağın devlet kurumundan çıkarılarak Tekin Arhun’a verilmesi konusunda neden Muslu aleyhine bir dava eklemedi bilinmiyor.

Bir devlet görevlisi tanık olarak çağrıldığı bir davada, davalı karşı tarafla devletin makamında bir araya geliyor, ‘dava hakkında konuşuyor’, kendisini tanık olarak çağıran şirketin avukatından teknik bir bilgi için yazılı başvuru yapmasını istiyor ve bu başvuru yapılıyor ama karşı taraftaki davalık şirketin direktörüne bir kamu görevlisi olarak ayrıcalık tanıyor ve yazılı hiçbir şey talep etmeksizin resmi raporu karşı taraftaki şirketin direktörü Tekin Arhun’a verilmesinde sakınca görmüyor. Mahkeme de bu durum karşısında yetkisini kullanarak bir ceza vermiyor… 

Turgut Muslu şahadetindeki çelişkilere ve tanığı olduğu davada devletin resmi belgesini karşı taraftaki Arhun’a vermesine rağmen beraat etti

Şimdi buradan devletin resmi evraklarının devlet kurumlarının yöneticileri tarafından özel şahıslara verilmesinin suç olmadığını mı anlayacağız? Devletten ‘Bilgi Edinme Yasası’ tahtında gazeteci olarak dilekçeyle bilgi istediğinizde kurum yetkilileri sıklıkla bu bilgilerin 'özel' olduğunun arkasına sığınarak bilgi talebinizi reddediyor. Ama nasıl oluyorsa devlet yetkilisi olarak Muslu’nun o tarihlerde de tefeciliği ile meşhur Arhun’a resmi bir belgeyi, üstelik konuyla ilgili açılan bir dava olduğunu bilerek, o davada raporların da konu edildiğinden haberli olarak, davada Mahkeme’ye sunulma ihtimali yüksek olan resmi bir belgenin elindeki tek kopyasını karşı taraftaki Arhun’a vermesi şüpheli bir durum olarak kabul edilmiyor. 

Gazeteciler devletin sızdırılan belgelerini kamu yararına kullanınca aleyhlerine ceza davası açılıyor fakat devlet kendi eliyle belgeleri özel şahıslara verebiliyor ve bu bir ihmal ve hafif suç olarak bile değerlendirilmiyor. Mahkeme yetkisini kullanarak Turgut Muslu’ya aynı familyadan bir alt suç olarak, suçun işlenmesinde evrağı Arhun’a vermek suretiyle fiilen ihmalde bulunmaktan ceza verebilir miydi? Evrak geri getirilmeyebilirdi, yakılabilir veya çöpe atılabilirdi. Muslu bu ihtimali göze aldı mı? Aldı. Aldı ki resmi evrağın orijinalini fotokopi makinesi bozuk olduğu için Arhun’a verdi. Ya evrak geri getirilmeseydi, Muslu devlet evrağını sirkatle bile suçlanabilirdi. Ortak hareket etmemiş olmaları Muslu’nun ihmali olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı? Avukata yazılı talebi olmadan bilgi bile vermeyen bir yetkili nasıl oluyor da resmi bir evrağı karşı tarafa tutanak bile tutmadan verebiliyor? Tutanak tutulursa verilmemesi gereken bir belgenin verildiğinin kanıtı olacağı için mi? Çok hesaplı bir durum değil mi bu? Arhun o tarihlerde UBP’de çok güçlü olduğu için mi istediği belgeyi bakanlıklardan alabiliyordu? Muslu, Arhun’la o zamanlar birlikte çalışan yeğeni Zehra Avkıran’ı mı kıramamıştı? Devlette var mı öyle akrabasına usule aykırı yardımcı olmak?

Muslu’nun belgenin sahtelenmesinde ve tedavüle sürülmesinde Tekin Arhun’la ortak hareket etmediği, Arhun’a yardımda bulunmadığı, evrağın sahtelendiğini bilerek Mahkeme’ye sunmadığı bulgulanınca ve Muslu bu suçlamaların hepsinden beraat edince Arhun’la birlikte yaptığı ileri sürülen gizli ittifak kurma, Muslu üzerinden yalancı tanık bulma, bilerek yalancı tanıklığı kullanma suçlamalarından Tekin Arhun da beraat etmiş oldu.

Arhun Muslu’nun ‘bilgisi dahilinde olmadan’ belgeyi sahtelese de, bu belgeyi Muslu Arhun’a vermemesi gerektiğini bilerek vermedi mi? Avukatla konuşmasında ‘Yahu bu Tekin ne biçim adamdır, yeğenim Zehra Avkıran vasıtasıyla bana ulaştı, bana baskı yaptı. Ben de randevu verdim geldi. Mesai sonuydu belgeyi istedi benden. Ben de incelesin diye verdim. Ertesi gün yolladı. Ben şimdi ne yapacağım’ demedi mi?

Kurumun sekreteri randevu defterini Polis'e sunarak Arhun’un Muslu’nun makamına 5 Aralık 2013’de, saat 11:00’de geldiğini söylüyor, avukatın telefon kayıtları aynı gün 11:28’de Muslu’yu aradığını gösteriyor ve Muslu’nun Tekin Arhun’la görüştüğünü avukata söylediği belirleniyor, bunu günü ve saati dışında Turgut Muslu da reddetmiyor ve kabul ediyor.  

Mahkeme, Tekin Arhun’un 5 Aralık’da değil de 9 Aralık’ta mesai sonu görüşmeye gittiği iddialarını reddederek, görüşmenin 5 Aralık, saat 11:00’de gerçekleştiğinin ‘açıklıkla ortaya konmuş’ olduğunu bulguluyor ancak Muslu’nun Polis’e 12/03/2014'te verdiği ifadede ve şahadetinde Arhun’un görüşmeye 5 Aralık’ta değil de 8 ya da 9 Aralık 2013’de, mesai sonunda geldiği iddiasındaki çelişki, şüpheli görünmüyor. Arhun’la yaklaşık 3 ay önce görüşme yapan Muslu Polis’e açık ifade vermeye gittiğinde Arhun’la makamında görüştüğü tarihi 8 Aralık 2013 gibi, gerçekte o yıl pazar gününe gelen bir gün ya da 9 Aralık olduğunu iddia ediyor. Bir devlet memuru Polis’e ifade verecekse 3 ay önce hangi gün Arhun’la görüşme yaptığını önceden teyit etmez mi? Hadi sekreterinden tam görüşme gününü teyit etmedi diyelim, takvimi açıp da mı bakmaz?

Ne 8 Aralık 2013'ün pazar gününe gelmesi ve mesai bitimi çelişkisi ne 9 Aralık tarihinin Arhun'un verdiği sözde görüşme tarihi ile örtüşmesi şüphe yaratıyor ne de resmi belgenin tek kopyasının davadaki karşı tarafa devlet görevlisi Muslu tarafından verilmesi cezalandırılıyor.

Mahkeme sanık 2 Arhun’un yerinden ve yeminsiz verdiği şahadetindeki çelişkileri dikkate aldı

Mahkeme kararında sanıkların yemin tahtında şahadet vememe hakları bulunduğunu ancak Yagıtay/Ceza 74/2018 sayılı davaya ilişkin Yüksek Mahkeme kararı doğrultusunda yeminsiz beyanın tüm şahadetle birlikte tezekkür edilerek değerlendirilmesi gereğine dikkat çekerek, Arhun’un yeminsiz şahadetinde öne sürdüğü iddiaların hiçbir şahadetle desteklenmediğine ve çevre şahadetlerle çeliştiğine bulgu yaptı. Ve ‘hukuk davasına başarılı olma isteğinin’ sanık 2 Tekin Arhun’u resmi evrakta sahteleme yapma eylemini gerçekleştirmeye sevk ettiğini ve Arhun’un beton alımına ilişkin alacak verecek davasında beton alımına ve beton alımına bağlı faturaların doğru olmadığı iddiasını desteklemek için evrağı sahtelediğine karar verdi. 

Mahkeme tüm şahadetleri değerlendirerek Polis’in Tekin Arhun’a komplo kurduğu ve eksik tahkikat yaptığı iddialarını reddetti: Arhun Polis’in komplo kurduğuna yeminsiz şahadetinde bile değinmedi!

Davada, Arhun ve avukatı Serhan Çınar ısrarla Polis’in Tekin Arhun aleyhine kurgu yaptığını ve komplo kurduğunu, Polis’in eksik tahkikat yaptığını iddia etmiş ve hatta birçoğu hiç davayı takip etmemiş basın yayın organları yaklaşık aynı günlerde ansızın Polis’in Tekin Arhun’a komplo kurduğu iddialarını aynı cümlelerle gündeme taşımıştı!

Mahkeme, Polis’in Tekin Arhun’a komplo kurduğu ve eksik tahkikat yaptığı iddialarının doğru olma ihtimali bile olmadığı kanaatine vararak, sanık 2 Arhun aleyhindeki bulguların sadece uzmanlık raporuna, parmak izi tespitlerine dayanmadığını, tüm şahadetlerin birlikte değerlendirildiğinde Polis’in soruşturma sırasında müşavir firma EBİ’nin bilgisayar ve printerlarının almamasının evrakta sahteleme kanaatinde şüphe yaratmayacağını kaydetti ve bu iddiaları olduğu gibi reddetti.

Mahkeme, duruşma süresince bu konuda bu kadar iddia yapılmasına rağmen sanık 2 Tekin Arhun’un yeminsiz şahadetinde Polis’in komplo kurduğu iddiaları ile tek bir iddiada bulunmadığına da vurgu yaptı.

Arhun, Mahkeme’nin yetkisini kullanarak iddianameye eklediği yeni davalarda resmi evrakta sahteleme yapmaktan, yetkisiz belge düzenlemekten, sahtelenen resmi raporu Mahkeme’de tedavüle sürmekten, hukuk davasının adil bir şekilde görülmesine halel getirmekten, Muslu vasıtasıyla hile yapmaktan, Muslu vasıtası ile aldatıcı şahadet sunmaktan ve tahrif edilmiş yazı göstermekten 4 sene hapis cezası aldı.

Tekin Arhun’un suçu işlediği tarih ile adalet önüne getirildiği tarih arasındaki uzun süreli gecikmenin sanık lehinde hafifletici sebep sayılması çok tartışılacak

Benzeri davalardaki kararlar göz önüne bulundurulduğunda en az 5 ya da 6 sene hapis cezası alması beklenen Arhun’un 4 sene hapis cezası almasında, soruşturmanın çok uzun sürmesinin hafifletici sebep olarak değerlendirilmesi etken oldu.

13 Aralık 2013’teki hukuk davası duruşmasında Mahkeme’ye sahtelenmiş resmi evrak sunulduktan hemen sonra başlayan Polis soruşturmasında 25/04/2014’te tahkikat memuru değişikliği olmuş ve ardından soruşturmanın yıllarca neden ilerlemediği sorgulanmıştı. 

Eski Savcı Ergül Kızılokgil’in Arhun soruşturmasını ilerletmediği iddia ediliyordu

Dosyanın artık emekli olmuş Savcı Ergül Kızılokgil’de olduğunu yazan basının muhalif kalemleri, dosyanın Ergül Kızılokgil tarafından sümen altı edildiğini iddia ediyordu.

O Ergül Kızılokgil ki bir davada yetkisiz kurulduğu iddia edilen Polis Özel Soruşturma Birimi ile birlikte devlet içinde devlet gibi hareket ettiği ileri sürüldü. Kızılokgil’in Tekin Arhun’la ve avukatı ile arasının çok iyi olup olmadığı sorgulandı. Soruşturma 2014-2019 arasında tam 5 sene ilerlememişti. 

Başsavcılılık soruşturma dosyası soruldukça yıllarca susmadı mı? Neden? Hangi motivasyonla Muslu-Arhun soruşturması ilerlememişti?

Arhun’un Başsavcılık’taki soruşturmada kendisine dava açılmasını Kızılokgil üzerinden engellediği iddia edilmiyor muydu? 2017’de nihayet imzaladığı dosyayı 2019’a kadar Ergül Kızılokgil nerede tutmuştu? Makamında tozlu dosyaların bulunduğu yığıntı arasında mı? Evinde mi? Arhun’un evrakta sahteleme dosyasının nerede olduğu yıllarca sorgulamamıza rağmen bilinmiyordu. Bu dosya o zamanki Başsavcı Aşkan İlgen emriyle dosyaya bakan savcıdan alınıp, Ergül Kızılokgil’e verilmemiş miydi? Basında istikrarlı muhalifler sorguladıkça Başsavcılık susuyordu. Turgut Muslu ve Tekin Arhun’a bu dava çok daha önce açılabilecekken hangi motivasyonla soruşturma dosyası 2019’a kadar bekletildi?

2019’da Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol tarafından Ergül Kızılokgil’den teslim alınan dosya için ek tahkikat yapılıyor ve 2021’de açılan dava sonucu Arhun Mart 2024-Haziran 2024 arasında Ağır Ceza’da yargılanıyordu. Arhun’un suçu işlediği tarih ile adalet önüne getirildiği tarih arasındaki uzun süreli gecikme sanık lehinde değerlendirildi iyi mi? Soruşturmayı geciktirenler, dosyayı saklayanlar yargılanmazsa Mahkeme ne yapsın? Arhun’un avukatı Serhan Çınar artık emekli olmuş savcının ardından, savcının bir açıklama yapmayacağına nasıl güvendiyse Mahkeme’de Ergül Kızılokgil’in soruşturma dosyasında hiçbir işlem yapmadığını iddia ediyordu.

Tekin Arhun aleyhine verilen başka Mahkeme kararları da var. Gayri yasal tefecilik yaptı, hile yaptı, kasa fişinde sahteleme yaptı diye gidiyor… Hile Tekin Arhun’un en iyi bildiği iş olmalı ki bu kadar serveti yapabildi. Savcılık’ta dosyası ilerletilmezken, o süre zarfında ve sonrasında da Arhun birçok ailenin canını yakmaya devam ediyor, kendisinden borç alanlara borçlar ödendiği halde yeni faizler bindirerek ve yeni sorunlar çıkararak sonunda ipotekteki ev ve arsaları ele geçiyordu. Çoğu zaman bu olaylar iddialara göre seçtiği kurbanların Mahkeme süreçlerini iyi takip etmemesi veya kurtulmak amacıyla mülklerinden vazgeçmeleri sayesinde Arhun lehine sonuçlanıyordu. 

Arhun bir türlü yargılanmıyor ama mağdurları Mahkeme koridorlarında Tekin Arhun’un açtığı davalarda yıllarını harcıyordu. Mağdurların çoğunun psikolojisi bozuldu. Bazıları ciddi sağlık problemleri yaşadı. Büyük bir kısmı davaların maddi ve manevi yükünü daha fazla taşıyamayarak, haklı olduklarını bildikleri halde sırf Arhun’dan kurtulmak için tam istediğini yaptı: Mülklerini Arhun’a ve işletmelerine bıraktı. Oysa faizli borçlara faiz işlemeye devam ediyordu, günün sonunda gayri yasal olarak şiştikçe şişen borçların toplamı ipotekteki malların satış bedelini aşıyor ve borçtan yine kurtulamıyorlardı!

Bu borçlular arasında elbette hiç borç ödeme alışkanlığı olmayanlar da vardı. Tekin Arhun’un azınlıkta kalan bu borçluları kullanarak ve yasa dışı olarak bir borç için birden fazla teminat aldığı, hem borçluları hem kefillerinin hayatını çekilmez hale getirdiği ileri sürülüyordu.

Mahkeme’de 274 mülkü olduğu şahadetini veren Tekin Arhun bu mülkleri nasıl elde etmişti? 274 mülkünün yanında Tekin Arhun’un akrabalarının üzerinde daha kaç mülk vardı?

İş insanı Tamar Sanel pes etmedi: Mahkeme Tekin Arhun ve şirketinin hile ve gayri yasal faizcilik yaptığına karar verdi

Bu mülklerin yüzde kaçı ödenemez hale getirilen, gayri yasal tefecilikle aşırı faiz üzerine aşırı faiz bindirilen, gözyaşlarıyla evlerini Arhun’a bırakan mağdurların eviydi veya arsasıydı bilen var mı? 274 mülkün yanında Tekin Arhun’un akrabalarının üzerinde daha kaç mülk vardı gayri yasal tefecilikle elde edilen? İş insanı Tamar Sanel’in pes etmemesi sayesinde Yargıçlar Talat Usar ve Cenkay M. İnan’ın Tekin Arhun ve şirketi aleyhine aldığı kararda, Arhun’un hile ve gayri yasal tefecilik yaptığı, kasa fişinde oynadığı bulgulanmıştı. Başsavcılık tarafından soruşturulan bu olayla ilgili Arhun’a neden halen ceza davası açılmadı?  

Enver Öztürk davasında Tekin Arhun’un yasa dışı faizcilik yaptığına karar verildi

Başka gayri yasal tefecilik ve evrakta sahteleme davaları da yok mu Mahkemelerin huzurunda görülen? Bir diğer dava, Yargıç Talat Usar’ın Arhun’un yasa dışı faizcilik yaptığına hükmettiği, avukat Enver Öztürk’ün kazandığı davadır.

Arhun’un ‘kucağında oturduğu’nu iddia ettiği Erkut Hafız hani KKTC’ye dönecekti? Döndü mü?

Arhun’un yasa dışı kaydedilen bir ses kaydında Erkut Hafız için ne dediği iddia edilmişti? Hatırlayalım: O kayıtta Tekin Arhun’un Hafız’ın “İpotekteki evini satışa çıkardığı”nı, Hafız’ın “kucağında oturduğu”nu söylediği ileri sürülmüyor muydu? Arhun’un kucağına oturan kurbanların o kucaktan kalkabildikleri görülmüş müydü? 

Ne oldu Arhun’un yargılandığı ses kaydı davası? “Kişilerin Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Ederek Görüntü ve/veya Sesleri Kayda Almak veya İfşa Etmek”le ve “Tanıkları Yalan İfade Vermeye veya Doğru Şahadeti Gizlemeyi Teşvik Etmek”ten yargılananlar arasında Tekin Arhun yok muydu? Hafız’ın başka bir davadan yurt dışına çıkış yasağı kaldırılınca ve Erkut Hafız ülkeyi terk edince dava düşmüştü ya… Hani geri dönecekti Hafız? Dönmedi mi hâlâ?

Arhun aleyhine her yerden dava ve soruşturma fışkırıyor. Arhun’un yıllar süren bir ceza davası sonunda 4 sene ceza alıp 1,5 sene sonra muhtemelen şartlı tahliyeden çıkacak oluşu ile konu kapandı mı sanılıyor? Gayri yasal tefecilik ve yaptığı hileler olmasa Arhun sebepsiz zenginleşebilir miydi? Hile ile, aşırı faizle, evrakta sahteleme ile kasa fişinde oynayarak bu kadar mülk ve servet elde edilmedi mi? Mahkeme’nin lehine hafifletici sebep olarak değerlendirdiği 500’e yakın istihdamı başka türlü yapabilir miydi? Daha fazla para ve mülk elde etmek gayesiyle bunca suç işleyen, sırf borcunu ödememek için Mahkeme’ye sahtelediği resmi evrağı sunabilen birinin hapis cezalarının yanında ekonomik ceza verilmeksizin ıslahı söz konusu olabilir mi? ‘Parası’na, ‘mal’ına dokunmadıktan sonra Arhun gerçekten ıslah olur mu?

Yeşilada Bank Arhun’a satılırken ‘uçan’ 18 milyon dolar nerede?

Arhun aldığı ceza nedeniyle, 67/2017 Bankacılık Yasası gereği artık hayatının sonuna kadar banka hissedarı olmayacak. Yeşilada Bank’ın Tekin Arhun’a satılmasını onaylayan KKTC Merkez Bankası yöneticileri şimdi ne kadar büyük yanlış yaptıklarını kabul ediyor mu peki? Ya Yeşilada Bank Arhun’a satılmadan hemen önce hesaplarında olan 18 milyon dolar nereye uçtu? Kimin kasasında şimdi? Hangi mülke dönüştü? Dava devam ediyor. 

KKTC Merkez Bankası dava nedeniyle Arhun'un hisselerini aile üyelerine devretmesine izin vermişti. Şimdi ne olacak?

KKTC Merkez Bankası’nın resmi evrakta sahteleme davası açılınca Arhun’un hisselerini aile üyelerine devretmesini kabul etmesine ne demeli? 4 yıl hapis cezası alan bir banka sahibinin hisseleri, kontrolündeki aile üyelerine devredilince banka artık Tekin Arhun’un yönetiminde olmaz, öyle mi? Ne değişti? Böyle bir hisse devrine izin verilmesi ne kadar yasaldır tartışılacaktır. Şimdi bu riskli durum nasıl düzeltilecek? Yoksa düzeltilmeyecek mi? 

Arhun ve yardakçılarının bu ülke insanı üzerinde, mağdur edilen ailelerin ve en başta bu ailelerin çocukları üzerinde acımadan, en ufak bir merhamet göstermeden, kalpleri hiç sızlamadan yarattıkları ağır travmalar ve Arhun'un yerel bankacılığa verdiği zarar aysbergin sadece görünen ucudur. Devamında başka soruşturmalar ve başka davalar geliyor...

Bu haberle ilgili herhangi başka bir bilgi ve/veya belgeye sahipseniz Mikro-Makro’ya iletisim@mikro-makro.net’den veya +90 533 852 60 63’den ulaşabilirsiniz.
:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın