KKTC düzeni ilk bakışta anlaşılmayacak kadar vahşidir. Dışarıdan naif ve modern insanların yaşadığı şirin bir adanın yarısı gibi görünür ülkemiz. İçinde en büyük düzenbazlıklar sürekli birilerinin başına örülür ve çoğu kez insan havsalasını zorlayan çirkeflikler yaşanır.
Vahşetin tohumu, güneye kaçan ve şiddet gösterilerek kaçırtılan Kıbrıslı Rumların malına mülküne çökmekle atılmış ve oradan filizlenen bu düzen arsızca ve büyük bir hırsla daha fazlasını ele geçirmek üzerine kurulmuştur. Tam bir erkek egemenliği hüküm sürmektedir memlekette öte yandan. Dik duran ve haklı olan bir kadın karşısında, Kıbrıslı Türk, Türkiyeli ya da Rus bir kadın olsun, tüm maşist erkekler birleşir Kıbrıs’ta. Bir tek kadına karşı 5’i birden gelir, haklı kadını ezmek için her şeyi yaparlar. Eğitimli erkeklerdir çoğu da üstelik ama bildiğiniz, o küçümsenen, kadın katleden Türkiyeli erkekler kadar 'egemen' sanırlar kendilerini. Zamanında Kıbrıslı Rum kadınları kendi mülklerinden kovaladıkları gibi bize de diş geçirecekler akılları sıra...
Dünyanın büyük devletleri, tek tek Avrupa ülkeleri, İngiltere veya ABD, kendi geçmişlerinde köleciliğe batan devasa ölçekte, kanlı bir emperyalizmi sömürgelerine ve yerel halklara uygulamış mıdır uygulamıştır. KKTC’de kurulan bu düzenin nasıl işletildiğini, daha vahimlerini kendi elleriyle yarattıkları ve emperyalizmin son teknolojik sürümlerini şu anda uyguladıkları için hepimizden daha iyi bilirler.
Türkiye’nin, AB’nin ve ABD'nin adanın kuzeyine yönelik politikalarının değişmekte olduğunu ve değişeceğini, kimsenin eskisi gibi bu düzen içinde at koşturmayacağını defalarca yazsak da ilk günlerde neredeyse kimseyi ikna edemiyorduk. Kapalı bu düzen değişmezdi, kalan ne varsa onlar da tüketilecekti. Devletin ve siyasal partilerin içine kolaylıkla sızan yarım akıllı çeteler aslan payını kapmakta yarışmaya devam edecekti.
Elbette bizimkileri 50 kere cebinden çıkaracaklar vardı da oynanan bu komediye gülüp doğru zamanı bekliyorlardı sadece. O zaman geldiği için KKTC’de işler değişmeye başladı. Değişen şartların ilk sinyallerini cahil olduklarından, çalıp çırpmakla çok yoğun uğraştıklarından ve dünyadaki gelişmeleri takip etmeyi gereksiz görecek kadar Kıbrıs’a saplanıp kaldıklarından göremediler.
Tekrar yazayım: Kimi zaman o bağlantısız gördüğünüz Avrupa Birliği’nin, uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) ve Dünya Bankası'nın baskısıyla, kimi zaman doğrudan Türkiye’nin baskısıyla bu düzen yıkılacak. Yamuk düzeni biz yıkamazsak ki böyle bir ihtimalin olmadığını yıllardır deneye yanıla görmekteyiz, başkaları kendine yontarak yıkacak. Biz yıkamadık çünkü gerçekte kimse statükoyu değiştirmek istemedi; şu anda yıkmadığımız statükoyu başımıza yıkıyorlar. Hak ettik mi? Sonuna kadar...
KKTC tanınmıyor ve tanınmayacak diye Türkiye’nin, Avrupa’nın ya da ABD’nin kendi suçlularının adanın kuzeyine gelmesini kabul etmesini bekliyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Birçok KKTC’li siyasi dostlarıyla alışveriş yaparken, vergi toplayacaklarına rüşvet topladılar. Yasaları değiştirerek ve denetimi artırarak halka hizmet etmek için hayda hayda yetecek miktarlarda vergi tahsil edeceklerine yasaları çok zorda kalmadıkça değiştirmeyerek, ceplerine çalıştılar, izinleri rüşvete bağladılar. Rüşvet vererek izinleri koparanların yaptığı lobicilikle yasaların değişmemesi karşılığında da nemalandılar. KKTC böyle büyük bir suç mahalline dönüştü. Türkiye makamları rüşvet ve yolsuzluğun devam edebilmesi için ağlama duvarına benzetildi. Yeter ki siyasiler yatırımcılardan yüzdeliklerini alsın, Türkiye’den ağlaya zırlaya bütçe açıklarının kapatılmasını istemek de hiçbir tuhaflık görülmüyordu.
Türkiye’nin desteği sürecekse, Türkiye vatandaşlarının vergileriyle toplanan para buraya gönderilecekse, Ada’nın kuzeyinden güneyine mal satılacaksa, AB hibeleri devam edecekse, çocuklar Avrupa Birliği ülkelerinde ücretsiz okumaya gönderilecekse, KKTC tanınmasa da kimse KKTC’nin daha fazla suçlu ihraç etmesini, yabancı suçluları Ada’nın kuzeyine ithal etmesini istemiyor.
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin yurttaşları ve Amerikalılar maaşlarının ve kazandıklarının küçümsenmeyecek bir bölümünü devletlerine vergi olarak öderken, vergi kaçıranların dünyanın dört bir yanındaki ada ülkelerinde lüks hayat sürmesinin kesinkes engellenmesini talep ediyor. O nedenle tüm vergi cennetleri abluka altına alınmaya başlandı. AB üyesi Malta bile geçen ay gri listeye alındı. KKTC’yi, 2006’da yaptıkları gibi, iki günde griye alır, üç günde kara listeye çakarlar, kimsenin de gözünün yaşına bakmazlar.
Bu nedenle bizim Meclis'in komitesinde Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı'nın maddeleri sırayla ve oybirliği ile geçiyor. O yasa tasarısı, araya ne seçim girerse girsin sonunda geçecek. En son tarihi de, en geç 2024'tür. 2024 normal ülkeler için, bizi kimse bırakmaz o son tarihe; yasa öncesinde geçecektir. 'Geçirtmeyiz' falan diyen, dünyadan kopuk akılıevellere laf anlatmakla satırlarımı harcamaya hiç niyetim yok. Cahile laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Ama aralarında bir tane var ki Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Yasa Tasarısı'nı savunanları hakaretamiz bir dille, ‘salak’ olmakla suçladı. Kara cahil, aynı yasa, aynı adla Türkiye’de çoktan geçtiği ve yeni yönetmeliklerle güncellendiği gibi, dünyanın ezici çoğunluğunda, casino cenneti Macau da bile yıllar önce geçti!
Bunlar sanıyor ki nasıl olsa KKTC'yi kimse tanımıyor, bizi listeye alsalar da Türkiye ne de olsa arkamızdadır. Türkiye hangi gri listeye, hangi kara listeye giren ülkeyle işbirliğini yaptırımların dışına çıkarak uygulayabilir? Hem KKTC'deki bankaların bir kısmı tanınan Türkiye bankalarıymış. Yani, Türkiye kendi ihracatını ve ithalatını yürüttüğü bankalarını yaptırım riskine atar, öyle mi? Siz hakikaten başka bir dünyada yaşıyorsunuz!
Değişen bu şartlar altında, KKTC devletine sızan suç örgütlerinin eski hamam eski tas neler yaptıklarından bahsetmek daha faydalı olur: Yol kesmekle işe başlayan meşhuru bilmeyenimiz kalmadı. Bizden çıktı, Türkiye’ye, ABD’ye kadar kötü ünü yayıldı. 3-4 sene öncesine kadar iş insanlarının yanına gidip korumaya ihtiyacın var senin, ben seni illa koruyayım diyen, doğrudan 1. dereceden akrabasını ipotekten mülk satışlarına gönderip fiyat artıran, parası ödenince satıştan çekilen, suç işlediği için Türkiye'de hapiste olan bir betçinin KKTC’deki malına çökerek casino sahibi olan zat, şimdilerde Yeni Erenköy’de aldığı bir oteli yıkıp yerine yasalara aykırı olarak casinolu otel yapma hayali kuruyor. 'Şimdilik' içli dışlı olduğu Türkiyeli suç çetesine güveniyor herhalde. Mafyözlerin KKTC yasalarından haberi olmayabilir: Bafra Turizm Bölgesi dışında KKTC’de başka casinolu otele izin yok. ‘Hallederiz’ dediğine bakmayın siz onun, halledemez. Bir yolunu bulup Bakanlar Kurulu ile alınan kararlar da Şans Oyunları Yasası'na aykırı olduğu için Yüksek İdare Mahkemesi'nde davalık oluyor. Meclis'ten geçen yasalara uymayıp 4 Şubat 2020'de yasalara aykırı olarak karar alan, 11 Şubat 2020'de bu kararı göğsünü gere gere Resmi Gazete'de yayınlayan bir Bakanlar Kurulu mu olur? O da oldu!
Herkesi satın alabileceklerini sandıkları KKTC düzeninde hâlâ çıkarlarına göre yasaları değiştirebileceklerini, istemedikleri yasaları geçirtmeyeceklerini, araya yasalara aykırı Bakanlar Kurulu kararları sıkıştıracaklarını zannediyorlar, ciddiyim.
Dillere pelesenk olan o zat değil sadece, çürüğe ha çıktı ha çıkacak bazı banka sahipleri ve banka yönetimleri var bu ülkede; aşırı hırstan gözleri kararmış, doğru iş yapmaktan kuduz köpeğin temiz sudan tiksindiği gibi uzak duran, kapkara bir kire bulanmış çoğu...
Ya gece kulüpleri sahipleri? İşletmelerini vergi kaçırmak için başka ülkelerde suç işlemiş kişilere yasa dışı olarak satan ve satıştan güya devletin haberi olmadığı için vergisini ödemeyen, çalışan kadın sayısına göre vergi ödedikleri için 300 kazanıp 1 ödeyen, her dönem İçişleri Bakanlıklarının ve Maliye Bakanlıklarının ne hikmeti varsa susup kaldığı… Neden Gece Kulüpleri ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası'nı değiştirmiyorsunuz? İşletmesini yasa dışı olarak devredenin niçin iznini iptal etmiyorsunuz? Bu yerlerde seks işçiliği yapmıyor da sadece dans mı ediyor kadınlar? Seks işçiliği yapan kadınların kazandırdıkları milyonlar üzerinden, gerçek kazançlar üzerinden neden ısrarla vergi almıyorsunuz? Çok mu parası var bizim devletin? Yoksa ABD Dışişleri Bakanlığı'nın raporunda geçenler mi doğru? ABD'de bile bizim siyasiler konuşuluyor yahu: Gece kulübü müdavimi Kıbrıslı Türk siyasilerden bahsediyor rapor...
Çok vergi ödeyen casinolarımız, yeni geçecek yasaya göre uyum görevlisi ve yardımcısı istihdam etmek zorunda kalacaklar. Uyum görevlisi bol para harcayan 'şüpheli' casino müşterileri ile ilgili her bilgiye, belgeye ulaşabilecek ve ulaşamazsa devlete bildirimde bulunabilecek. Macau’da bile aynı suç gelirlerinin aklanması önlemleri, aynı uyum görevlileri istihdam ediliyor. Bizimkiler de kesinlikle kabul edecektir.
Avukatlar ve doktorları gece kulübü sahipleriyle aynı yazıda anmak hiç hoş olmayacak ama hakikaten siz kaç fatura kesen avukat ve klinik sahibi doktor gördünüz bu ülkede?
Cebine rüşvet, seçim kampanyası masraflarına katkı isteyen bir uçtan diğer uca politikacılar ve siyasal partilerle, bakanlıklarda rüşvet verdikleri memurlarla, polis içinde, iddialara göre yargı içinde bile tuttukları ve tutunduklarıyla devlet içinde organize suç örgütüne dönüşen yapılar bunlar. Ve sonunda, 'evimizin içini temizlemeliyiz' diyenler, evi daha da kirlettiklerinden dünya müdahale ediyor yarattığımız pisliğe, ne güzel...
Bayram sonrasında, son derece garip bir ‘kazada’ hayatını kaybeden bir Kıbrıslı gençle ilgili özel bir araştırma dosyası yayınlayacağız. Aylardır üzerinde çalıştığımız dosyada polis soruşturmasının nasıl ciddi ihmallerle kapatıldığını hayretle okuyacaksınız. Değişen KKTC’de kapatıldığı düşünülen dosyalardan biri bu yalnızca. Onlar da açılacak, oğullarını kaybeden bir ailenin yaşadığı dram kimsenin yanına kalmayacak.
11 Temmuz Basın Günü’nde basının yasama, yürütme ve yargıdan sonra 4. güç olduğu; yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı ele geçireceklerini farz edenlerin basını paralı askerleri haline getiremediği, daha yaşanılası, daha onurlu bir kuzey Kıbrıs diliyorum.
Yorumlar