Yazılar

Türkiye’de mafya rehin mi alındı?

Meral Akşener’in Falyalı suikastinin arka planında dönen dolapların ve devamında olacak olanların peşine düşmesi kendi siyasi geleceği açısından kaçınılmazdır.

Halil Falyalı cinayeti ile KKTC’nin yeniden dizaynı arasında üzerinde hiç durulmayan derin başka bir bağ olabilir.

Geçmişe bakalım: Türkiye’nin ciddi bir ekonomik kriz yaşadığı 1990’lı yıllarda Kıbrıs’ta bir banka kuran, Türkiye’nin meşhur tefecisi Nesim Malki 1995 yılında öldürüldü. 

St. Barnabas Manastırı’ndan yapılan yüklü soygunun Kıbrıs Harekâtı’na katılmış eski askerler tarafından gerçekleştirildiğini ileri süren Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı 6 Temmuz 1996’da; hemen ardından 22 gün sonra, 28 Temmuz 1996’da Kıbrıs’ta da casino sahibi olan Türkiye’nin kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal suikastle infaz edildi.

Topal öldürüldükten kısa bir süre sonra, Topal’ın sonuna kadar karşı çıktığı Türkiye’de kumarhanelerin kapatılması kararına yönelik Ağustos 1996’da bir genelge yayınlandı. Türkiye’de kumarhaneler 21 Aralık 1996’da yasal olarak kapatıldı.

Nesim Malki, Ömer Lütfü Topal ve Halil Falyalı’nın karakterleri arasında ortak benzerlik, üçünün de kendi imparatorluklarını kurmak için paylaşımı hiç sevemeyen bir yaradılışa sahip olmasıydı.

Nesim Malki ve Ömer Lütfü Topal ve bir soygunu deşifre eden onurlu gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürenler, Türkiye’de aynı tarihlerde yaşanan ekonomik krizde gözlerini KKTC’ye çevirmişti. Türkiye siyasetinde çalkantılar yaşanıyordu ve devlet gücünü yitirmişti.

Türkiye’de casinoların kapatılması sonrasında Türkiye şirketleri ardı sıra Kıbrıs’a gelip casinolu oteller açmaya başladı. Çoğu Ankara'nın teşviki ile adaya geldi.

Türkiye 2022’de tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor ve yine bazı çeteler işbaşında. Ama Türkiye kurumları ve yönetim yapısı ile aynı Türkiye değil artık. 

İktidar partilerinin oy kaybettiği bir dönemde, Halil Falyalı suikastinin 2023 seçimlerine 15 ay kala yapılması, iddia edildiği üzere sadece devletin 1990’lar Türkiyesi gibi güçsüzleştiği ile mi açıklanabilir?

Hatırlanacağı üzere 2020 yılında Fransız ve Hollanda polisi Avrupa Birliği’nden aldığı fonla, organize suç örgütleri arasında yaygın olarak kullanılan EncroChat'ın şifreli mesajlarını kırmıştı. Ardından başka bir şifreli iletişim sistemi Sky ECC çökertildi.

Avrupa Polis Teşkilatı, Europol tarafından şifreli iletişim sağlayan EncroChat ve Sky ECC’nin mesajlarının çözülmesinin ardından birçok ülkede organize suç örgütlerinin deşifre edilmiş gizli mesajlarına dayanılarak, mafya yapılanmalarına karşı operasyonlar düzenlendi. 

Europol'un kırılan şifreli mesajlara ait verileri talep eden ülke ile paylaşıyor olmasına rağmen Türkiye’nin halen bu verileri talep etmediği ileri sürülüyor.

Oysa EncroChat’ın organize suç örgütleri tarafından en çok kullanıldığı tespit edilen ülkeler arasında Türkiye öne çıkıyor. Bu bilgiler Türk suç örgütlerinin başında Demokles’in kılıcı gibi sallanarak çetelerin aleyhinde kullanılabilir. Bu mesajlar istendiği takdirde Türkiye’de bazı çete liderlerinin veya çete üyelerinin yargılanması söz konusu olabilir. 

Türkiye ekonomisinin gittikçe zayıflaması karşısında bu bilgilerin temin edilebilme ihtimali, devletin belirli kurumlarında kontrolü olabilecek henüz bilinmeyen bir grubun suç örgütlerini istediği gibi kullanmasına neden olabilir mi? Yani Türkiye devletine sızmış bir çete varsa şayet, organize suç örgütlerini rehin alabilir mi? İhtimaller dengesine binaen soru soruyorum sadece. Daha önce bir Susurluk Çetesi yok muydu? Belki yeni bir çete daha peydahlanmıştır...

Elde edilen bu kozla, nakit ya da kripto kara paranın dolaşımda olduğu Kıbrıs’ta yasa dışı işlerin ve ürettiği kara paranın belirli bir kısmının kontrolünün görünürde ya da arka planda bu çetelere verilmesi söz konusu olabilir mi? 

Peki rehin alınmış çeteler sıcak ve düzenli akan nakitle Türkiye’de kaç tane daha fedai kazanır? Bu fedailer herhangi bir karışıklık yaratılması için harekete geçirilebilir mi?

2015’de iktidarla arası çok iyi olan Sedat Peker farklı bir bağlamda, devletin ve kurumlarının PKK ile mücadelede yorgun düşmesi durumunda ‘oluk oluk kan akıtacaklarını’ söylememiş miydi? Rehin alınmış suç örgütleri bu sefer PKK’nın değil de emredenin işaret ettiklerinin kanını akıtamaz mı?

Türkiye’de bir dönem kapanırken muhalefet partilerinin Kıbrıs’a daha yakından bakması, burada olan biteni iyi gözlemlemesi gerekir. Tansu Çiller döneminde Susurluk skandalı patlayınca istifa etmek zorunda kalan Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı olan Meral Akşener 1990’lar Türkiyesi’ni gayet iyi bilir. Akşener’in Falyalı suikastinin arka planında dönen dolapların ve devamında olacak olanların peşine düşmesi kendi siyasi geleceği açısından kaçınılmazdır.

En azından kendi döneminde AİHM kararlarının bu kadar hiçe sayılmadığı, hukuksuzluğun bu boyutta olmadığı bir Türkiye vardı. Ama Akşener de az değildi doğrusu. MİT’i ve Genel Kurmay’ı casus polislerin izlemesine izin verdiği, hazırlanan raporu masada unuttuğu için ortaya çıkmıştı. Akşener’in Halil Falyalı cinayetinin arkasından olabilecekleri deşifre etmesi sırf bu sebeple bile şarttır. Yeni bir Türkiye’de aynı eskilere yer olmamalı çünkü…

Türkiye’nin mevcut İçişleri Bakanı’ndan da Europol’dan ilgili dataları talep edip etmediği yönünde bir açıklama beklemek, Falyalı cinayetinden sonra Kıbrıs’ta yaşayanların en doğal hakkıdır. Türkiye içinden çıkan çetelerin üzerine gidebilmeli ki bizim buraları çeteler basmasın! Bu mesajların içeriği Europol ve ABD'nin uyuşturucuyla mücadele kurumu DEA gibi organize suçla mücadele eden tüm kurumları tarafından biliniyor ne de olsa… Yani Kıbrıs’ın kuzeyinin kısmen Avrupa toprağından sayıldığını dikkate alırsak… Bu oyunu Türkiye bozmazsa, doğru ya da yanlış başkaları bozacaktır.

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın