Yazılar

Mark Buddle’la örülen yollar Atatürk caddesine çıkmaz!

Siyasi partilerin peşine takılan değil, partiler dışında harekete geçen ve doğrudan demokrasiyi çalıştıran bir toplum olmak zorundayız.

Avustralya’ya 40 milyon dolarlık, 160 kilo kokain sokmakla suçlanan ve bu ay memleketinde yargılanmasına başlanacak Mark Buddle’ın, KKTC’de bulunduğu tarihler arasında suç gelirlerini KKTC’ye getirdiği ve KKTC’de suçtan elde ettiği geliri akladığı tespit edilmişti.

Mark Buddle’ın parasını aklayarak, 4-2008 sayılı Suç Gelirinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası’na aykırı hareket ettikleri iddiasıyla haklarında dava açılan avukat Emre Kadri, avukat Batur Sağlamer ve King Oto Galeri'nin sahibi Halil Kahraman’a 13 Eylül’deki teminat duruşmasında yurt dışına çıkış yasağı konmuş, zanlılar teminatla serbest bırakılmıştı

İyi de Mark Buddle’ın davası bile Avustralya’da 25 Kasım’da başlayacakken KKTC’deki dava neden bir türlü başlamıyor?

Araştırdım. Davaya bakan yargıcın Başsavcılığın davayı ‘1 ay içinde’ dosyalamasına ilişkin kararına Başsavcılığın itirazda bulunduğu bilgisini birkaç güvenilir kaynak doğruladı. 

İtirazın değerlendirilmesi sonrasında muhtemelen dava dosyalanacak ve duruşmalar nihayet başlayacak. 

Bu süre zarfında avukat Batur Sağlamer’in yurt dışına çıkışı yasağına ilişkin itirazı reddedilirken, avukat Emre Kadri’nin de anne ve babasında intikal eden, doğal olarak suç gelirinden elde edilmesi mümkün olmayan mülklerin üzerindeki tedbirin kaldırılmasına yönelik bir itirazı var.

Suç Gelirinin Aklanmasının Önlenmesi Yasası’na göre yükümlü oldukları halde Mark Buddle hakkında Para Kambiyo Dairesi’ne herhangi bir şüpheli işlem bildiriminde bulunmayan avukatlar ve gene yasaya göre oto galerici olarak yükümlüyken bildirimde bulunmayan Halil Kahraman hem bildirim yapmamakla hem de suç gelirini aklamak ve suç gelirini aklamaya teşebbüs etmekle itham ediliyor.

Ancak Mark Buddle’ın ortak olduğu şirketler hesabına para alan 3 yerel banka arasında şüpheli işlem bildirimi yapmamış olan var mı, varsa bu bankalara yükümlü oldukları ve 5 iş günü içerisinde bildirimde bulunmadıkları için dava okunup okunmayacağı henüz bilinmiyor. Keza Mark Buddle’ın suç geliri ile alınan mülkleri satan şirketler de yasa gereği yükümlüdür ve şüpheli işlem bildiriminde bulunmamışlarsa neden bu şirketlere dava açılmadığı da bilinmiyor.

Daha önemlisi başta eski İçişleri bakanı ve UBP Girne milletvekili Kutlu Evren olmak üzere Mark Buddle’a oturma izni veren resmi görevliler de yasaya göre yükümlü durumunda ve bırakın şüpheli işlem bildirimi yapmayı, üzerine ülkede kalması için oturma izni verenlere dava açılmıyor, ne güzel değil mi? 

Bir milletvekili yargılanamaz diye bir şey mi var? Milletvekili de yargılanır ve suçlu bulunursa milletvekilliği bittikten sonra cezası infaz edilir. Ama öncesinde pek tabii Meclis’te Özel Komite kurulması gerekiyordu. Uyuşturucu baronuna oturma izni vermek çok normalmiş gibi hareket eden iktidara partisi kadar Meclis’teki muhalefet de gene çuvalladı. Mark Buddle olayı için ne özel komite kuruldu ne de Meclis Soruşturması açıldı! Açılsaydı, Kutlu Evren’in dokunulmazlığı kaldırılabilir ve yargı yoluna gidilebilirdi.

Daha büyük sorunlarımız var değil mi iktidar ve muhalefet partileri? Mesela vergi toplayamıyoruz.

Bir devlet ve yetkilileri küçücük bir ülkede yıllardır çok rahat toplayabileceği vergi ve cezaları toplamıyorsa, borçla bile kendisini döndüremiyorsa bunun tek bir nedeni olabilir: Kötü yönetim.

Yani siyasiler başka saiklerle zenginlere dokunmuyor, işçi sınıfının ve orta sınıfın maaşlarından, kobilerin sahiplerinden vergiyi alıyor, kaynağı belirsiz gelir elde edenlere ceza kesmiyor, trilyonerleri hiç denetlemediği için gerçekte çok daha yüksek toplayacağı verginin çok azı ile yetiniyor demektir. 

KKTC üniversitelerine okumak için gelen öğrencilerin bet şirketlerinde çalışmasına göz yumarsan, üniversitelerden kazandıkları trilyonlara rağmen vergi almazsan, eğitim kurumlarında ücretini vererek öğretime devam etmeyenleri kontrol etmezsen, boş buldukları meydanda adaya suçlu ithal eder hale gelmezler mi? Vergi toplayacak birçok kanalın varken toplamıyor değil misin?

Rezaletleri ayyuka çıkmış, hakkında açılmadık dava kalmamış banka sahiplerini cezalandıracağına, gerektiğinde mülklerine, paralarına el koyacağına onlardan borç alıyorsan, şirketlerine kapış kapış ihaleleri verebiliyorsan sen devlet mi yönettiğini sanıyorsun? Vergi topladığını mı? Sahtekârlarla neden arsızca iş birliği yapıyorsun?

Yasa dışı betten ülkende hunharca cinayet işleniyorsa ve kurban edileni zamanında cezalandırmak bir yana, partini seçimlerde finanse etmesi için kapısında yalvarmışsan, sen gerçekten kendini mi akıllı sanıyorsun, bizleri mi aptal yerine koyuyorsun?

Gece kulüplerinde seks işçileri sömürülerek patronlarına ayda milyonlar kazandırırken, çalışan işçi kadar götürü usulü vergi kesiyorsan ve gerçekteki kazançlarının vergisini almıyorsan küçük ya da orta ölçekli esnaftan hangi yüzle vergi istiyorsun?

Büyük avukatlar dava başına bazen yüzbinlerce sterlin alırken fatura kesiyorlar mı, hangi rakamdan kesiyorlar denetlemiyorsan, Türkiye’ye muhtaç olmakla hiçbir sıkıntın yok biliyorum ama, adalet duygun da hiç yok değil mi senin? 

Siyasi, sosyal, kültürel ve dinsel hegemonyaya rüşvetle zengin olmak için boyun eğmiyor musun? Aldığın rüşvetlerle zengin olmuş olmanın nasıl olsa kanıtlanamayacağını sanmıyor musun?

Türkiye’den para dilenerek siyaset ürettiğini sanan bu siyasi güruh aldığı para karşılığında ülkeyi hegemonya altına sokmaktan utanç duymuyor. Neden? Hazır para gelsin, kara para gelsin, devleti yönetirmiş gibi yapsınlar, arada kendi ceplerini doldursunlar diye mi? Sokaktaki herhangi kötü niyetli bir kişi, hiç eğitim almamış olsa bile aynı kötü yönetimle bu devleti yönetemez mi? Sana neden ihtiyaç olsun?

Uzatmaya bile değmez! 10 Kasım bugün, Atatürk’ü anarken sefil hale getirdiğiniz Kıbrıs’ta çevirdiğiniz pisliklerle sayfamı daha fazla kirletmenin manası yok.

İnsanların yıllardır gözlerinin içine baka baka aynı oyunu sürdüren siyasiler bu gücü tek bir yerden alıyor, partizanlaşmış halktan! Halk bu oyuna sahneye çıkıp müdahale etmediği içindir her nevi rahatlıkları… 

O nedenle siyasi partilerin peşine takılan değil, partiler dışında harekete geçen ve doğrudan demokrasiyi çalıştıran bir toplum olmak zorundayız. Partiler devletin iç ve dış borç tuzağında düşürülmesinden rahatsız değiller: İçerde tefecilerden, dışarda Türkiye’den borç alıyor, Kıbrıs retoriği üzerinden ya ‘anavatan’ın iktidarına el pençe divan durarak hürmet ediyor ya da zor işlerine gelmediği ve çıkarlarına aykırı olduğu için her şeyi çözüme erteliyorlar. Kendileri yasa dışı yollarla zenginleşirken yönetemedikleri devlette, olan halkın bugününe ve yarınına oluyor. Ceplerimiz yanarken demokrasimiz katlediliyor. 

Bir Buddle gider, bir başka Buddle gelir, suç gelirlerini kapar, sonra da her birini sınır dışı ederiz zihniyetine demokrasi değil, oligarşi diyoruz! Devlet yetkililerine ne yapsalar dokunulamamasına ise faşizm! Bari ağzınıza 10 Kasım’ı almayın! Siz yaşarken çoktan öldünüz. Gerçek liderlerse ölmelerinden sonra aleyhlerinde yalanla, iftira ile ne yapılırsa yapılsın tertemiz yaşıyor!

Büyük liderlerin yaptıkları eleştirilebilir hatalar da olabilir. Ancak önceden uyardıkları her konuda, ayrıntısıyla tarif ettikleri kadar haklı çıkmaları çok yaşamsal bir telaşın sonucudur: Sevgiyle ülkelerini ve uluslarını koruma kaygıları… Siz ülkenizi de toplumunuzu da umarsızca öldürüyorsunuz.

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın