Ankara’da evinin önündeki aracına yapılan bombalı suikast sonucunda 24 Ocak 1993’te, 50 yaşındayken öldürülen araştırmacı gazeteci, hukukçu, yazar Uğur Mumcu katledilişinin 32’inci yıl dönümünde anıldı.
Aracına yapılan bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren Atatürk Devrimleri ve laikliğin yılmaz savunucusu Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’teki ölümünün üzerinden 32 yıl geçti.
Suikast tam 7 yıl karanlıkta kaldı. O dönemde Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu ile görüşen Türkiye İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, “Tuğla çekilirse, duvar yıkılır” demişti.
Daha sonra “Duvarlar yıkılacak” denilse de hiçbir sonuç elde edilemedi.
7 yıl boyunca hiçbir soruşturma gerçekleştirilmedi.
17 Ocak 2000 yılında ise Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, Beykoz’daki evinde polislerle girdiği çatışma sonucunda öldürüldü.
Sonradan kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) görevli Savcı Hamza Keleş’in Hizbullah Lideri Hüseyin Velioğlu’nun evinde yaptırdığı aramada, Mumcu suikastıyla ilgili önemli belgelere ulaşıldı.
Bu belgelerden yola çıkılarak, suikastın İran destekli Tevhidi Selam Kudüs Ordusu adı altında radikal İslamcı bir terör örgütü tarafından yapıldığı ortaya çıkarıldı.
Operasyonda elde edilen deliller üzerine, 11 Temmuz 2000 tarihinde 17 sanık hakkında dava açtı. Savcı dokuz sanık hakkında idam talep etti.
Örgüt aynı zamanda Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok suikastlarının da sorumlusuydu.
İran destekli Tevhidi Selam Kudüs Ordusu'nun yönetici ismi olan Mehmet Ali Tekin, sadece 5 yıl cezaevinde kaldı.
1942 yılında Kırşehir'de doğan Uğur Mumcu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1965 yılında mezun oldu.
Mezuniyetinin ardından bir süre avukatlık yaptı, ancak gazeteciliğe olan ilgisi ağır bastı.
Öğrencilik yıllarında "Türk Solu" dergisinde yazılar yazmaya başladı ve üniversite sonrası çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı.
1975 yılında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı ve burada yayımlanan köşe yazıları ve araştırmalarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.
Uğur Mumcu, gazeteciliğinde genellikle derin araştırmalara dayalı dosyalar ve yazılar hazırladı. Araştırmacı gazeteciliğin sembolü olarak, Türkiye'deki terör olaylarının dış bağlantıları, silah kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, tarikatlar ve devlet içindeki yasa dışı oluşumlar gibi konuları cesurca ele aldı.
Birçok basılmış kitabı arasında, Türkiye’deki tarikatların ve Rabıta örgütünün ilişkilerini araştırdığı eseri "Rabıta"; kendi anılarını ve gözlemlerini aktardığı bir kitabı "Sakıncalı Piyade" ve Papa II. John Paul'e suikast girişimini ele aldığı çalışması “Papa-Mafya-Ağca" öne çıkar. "Terörsüz Özgürlük" ve "Silah Kaçakçılığı ve Terör" gibi eserleri araştırmacı gazeteciliğin en önemli örnekleri arasında sayılır.
Eşi Güldal Mumcu ve çocukları Özge Mumcu ve Özgür Mumcu, onun mirasını yaşatmak adına "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı"nı (um:ag) kurmuştur.
Yorumunuz