KKTC tarihinin en yoz hükümetinin sınır tanımazlığı karşısında önceki komisyoncu siyasiler kafalarını duvarlara vursa yeridir.
Kimine göre eski Kıbrıs yok artık; o nedenle yapılanlara ciddi bir tepki gösteren de çıkmıyor. Geçenlerde yakın bir dostum memlekette kalan düzgün insanın sayılı olduğunu, KKTC’nin, çoğu kişinin birbirini kazıkladığı bir yer haline geldiğini söyleyiverdi!
Devlette tanıdık olmadan ve malum çarklar dönmeden hiçbir işin yürümediği, devletin kendisini KKTC’nin mal sahibi; yurttaşların da 'uşak'ları olduğuna inandığı bir düzende kim kimi soyarsa akıllıdan sayılıyor.
‘Civil servant’, İngilizcesi. Devlet memuru yurttaşın hizmetlisidir. Ağaçların bile tapuda kayıtlı olduğu İngiliz dönemindeki devlet anlayışından geriye, kitaplara konu olan, kuşaktan kuşağa hikâyeleri aktarılan, tertemiz devlet görevlilerin adından başka bir şey kalmadı.
Toz içinde bir yere yığılmış, kaliteli ciltleri sayesinde gene de 2023’e kadar korunmuş eski kitaplarda anlatılan efsane kahramanlarıymış gibi geliyor bugün bu isimler… Ya onlar gerçek değil, ya biz…
Başhakim Zekâ Bey’den bu yana sağlamlıkları bütün testlerden geçmiş kaç iyi üst düzey devlet görevlisi yaşadı ve adıyla sanıyla iz bıraktı diye sorsam size, kaç kişiyi sayabilirsiniz?
Bugün devlette üst kademe yöneticisi olan ve saygınlığını her şartta koruyabilecek karakterde görevli sayısı bir elin parmağını geçer mi? Sayıları az ama iyi ki de varlar…
İngiliz döneminde, izinli kurumuş ağaç dışında odun bile satma yasağına tabi bir toplum nasıl bu hale gelmiş olabilir?
Rum mallarının yağmalanmasıyla yoz devlete iyi İngiliz yasaları o kadar dar geldi ki teker teker, değiştirebildiklerini değiştirmeye devam ediyorlar.
Kendi ülkesine sahip çıkmak gibi bir derdi hiç olmamış, memleket sevdasından kebabı, molehiyayı, Kıbrıs ağzı kelimeleri sıralamayı anlayan bir topluluk arasındayız artık…
Kim kimi, kimlerle iş birliği halinde nereye kadar soyabilirse...
Hırsızlığın ve yalancılığın aleladeleştiği bir ortamda, temizleri kalanından ayırabilmek için yoğun şüphe duygusunu canlı tutmak zorundasınız. Gözünüzü kapatıp emin ellerde olduğunuzu sanmak gafletine düşerseniz, beklemediğiniz yerden vurulabilirsiniz.
Unutmayınız, güneyde 20 metrekarelik, damı da yeri de toprak bir evcik ya da ahır veya samanlık karşılığında KKTC’de onlarca Rum dairesi alan insanlarla birlikte nefes alıyoruz…
Zamanında güneyden kuzeye PKK’nın parasını aklamak için uyuşturucu ticareti yaparak zengin olanların; gayri yasal sattığı parayı hileyle ve misliyle şişirenlerin ve temsilcilerinin saygı görebildiği bir ülkedeyiz…
Siyasilerle birlikte bazı yoz memurlarına aracılarla rüşvet vermenin sıradanlaştığı bir devletimiz var…
Devletin birtakım yoz memurlarına güvendikleri için korkusuzca çalan ve yakalandığında gizli bir yolunu bulup gene kurtarılacağına bel bağlayanlarla aynı topraklardayız...
Yolsuzluğun sürekli yeni mağdurlar yarattığı rezil bir düzende üst düzey memurlara nereye kadar ve nasıl güvenebilirsiniz ki?
İngiliz döneminde devlet memurlarına yüksek maaş verilmesi geleneğinin temel nedeni rüşvetin önlenmesiydi. Bugün mesela yargıda, doğru ya da yanlış, halen yargıç seçileceklerin aileden zengin olup olmadıklarına dikkat edildiği söylenir. Gözü tok olmalıdır bir yargıcın…
Pek çoğuna göre İngiliz döneminin ceketsiz, kravatsız, traşsız sokağa adım atmayan, yeterli maaşı olan bürokratlarıyla yaşadığımız dönemin bürokratlarını karşılaştırmak saçmaya vurmaktır.
Çünkü zaten İngiliz döneminin iyi uygulamalarını yıkmak ve çalmanın olağanlaştırıldığı, bayağı bir yapı kurmak için Kıbrıs Türk Federe Devleti’nden vazgeçilmiştir.
‘Sömürgeci İngiliz yönetimi’ dönemi artık her fırsatta yönetimin emperyalist doğasını ortaya sererek anılacaktır. İyi yönetişime dair toplumsal bellekte yer etmiş ne varsa unutturulacaktır.
Tarihsel akışın hızlandırıldığı bir girdaptadır Kıbrıs'ın kuzeyi… Ani değişimlerin süratiyle çıkan fırtınalarda, geçmişin eseri bugünün pespayeliğinde kaybolur.
Değerli ile değersizin anlam boşalması ile bir tutulabildiği çirkef düzende, siyasiler ve kötü üst düzey devlet memurlarının eliyle güçlenen kirli para sahiplerini, temsilcilerini ve iş birlikçilerini deşifre eden, susmayan mağdurlar çıksa da tek başına mücadeleyle bir yere varılmaz.
Devlet yolsuzluğunun üzerine gidilemeyeceğine dair kemikleşmiş söylemlerin çürütülmesi, bu yolsuzluğa geçmişte ve bugün bulaşanların iz bırakmadan bu işleri hallettiklerine yönelik kansıksanmış ancak yanlış inanışların yıkılması şarttır.
Bunun için rüşvet alanı, en iyi yasaları bile işlemez hale getirenleri takip etmek gerekir.
Yerel örgütlenmeyle teknolojiyi kullanarak ve uluslararası araştırmalar yapacak kapasiteye erişerek, yolsuzluğun izlerini yaşadığımız anın her geçen saniyesine kadar takip etmek, meşakkatli bir çabayla olsa da mümkündür.
Para sanılanın aksine takip edilebilir. Aile içinde alınan mülklerden kripto hesaplarına, mülklerin rüşvet almak için kimlere fahiş fiyattan satıldığından kurulan paravan firmalara, yıllar önce aracılarla satılarak babanın devredilen şirketinden sevgili hesaplarına, yurt dışında yaşayan aile üyelerine yapılan transferlere veya gizli olduğu farz edilen iş ortaklarının kayıtlarına kadar paranın izi kanıtlanarak sürülebilir.
Suç gelirlerini evlerde tutmanın ya da kendi adına banka hesaplarına transfer etmenin riski ciddidir ne de olsa…
Kara paracı dolandırıcılara fedailik yapmak yerine ülkeyi temizlemek için harekete geçilmezse, yoz sistemin yoz memurları kirli parası olanın yanında durmaya devam edecek; bir zamanlar beraber çalıştıklarının bildiği sırların ifşasını önlemek için sahtekârları korumayı sürdürecektir. Dürüst ve haklı olan ise kötülerin karşısında vicdansızca ezdirilecektir.
Sebepsiz değil, şu anda KKTC’de bir kamuoyu araştırması yapılsa, Kıbrıs sorununun çözümüne hayır diyeceklerin oranı evet diyeceklerden fazla çıkacaktır. Adilikle kazanç sağlamaya alışılınca bir kere…
Saygın devlet görevlilerinin üstüne titremek, yozları ise deşifre etmek, sizin, benim, bir diğerimizin daha da mağdur olmaması için bu nedenlerle kaçınılmazdır.
Yorumunuz