Fileleftheros gazetesinden gazeteci Fanis Makridis’in “Yabancılar mevzuatı atlayarak Kıbrıs'ın tamamını satın alıyor. Gayrimenkul fiyatları hızla artıyor!” başlıklı haberine okuyuculardan yorum yağdı.
Haberde yabancıların Kıbrıs’ta arazi satın alarak fiyatları yükselttiği ve bu durumun yerel halkın konut edinmesini zorlaştırdığına vurgu yapıldı.
Yabancı yatırımcıların herhangi bir ciddi engelle karşılaşmadan Kıbrıs’ta toprak ve gayrimenkul satın alarak fiyatları hızla yükseltmesinden ötürü artan konut fiyatlarının, özellikle yerel genç çiftleri ve konut edinme mücadelesi veren vatandaşları ciddi şekilde etkilediği belirtildi.
Kıbrıs yasalarında yabancıların taşınmaz mülk edinmesine yönelik kısıtlamalar olmasına rağmen, bu yasaların çeşitli yollarla aşıldığına dair ciddi iddialara dikkat çekilen haberde, yabancı uyruklu bireylerin, şirketler aracılığıyla mülk satın alarak yasal denetiminden kaçındığına işaret edildi.
Yeni yasa tasarısı tartışılıyor
DİSİ Milletvekili Nikos Georgiou tarafından Temsilciler Meclisi İçişleri Komitesi’ne sunulan yasa tasarısının tartışılmaya başlandığı kaydedildi ve tasarıda, yabancıların Kıbrıs’ta mülk satın alma sürecini daha şeffaf hale getirecek ve yasa dışı uygulamaları önleyecek düzenlemeler yer aldığı aktarıldı.
Özellikle, avukatlar, muhasebeciler ve emlakçıların "Müşterini Tanı" (Know Your Client - KYC) prosedürüne tabi olacakları ve böylece, bu profesyonellerin, yabancı alıcıların kimliklerini doğrulamak ve finansal kaynaklarını denetlemekle yükümlü olmalarının sağlanacağı bildirildi.
Bu yeni düzenlemeler, kara para aklamayı önleme yasalarına benzer bir kontrol mekanizması oluşturmayı hedefliyor.
Yasa değişikliğinin, yabancı yatırımcıların yasal boşlukları kullanarak Kıbrıs’ta kontrolsüz şekilde mülk edinmelerini sınırlaması bekleniyor.
Ancak, bu düzenlemelerin nasıl uygulanacağı ve ne kadar etkili olacağı konusunda bazı soru işaretleri bulunuyor. Haberde geçmişte de yabancı mülk edinimiyle ilgili yasalar olduğu ancak denetimsizlik nedeniyle yasaların kolayca aşıldığına değinildi.
Kıbrıs’ın güneyindeki mevcut yasaların yabancıların Kıbrıs’ta mülk edinmesine bazı kısıtlamalar getirdiği ve bu sınırlamalara göre bir yabancının, Bakanlar Kurulu’ndan önceden izin almadan taşınmaz mülk satın alamayacağı kaydedilirken, yasa gereği satın alınabilecek arazi miktarının, konut veya iş yeri için "zorunlu alan" olarak tanımlanan 2 dönümü geçmemesi gerektiği vurgulandı.
Ancak, bu yasal sınırlamaların şirketler aracılığıyla nasıl aşıldığına dair ciddi iddiaların olduğuna yönelik DİSİ Milletvekili Nikos Georgiou’nun geçen yaz yabancıların mülk edinme kısıtlamalarının yalnızca bireysel kişiler için mi geçerli olduğunu, yoksa şirketlerin de bu kapsama alınıp alınmadığını sorduğuna değinildi.
Bu konuda daha önce 3,5 yıl önce Fileleftheros gazetesinden avukat Giorgos Koukunis’in bir makalesinde atıfta bulunuldu:
"Herhangi bir yabancı, bir Kıbrıs şirketi kurarak taşınmaz mülk satın alabilir. Şirketin yönetim veya hissedarlık yapısı ne olursa olsun, bu işlem üzerinde hiçbir sınırlama bulunmamaktadır. Bu durumda, bireylerin mülk edinimine sınırlama getirilirken, şirketlerin bu kısıtlamaların dışında tutulması büyük bir çelişkidir."
Haberde, güney Kıbrıs’ta yabancıların mülk edinimi üzerinde yeterli denetim yapılmadığının en büyük kanıtlarından birinin, “işgal altındaki bölgeler”de büyük çapta toprak gaspıyla suçlanan, güney Kıbrıs'a tutukluluğu devam eden Simon Mistriel Aykut’un oğullarının, Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında taşınmaz mülklere sahip olması örnek olarak gösterildi.
Tutuklu Simon Aykut'un oğlu Afik Yakov'un güney Kıbrıs'ta şahsı ve şirketi adına satın aldığı mülkler listelendi ve toplamı 1,2 milyon euro olan bu mülklerin MOKAS tarafından dondurulduğu bildirildi
Kıbrıs Polisi tarafından 51 yaşındaki Afik Yakov ve 49 yaşındaki Michael Mistriel Aykut’un 2023 yazından beri uluslararası tutuklama emriyle arandığı ve firari Afik Yakov’un Kıbrıs Cumhuriyeti’nde 1,2 milyon euro değerinde mülke sahip olmasının Mali Suçlarla Mücadele Birimi (MOKAS) tarafından incelendiğine değinildi. Ve MOKAS’ın ocak ayında, şüpheli Afik Yakov’un mülklerinin dondurulduğuna dair resmi bir duyuru yaptığı belirtildi.
Afik Yakov’un ve Michael Mistriel Aykut’un İsrail ve Portekiz pasaportlarına sahip olduğu anımsatılarak, Afik Yakov’un şahsına ve güney Kıbrıs’ta kurulu, tek hak sahibi olduğu şirketi Liolia Company Ltd.’nin mülkiyetinde olduğu belirlenen ve MOKAS tarafından dondurulan mülkler sıralandı:
►Afik Yakov’un şahsı adına Larnaka’da 121.300 euro değerinde bir daire,
Afik Yakov’un tek hak sahibi olduğu Liolia Company Ltd. adına;
►Larnaka’da harnup ağaçlarıyla kaplı 245.900 euro değerinde bir tarla,
►Larnaka (Kalavasos) bölgesinde 321.100 euro değerinde bir tarla,
►Larnaka (Kalavasos) bölgesinde 222.800 euro değerinde bir başka tarla,
►Larnaka (Kalavasos) bölgesinde 240.000 euro değerinde bir diğer tarla,
►Lefkoşa (Deytera) bölgesinde 60.000 euro değerinde bir tarla.
Bu olayın, yabancı yatırımcıların Kıbrıs’ta nasıl rahatça mülk edindiğini ve yasaları nasıl aşabildiğini bir kez daha gözler önüne serdiği kaydedilen haberin altına yapılan yorumlar haber kadar ilgi çekti.
Okuyucu yorumları
Okuyucu yorumlarından bazıları şöyle:
"Rakamlar açıkça gösteriyor ki Kıbrıslıların yaşam tarzı uzun süredir gayrimenkul alımlarıyla finanse ediliyor"
►“Kıbrıs, uzun süredir Avrupa Birliği’ndeki tüm ülkeler arasında cari işlemler dengesinde en büyük açığı veren ülke konumunda. Bu açık, sürekli bir sermaye hesabı fazlasıyla finanse ediliyor. Yani, Kıbrıs'a yapılan dış yatırım girişleri, büyük ölçüde gayrimenkul alımlarıyla sağlanıyor.
Başka bir deyişle, rakamlar açıkça gösteriyor ki Kıbrıslıların yaşam tarzı uzun süredir gayrimenkul alımlarıyla finanse ediliyor. Eğer bu alımlar durursa ve gayrimenkul fiyatları düşerse, fiyatlar gerçekten gerileyecek ancak bununla birlikte Kıbrıs ekonomisi de çökecektir.
Bir süreliğine büyük tasarruflar ve nispeten düşük kamu borcu nedeniyle bir direnç oluşabilir, ancak orta ve uzun vadede büyük bir sorun ortaya çıkacaktır. Ulusal para biriminin devalüe edilme imkanı olmadığı için iç talebin dramatik bir şekilde küçülmesi gerekecek—yani, daha basit bir ifadeyle, büyük bir ekonomik kriz yaşanacak.
Kıbrıs ekonomisi ve toplumu, adeta bir uyuşturucu bağımlısı gibi gayrimenkule olan bağımlı bir durumda. Bu bağımlılık zararlı, giderek kötüleşiyor, ama bir anda kesilirse ekonomi komaya girer.”
"Her şey on kat arttı, fakat maaşlar neredeyse aynı kaldı"
►“Gençken, Kıbrıs bir cennetti. Gelecek hakkında hayaller kurabilirdin. 20.000 Kıbrıs Lirası ile avantajlı bir arsa satın alabilir, 5 liraya arabanın deposunu doldurabilir ve maaşlar bugünküyle aynı seviyedeydi. Üstelik suç oranı neredeyse sıfırdı.
Ancak, kendi kendini yok eden Avrupa'ya katılmamızın ardından her şey on kat arttı, fakat maaşlar neredeyse aynı kaldı.
Bunun sonucunda, gençliğimizin en parlak beyinleri ülkeyi terk edecek, nüfus başka halklarla değiştirilecek ve geriye sadece bazı yerliler, orduya hizmet etmek ve vergi ödemek için kalacak.”
"İnsanlar, borçlanarak gerçek ekonomik gücümüzün çok ötesinde bir yaşam tarzına alıştı"
►“Olaylar bu kadar tek boyutlu değil. Avrupa Birliği’ne katılmasaydık da aynı durumları yaşardık. Genç olduğun zamanın en az 30 yıl öncesine dayandığını varsayıyorum. Peki, hangi ülkede 30 yıl sonra herhangi bir ürünün fiyatları en az üç katına çıkmadı?
Bizimle çoğu Avrupa ülkesi arasındaki fark, onların maaşlarının da artmış olması, ancak bizim maaşlarımızın yerinde saymasıdır.
Eğer gerçekten bir "cennet" olarak kalmak isteseydik, 1990’larda yabancıların parasını ülkemize getirmesine izin vermemeliydik. Bu politika, ülkeye yabancı sermaye akışını sağladı, bankalar bu büyük miktardaki parayı yönetmek yerine yüksek faizlerle kredi olarak dağıttı ve sonunda kontrolsüz borçlanmaya yol açtı.
İnsanlar, borçlanarak gerçek ekonomik gücümüzün çok ötesinde bir yaşam tarzına alıştı—sanki 10 milyon nüfuslu, doğal kaynakları, sanayisi ve güçlü ihracatı olan bir ülkeymişiz gibi harcamalar yapıldı.
Bu süreç, çoğu insanın "cennet" kavramını yanlış anlamasına neden oldu. Bugün "cennet" denildiğinde, 500 m²’lik bir ev, deniz kenarında bir yazlık, yılda en az iki kez egzotik tatiller ve bir daire değerinde üç araba sahibi olmak akla geliyor.
Oysa Kıbrıs 40 yıl önce gerçek bir cennetti çünkü daha az tüketmemize rağmen, sahip olduklarımız tamamen bizimdi. Borçsuz, ayaklarımızın yere bastığı bir yaşam sürdük.
Şimdi Kıbrıs büyüklüğünde ve benzer nüfusa sahip diğer adalara bak, hangisinde bizim kadar lüks bir yaşam var? Hiçbirinde. Ama orada yaşayan insanlar mutsuz mu?
Sorun yabancılar değil, biziz. 1 milyon nüfuslu küçük bir adadan, 10 hatta 20 milyonluk bir ülkenin yaşam standartlarına ulaşmak istedik. Ama büyük ligde oynamak istiyorsan, büyük ölçeklere sahip olmalısın. Eğer bunlara sahip değilsen, bir noktada her şeyi satmak zorunda kalırsın.”
"ABD'ye gittim, iki yıl içinde krediyle ilk evimi satın aldım"
►“Ben de gençtim. O zamanlar, Lefkoşa’da arsa fiyatları 50.000 ila 70.000 Kıbrıs Lirası arasındaydı. Bir daire satın almak için ise 20.000-30.000 Kıbrıs lirası gerekiyordu.
Bir kredi almak istiyorsan, yerel kooperatif bankasında tanıdığın biri olmalıydı. Bankalar, teminatın yoksa seni kapılarından bile içeri sokmazdı. O dönemde kredi almak son derece nadirdi!
Kimlerin, hangi bağlantılarla kredi alabildiği, dönemin en çok konuşulan konularından biriydi ve genellikle sadece belirli sosyal çevrelerde olanlara bu imkan tanınıyordu.
Eğer hastalanırsan, neredeyse hayatın biterdi.
Babamın arabasının benzin pompası bozulduğunda, tamir masrafı maaşımın yarısına denk gelmişti. O dönemde Amerika’da üniversite diplomasına sahip biri olarak 450 Kıbrıs Lirası maaş alıyordum ki, bu o zaman için iyi bir maaş sayılırdı.
Sonunda Kıbrıs’tan ayrıldım ve Amerika’ya geldim.
Dakota’da sadece bir yıl çalıştıktan sonra, 401(k) yatırım hesabımda para biriktirmeye başladım ve IRA (Roth) emeklilik fonuma katkıda bulunmaya başladım. İki yıl içinde krediyle ilk evimi satın aldım.
Eski Kıbrıs günlerinin hayalini kuranlara tek tavsiyem, göç etmenin yollarını araştırmaya başlamalarıdır.”
"Ne yazık ki, Kıbrıs'ta kolay kazanç elde etmenin yeni bir yolu bulundu: Kıbrıs’ı satmak!"
►“Yabancılar Tarafından Toprak ve Gayrimenkul Satın Alımı Yalnızca Fiyatları Yükseltmekle Kalmıyor, Aynı Zamanda Küçük ve 'Yarı İşgal Altındaki' Kıbrıs İçin Ulusal Düzeyde Felaket Getirebilir!
KIBRIS SATILIYOR!
Mevcut yasalar uygulansa bile ve her yabancı yalnızca 2 dönüm arazi satın alsa bile, bu durum ciddi bir sorun yaratmaktadır.
Sorun yalnızca yabancı şirketlerin mülk satın alması değil, aynı zamanda bazı yabancı şirketlerin Kıbrıs'ta inşaat yapıp bu mülkleri satmasıdır. Örneğin, Lübnan’dan gelen bir şirketin Larnaka’yı apartmanlarla doldurduğu artık bilinen bir gerçektir.
DİĞER ÜLKELERDE SINIRLAMALAR VAR!
Üstelik bizden çok daha büyük ülkelerde bile, örneğin Portekiz gibi ülkelerde, yabancıların mülk edinimine yönelik sınırlamalar uygulanıyor.
Ne yazık ki, Kıbrıs'ta kolay kazanç elde etmenin yeni bir yolu bulundu: Kıbrıs’ı satmak!
Bu satış devlet için de büyük bir gelir kaynağı haline geldi, çünkü toprak satışlarından alınan vergiler oldukça yüksek.
HÜKÜMETİ VE MECLİSİ UYARIYORUM!
Eğer önlem alınmazsa, sonuçlar felaket olacak ve geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşacağız.
Bu konuyu gündeme getiren milletvekilini tebrik ediyorum!”
'"Yarım vatan' da tamamen satılacak!"
►“Peki, Yasaları "Atlatmaları" İçin Kim Onları Bilgilendiriyor ve Yardımcı Oluyor?
Acaba yine o meşhur hukuk ve emlak büroları mı devrede? Eskiden vatandaşlık sağlayarak kazanç elde eden bu ofisler, şimdi yeni bir yol mu buldu?
Gerçekten de, son yıllarda bu kadar yasa dışı servet birikimi nasıl mümkün oldu?
Bunları kim denetliyor, madem ki eski Meclis Başkanı ve hatta eski Cumhurbaşkanı bile bu tür işlere karışmış olabilir?
Bugüne kadar bu süreçle ilgili kim cezalandırıldı?
Eğer hiçbir yaptırım uygulanmıyorsa, o zaman elimizde kalan "yarım vatan" da tamamen satılacak!
Hatta hangi yarım vatandan bahsediyoruz ki?”
"Kıbrıslılar eleştirel düşünemezler..."
►“Bu, Kıbrıs'ın son 100 yıllık tarihiyle doğrudan bağlantılı bir durumdur. Ne geçmişte olanlar rastlantıydı, ne de bugün olanlar tesadüfen gerçekleşiyor.
Kıbrıslılar, çoğunlukla "saf" ve iyi niyetlidir. Huzur ve rahat bir yaşam isterler, ancak kolayca manipüle edilir ve satın alınabilirler, çünkü eleştirel düşünemezler. Düşüncelerini duygularının ve kısa vadeli çıkarlarının ötesine taşıyamazlar.
Aynı zamanda gösteriş meraklısı, egoist ve para düşkünü bir yapıya sahiptirler. Bu özellikler, sözde "hayırsever" kimliklerinden daha ağır basar ve onları kör eder.
Olaylar artık bir "nihai çözüme" doğru ilerliyor. Kıbrıs da bu kaçınılmaz sürecin bir parçası ve çevremizde gördüğümüz gibi, başka ülkeler de benzer bir değişim yaşıyor.
Bu noktada, hiçbir yasa ya da otorite, bizi bekleyen değişimi geri çeviremez çünkü büyük çoğunluk ya durumun farkında değil ya da farklı bir şey arzulamıyor.
Umarım bu değişim en azından barışçıl ve sessiz bir şekilde gerçekleşir, ki bana öyle olacak gibi geliyor.
Eğer böyle olmazsa, umarım yakın gelecekte bir "Trump" çıkar ve bizim için de bir şeyler önerir.
Tabii, eğer gerçekten dikkate alınmaya değer bir varlık olarak görülürsek.”
"Yakında biz de kendi 'Gazze'mizde sıkışıp kalacağız, hiçbir geleceğimiz olmayacak!”
►“Birçok kişi, topraklarımızın satılmasını "kalkınma" olarak adlandırıyor.
Ne yazık ki, tarih okuma alışkanlığımız yok ve diğer halkların yaşadığı acılardan ders almıyoruz.
İsrail Devleti'nin ilan edilmesinden önce, Yahudiler büyük miktarda para harcayarak Araplardan toplu şekilde toprak satın almaya başladılar.
Arap halkı, yüksek fiyatlar karşısında kandırıldı ve o dönemin şartlarına göre çok yüksek rakamlarla "değersiz" olarak gördükleri arazilerini satmaya başladılar.
Emlakçılar bu satışlardan büyük servetler kazandı. İnsanları ya ikna ederek ya da tehdit ederek bu toprakları satmaya zorladılar ve "daha iyi bir hayat sürecekleri" vaadiyle onları yönlendirdiler.
Bütün bunlar, Yahudiler istedikleri toprakları elde edene kadar devam etti. Sonunda Araplara şu sözleri söylediler:
"Bu toprak artık bizim! Defolun buradan!"
Eğer biz de bu şekilde devam edersek, yakında biz de kendi "Gazze"mizde sıkışıp kalacağız, hiçbir geleceğimiz olmayacak!”
"Tarihte ilk kez, Kıbrıslı Rumlar kendi ülkelerinde bir azınlık haline geldiler!"
►“Kıbrıs’taki "Yunanlıların" oranı istikrarlı bir şekilde azalıyor.
Eğer 'işgal altındaki bölgelerin' nüfusunu da hesaba katarsak, o zaman Hristodulidis hükümetinin akıl almaz bir şeyi başardığını söyleyebiliriz.
Tarihte ilk kez, Kıbrıslı Rumlar kendi ülkelerinde bir azınlık haline geldiler!
Tebrikler Sayın Hristodulidis hükümeti!
Başkanlık dönemi sona erdiğinde, yabancıların çoğunlukta olduğu ve birkaç "Yunanlı"nın sadece statlarda ve paskalya ateşlerinde coştuğu bir Kıbrıs bırakmış olacak!”
"Önce yarım vatanlarını Türklere kaybettiler, ardından geri kalanını da kendi imzalarıyla yabancılara devrederek kaybedecekler"
►“Aptal Kıbrıslılar, önce yarım vatanlarını Türklere kaybettiler (ve şimdi onlara mülkiyet tapusunu da vermek istiyorlar), ardından geri kalanını da kendi imzalarıyla yabancılara – hem yasal hem de yasa dışı – devrederek kaybedecekler.
Ve buna rağmen mutlu görünüyorlar (!) çünkü sözde Avrupa Birliği’ne girdiklerini sanıyorlar, oysa gerçekte bu "sahte birlik" onlara sadece yük ve sorumluluk getirdi.”
►“Doğru. Ancak Stelios Platis, Avrupa Birliği ile ilgili konularda içeriden bilgi sahibi biri olarak, pek çok AB programına katıldığı için, bana şu bilgiyi verdi:
Büyük ülkeler, özellikle Almanya ve Fransa gibi devletler, tamamen kendi ulusal politikalarını yürütüyorlar ve Brüksel’i umursamıyorlar bile.
Brüksel’i ve onların yönergelerini (directives) tamamen göz ardı ediyorlar.
Avrupa Birliği sadece Kıbrıs ve Yunanistan gibi "parya devletler" için var!
Ve bu "paryalar", kendilerini AB’nin temsilcileri sanıyorlar! Hahaha!
Üstelik "parya" Kıbrıs, Avrupa Birliği’nin başkanlığını hazırlamak için tamamen gereksiz bir bakanlık bile kurdu!
AB başkanlığına "parya" bir ülkenin hazırlanması gerçekten gülünç!”
"Artık 'Kıbrıs Cumhuriyeti' diye bir devlet yok. Nokta. Bitti”
►“Bunu biraz daha yumuşatarak yazayım ki sansürün kontrol noktalarından geçebilsin.
Peki, Hristodulidis hükümetinin ulusal egemenliği yabancı güçlere devretmesi hakkında vatandaşlar ne düşünüyor?
Larnaka ve Baf havalimanlarında stratejik kontrolü kim sağlıyor?
Tabii ki İsrail!
Andreas Papandreou ve Mari askeri üslerini kim yönetiyor?
Elbette Amerikalılar!
Ağrotur, Troodos, Ayios Nikolaos ve Gata bölgelerini kim kontrol ediyor?
Tabii ki İngilizler ve Amerikalılar!
Peki, bu "güneydeki devlet" denilen yapıda, Kıbrıs Ulusal Muhafızları tam olarak neyi kontrol ediyor?
Hristodulidis ve onun hükümeti aslında hangi ülkenin başkanı?
Şaka mı yapıyorsunuz?
Artık "Kıbrıs Cumhuriyeti" diye bir devlet yok.
Nokta. Bitti.”
"Eskiler bir şey söylerdi: "Pan metron ariston" – Her şeyde ölçü en iyisidir”
►“Kimse hiç düşündü mü neden yeterince suyumuz yok?
Neden trafikte saatlerimizi ve yakıtımızı boşa harcıyoruz?
Neden devlet sürekli altyapıyı genişletmek için yatırım yapmak zorunda kalıyor?
Gerçek bir hükümet, vatandaşlarının refahıyla ilgilenir, yalnızca birkaç kişinin daha da zenginleşmesini değil.
Genç çiftlerin kendi evlerini satın alamaması kabul edilebilir mi?
Eskiler bir şey söylerdi: "Pan metron ariston" – Her şeyde ölçü en iyisidir.”
Kaynak: Fileleftheros
Yorumunuz