Tek adam rejimlerinden yorgun dünya, kalan son enerjisiyle daha ırkçı, daha erkek egemen, sivil hakların iyice törpüleneceği, geriye giden bir savruluşa daha start verdi.
Yüzlerce yıllık devrimler tarihinden, bunca hukuk ve kadın mücadelesinden, sivil hak kazanımlarından ve yeşil hareketten sonraki bir aşamada, ABD’de bugün, bir karşı devrimle Trump tekrar başkan seçildi.
ABD tarihinin ticari sahtecilikten ceza almış ilk eski başkanı olan 78 yaşındaki Trump, kadınlara cinsel tacizde bulunmakla suçlanmış, yaydığı yalanlarla Kongre isyanını lehine kullanmış bir başkan adayı olarak ikinci kez seçilebildi. Trump aleyhine açılmış davaları takip etmek zor. BBC Trump’a karşı açılan ceza davaları için bir rehber bile yayımlanmıştı!
80’nine 2 sene kalan Trump, başkan Biden’ın yaşı ile ilgili nedenlerden ötürü zorluklar yaşaması ve seçimden çekilmesiyle, karşısında çok başarılı, orta sınıftan gelen, hukukçu, eski bölge savcısı ve başkan yardımcısı olabilmiş, görece genç ve oldukça güçlü bir göçmen kadın varken seçimi kazandı. Demokratlar tertemiz olduğundan hiç değil kuşkusuz, yine de neredeyse tragedyaların iyi ve kötü kahramanlarını andıran, birbirine tamamen zıt iki aday arasındaki bu seçimin sonuçları, Amerikan toplumunun çoğunluğunun öngörüsüz, yolsuzluğu olağan karşılayan ve günlük dertlerinde boğulmuş bir toplum olduğunu ortaya koyuyor. Böylesi iki aday arasından ipi göğüsleyen Trump olabiliyorsa, yazarlara eleştiri hakkında hiçbir sınır koyamazsınız!
Trump’ın ABD’ye gelen göçmenleri sınırlama retoriği, Trump’ın eşinin ve kendisini milyarları ile destekleyen yatırımcı Elon Musk’ın birer göçmen olduğunu, siyahi Amerikalıların da Trump'a oy verdiğini dikkate almadan anlaşılamaz. Amerikan işçi sınıfı emeklerini ucuza satan göçmenler karşısında daha çok kazanmak için, Amerikan sermayesi ise düşürülecek vergi oranları ile devlete daha az vergi ödemek üzere Trump’a yönelmiştir.
Trump’ın kazanmasında, yeteneklerini ve zekasını küresel ısınmanın önlenmesinden ziyade güya Mars’a gitme sunumuyla, esasında ürettiği teknolojiden azami kişisel yarar sağlamak ve muhtemelen gezegenlerden yeni maden toplama yarışına girmek için harcayan Elon Musk ve Twitter (X) faktörü, başlı başına bir araştırma konusudur. Amerikan toplumu, Elon Musk’ta gördüğü üstün başarı hikâyesinden Trump’la birlikte küllerinden yeniden doğabileceğine dair boş bir inanca kapılmış, ülkesel başarıya aç bir milliyetçiliğe gömülmüş gibi görünüyor.
ABD, aklını tamamen tatile çıkararak Trump’a sunduğu galibiyetle, küresel ölçekte sallanan üstünlüğünü tamamen yitirmiştir. Amerikan toplumu otokratik aşırı sağa ve hatta faşizme geçit vermekte risk görmeyerek, gittikçe daha da hastalanan bir toplumsallıkta kaybolmuştur. Sokaklarda ve okullarda toplu kıyımlarla verdiği yüksek kayıplara rağmen, Trump’la bireysel silahlanmayı alabildiğine savunan bir ABD, dünyaya liderlik edecek vasıflara sahip olmadığını kanıtlamıştır.
Trump’ın seçim kampanyası Amerikan toplumunun geriye dönüşünün habercilerinden biriydi: 1950’ler Amerikası’ndan fırlama, önlüklü ev kadınlarının mutfakta, ellerinde tepsiyle gösterildiği kadın figürlerine, yaşına başına bakmayıp Zeus'a benzetilen mitoslaştırılmış bir Trump eşlik ediyordu. Sylvester Stallone’nun ‘Rocky’ serisinden dövüş sahneleri ve petrol platformları görüntüleri arasına son teknoloji jetleri serpiştiren komik bir seçim kampanyasından ve mitinglerde boy gösteren eski güreşci Hulk Hogan’dan medet ummaları boşuna değilmiş…
Ama listenin başına Elon Musk’ı koymalı… Donald Trump-Elon Musk birlikteliğinin, üzerinde çok tartışılmayan başka tehditler yaratma olasılığı yüksektir. Sermaye, küresel ısınmayı artıran, aşırı enerji ve su tüketen veri merkezleri ile yapay zekaya yatırım yaparken, onun milyonda birini küresel ısınmanın önlenmesine, artan sıcaklarla olağanüstü yıkıcı hava olaylarının engellenmesi için harcamayacaktır. Sektörden biri olarak yapay zekanın doğru eller tarafından yönetilmediği şartlar altında muazzam bir dezenformasyon aracı olabileceğini ve insan zihnini tembelleştirdiğini, hatta aptallaştırdığını rahatlıkla iddia edebilirim.
Robotlara yatırım yapan neoliberalizmin son evresinde, orta sınıfa II. Dünya Savaşı sonrasından bu yana pompalanan bir ev, bir araba sahibi olma hayalleri artık pazarlanmıyor. Oldukça minimalist, az kazan, az harca ama bol boş zamanın olsun kandırmacasına hız veren bir ideoloji bu. Siz oturun, robotlar çalışsın dünyası… Robotlar karın mı doyuracak, çocuk mu okutacak… Oralara cız, girilmiyor.
Trump-Musk-şirketokrasi üçgeninde, daha önceki örneklerinden farklı, katıksız bir şirketokrasinin temellerinin atılacak oluşu, dünyayı kuşkusuz bugünkünden daha kötü bir yere taşıyacaktır. Bununla birlikte, ne kadar erken sağ popülizm dibe vurursa o kadar hızlı insanlık kendine geleceği için, Trump’ın seçilmesi tüm insanlık için yeni ve büyük bir mücadele alanı açıyor. Bugün kazanan Kamala Harris olmayabilir fakat yarın kazanan, tüm bu rezil, akla zarar popülizmle mücadele edecek insanlık olacak.
Türkiye'de, Amerikan politikalarının bir sonucu olarak ılımlı İslami bir muhafazakârlık gelişti. Türkiye, rüşveti, yolsuzluğu ve kötü yönetimi olağan karşılayan toplumsallaşması, şiddete eğilimi, silah kullanımının ve kadın cinayetlerinin artmasıyla ‘küçük Amerika’ya dönüşmekte büyük bir yol aldı. Trump’ın demokrasiyi, hukuku, kadın haklarını ve genel olarak sivil hakları yok sayan tutumu sadece ABD’de açısından tehlike oluşturmuyor, bu gerileme dünyadaki Putin ve diğer otokrat ve antidemokratik rejimlere ve faşist eğilimlere büyük bir güç ve yersiz bir öz güven verecek.
Trump’ın başkan seçilmesi, Orta Doğu’daki savaşın bitmesinde, Doğu Akdeniz’deki dengeler ve Kıbrıs sorununun çözümü açısından herhangi bir değişikliğe yol açmayacaksa da, Türkiye’de yolsuzlukların ve hukuk dışı icraatların olağanlaştırılması sürecinin, KKTC'ye artarak yansımasını besleyecektir.
KKTC'de Meclis başkanlığı seçiminde geçersiz pusulaları geçerli kabul ederek, meclis başkanını demokratik usül ve esasları gözeterek ‘seçtiği’ni iddia eden hükümetin yarattığı kriz, KKTC’nin hukuk dışı, antidemokratik siyasal icraatlarda, yolsuzlukta ve ‘küçük Türkiyelileşmek’te ilerlediğini gösteriyor.
'Küçük Amerika' olmakla yıllardır eleştirilen Türkiye’nin ardından ‘küçük Türkiye’ olma yolundaki bir KKTC’de, siyasal ve sosyal mücadelenin ne kadar yükseleceğini önümüzdeki aylar ve yıllar belirleyecek.
Bunlar kısmen iyi günlerimiz sayılır: Trafikte alışık olmadığımız, nereden geldiği belli olmayan bir erkeksi hava ile araç süren, çağımız teknolojisi ile iyice basitleştirilmiş teknik bir araç olarak araba kullanmayı her nasılsa erkeklikle bağdaştıran, uçak kaldırır bir endamla otomobil süren bir güruh caddeleri birbirine katıyor. Tıraş olmayı fazla metroseksüellik olarak kabul eden, haşin bakışlarıyla, bangır bangır müzik dinleyerek başkalarını rahatsız etmekten utanmayan, arabadan insanları kesen bir topluluk yollarda diğerlerini sıkıştırıyor. Yarın cebindeki bıçakla, belindeki silahla kadın öldürenler de buralarda daha fazla peyda olacaktır. Semirecek suç örgütleri KKTC’yi şimdikinden daha fazla mesken tutacaktır.
İşe iyi tarafından bakarsak, sonunda küresel mücadele artacaktır. Üzerlerimize geldikçe daha sıkı birleşeceğiz, daha fazla üzerlerine gideceğiz. İki yanlış bir doğru etmez. Doğrunun mücadelesi hep sürecek. Devrim ve karşı devrim arasındaki bu mücadele küreseldir ve Trumpgillerin topunu yolda bırakacak kadar keskindir.
Yorumunuz