Kıbrıs’ın tartışmalı son İngiliz valisi Sir Hugh Foot’un adadaki İngiliz dönemine ilişkin olarak ‘80 yılda Kıbrıs’ta hiçbir şey yapamadıysak, size iyi bir hukuk sistemi bıraktık, onu koruyun’ dediği bilinir.
Son valinin Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmadan önce önerdiği muhtariyet planı ile tepki çekse de, hukuk sistemi konusunda söyledikleri kuşkusuz yanlış değildir.
Hukuk sisteminin iyi olması sistemin doğru çalıştırıldığı anlamına gelir mi peki?
Gelin bir örnek üzerinden konuyu inceleyelim:
2021 yılında Mikro-Makro’da yaptığımız özel bir haberde, o tarihlerde Yüksek Mahkeme Yargıcı değil de Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı olan Talat Usar ve Kıdemli Yargıç Cenkay M. İnan tarafından görülen bir davaya değinmiş ve yargıçların aldığı kararı yayımlamıştık.
Yaptığı hileler ve kurduğu kumpaslarla Kıbrıs’ta rekor sayıda şirketi ve aile mülkünü ele geçiren Tekin Arhun’un şirketi aleyhine alınan bu kararda, davada tanık olarak şahadet veren Arhun’un ve şirketinin gayri yasal faizcilik yaptığı, dava konusu çeklerin hile ile elde edildiği, ekstre fişlerinde montaj yapıldığı bulgulanmış ve 2012 yılında kesilmiş toplam 630 bin sterlinlik çekin geçersiz olduğuna hüküm verilmişti.
Mahkeme kararının hemen ardından davayı kazanan, Tekin Arhun ve şirketine yönelik olarak Polis’e şikâyette bulundu.
Polis soruşturmasını tamamladıktan sonra dosya 2023 yılında Başsavcılığa gönderildi. Ancak 2012 yılında kesilmiş çeklerle ilgili bankanın yasal olarak evrak saklama yükümlülüğünün 12 seneyle sınırlı olmasına karşın dosyaya baktığını öğrendiğim Savcı Behrat Mavioğlu’nun halihazırda neden ceza davasını açmadığı bilinmiyor. Mutlaka makul bir nedeni vardır fakat 12 sene şartı atlanmaması gereken son derece önemli bir detay değil midir?
Savcılığın, aleyhinde resmi evrakta sahteleme yapmak ve resmi evrağı tedavüle sürmekten Ağır Ceza’da dava yürüttüğü, Mahkemeler’de birçok başka davası olan oldukça vukuatlı bir sanık için, 12 sene koşulu dikkate alınarak niçin yeni bir ceza davası daha açılmadığı tartışılmaya başlandı. Yine Mikro-Makro’nun gündeme getirdiği bir başka davada daha Arhun’un gayri yasal faizcilik yaptığına karar verilmişti.
Öte yandan, ailesine devrettiği hisseler üzerinden Kıbrıs Kapital Bank’ın tam kontrolüne halen sahip olan Tekin Arhun’un Ağır Ceza’da yargılanması ise avukatlarının Yüksek Mahkeme’ye yeni bir başvuru yapmasından ötürü ötelenmeye devam ediyor.
Önceki başvurusu Yüksek Mahkeme tarafından reddedilen Arhun ve avukatları mayıs ayı başında Yüksek Mahkeme’ye yeni bir başvuru yaparken, bir yandan da Arhun aleyhindeki Ağır Ceza’ya sevk kararını İstinaf’a götürdü.
Birçok sanık hızla Ağır Ceza’ya sevk edilirken Arhun’a yönelik Polis’teki soruşturmaların tamamlanmasının seneler sürmesi, Başsavcılığın dava açmasının ise yıllara yayılması neden birilerinin kağnı hızında yargılanabildiğini, diğerlerine ise jet hızıyla dava açıldığını sorgulatıyor.
Herkes Polis nezdinde ve Başsavcılık önünde eşit mi gerçekten? Değilse, bu bizi problemin özünde cebinde parası olan hilekârları koruyan yoz bir sistemin yattığı eleştirisini yapmaya götürmeyecek mi?
Marketten 2 makarna çalanla, insanları yıllardır devletin tüm kurumlarının gözü önünde soyanlar adalet karşısında bir ve eşit kabul edilemeyecekse, kararlar açlıktan çalana derhal, akla zarar bir ihtiras ve hileyle trilyonları hukuksuzca ele geçirenlere epeyi ağırdan alınarak verilecekse suçun büyüğünü kimler, ne için işlemektedir?
Arhun’a dek Ağır Ceza’ya sevk edilebilir davaların Polis soruşturmaları da Savcılığın dava açma süreçleri de hukuk ve boşanma davalarından çok daha hızlı işlemiyor muydu?
Şahsın yarattığı mağdurların sayısının yıllar içinde sürekli artması gibi şirketlerini ve evlerini kaybeden, ödemekte oldukları faizli borçları bir türlü kapanmayan birçok yurttaşın çığlıkları görmezden mi geliniyor?
Eğer öyleyse dolandırıcıları koruyan yoz memurlarla da mücadele edilmesi gerekmiyor mu? Göstere göstere Tekin Arhun’la cafelerde, meyhanelerde buluşan KKTC Devleti’nin bazı yoz memurlarını ve birlikte kurdele kesen siyasilerini deşifre etmekten neden çekinelim? Siyasiler utanmadan Mahkeme kararları ile hilekâr olduğuna hükmedilen bir zatı ‘iş insanı’ yerine koymaya devam edecek de biz mi susacağız sanıyorsunuz? Ne çıkarınız var ortaya çıkaramayız mı zannediyorsunuz? Kimin kime mülkünü satmaya çalıştığını bilmediğimizi farz ediyorsunuz?
Biz ne rahmetli Falyalı'nın tehditlerinden korktuk ne UBP'li çok üst düzey bir siyasinin eliyle Polis'e çağrıldık diye sustuk! Ne Tekin Arhun'dan ne avukatından ne yalan haberlerden çekindik ne de bir başka bankanın Universal Bank'ın Polis'e yaptığı şikâyetten ürktük! Gerek Mark Buddle'la kara para aklayanları belgelerken gerekse emlak dolandırıcılığıyla vergi kaçakçılığı yapanları deşire ederken herhangi bir çıkar ilişkisine hiç girmedik! Yapılan teklifleri hep reddettik; bizim haberimizi yayınlayıp sonra da para alıp kaldıranları ise unutmadık.
Yorumunuz