Yaklaşık 1 sene KKTC’de oturma izni ile yaşadıktan sonra, geçen ağustos ayında Türkiye’ye, ardından Avustralya’ya gönderilen, kendi ülkesinde uyuşturucu kaçakçılığından 25 Kasım’da yargılanmasına başlanan Mark Buddle’ın, Türkiye’de, İstanbul’un en lüks rezidanslarından birinde kendi adına daire satın aldığı ortaya çıktı. Buddle’ın ayrıca Bodrum’da kontrolünde olan 4 daire daha var.
İstanbul Sapphire’de 28 numaralı daire, Mark Douglas Buddle adına 17/11/2020’de Şişli Tapu Dairesi’ne tescil edildi
Mikro-Makro’nun gördüğü, incelediği ve teyit ettiği belgelere göre, İstanbul’un en yüksek katlı rezindansı Sapphire’de 28 numaralı daire Mark Douglas Buddle’a ait. Tahmini değeri bugün 1,5 milyon dolar olan daire, 17/11/2020’de Şişli Tapu Dairesi’ne tescil edildi.
7 gün sonra, 25/11/2020 tarihinde, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü II. (İstanbul) Bölge Müdürlüğü’nden, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne, ‘E-97605107-125.01.01-3105113’ sayılı, ‘Uygunluk Belgesi’ başlıklı bir yazı gönderildi. Yazıya Mark Buddle’ın Türkiye’deki temsilcisinin, Gülel Hukuk Bürosu olduğu bilgisi ve vekalet örneği de eklenmişti.
Eylül 2018'den Haziran 2022'ye kadar istisnai Türk vatandaşlığına hak kazanma şartlardan biri, 250 bin dolarlık taşınmaz satın alınmasıydı
İlgili yazıyla, ‘Avustralya uyruklu Mark Douglas Buddle’ın Türkiye’de satın aldığı taşınmazın/taşınmazların satın alma tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanan değerin/değerlerinin 250.000 Amerikan Doları’nın üzerine tekabül ettiği ve taşınmazların beyanlar hanesinde, Türk Vatandaşlığı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi gereği edinim tarihinden itibaren üç yıl içerisinde satılmayacağının taahhüt edildiği yönünde belirtme bulunduğu tespit edilmiştir’ bilgisi iletildi.
Mark Douglas Buddle’ın istisnai Türk vatandaşlığına başvurduğu anlaşılıyor
Buradan da Mark Douglas Buddle’ın Türk vatandaşlığına başvurduğu anlaşılıyor.
2018 tarihli Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in Türk vatandaşlığının istisnai olarak kazanılması şartlarına ilişkin 20’inci maddesinin 2’inci fıkrası uyarınca, yabancıların vatandaşlık hakkına sahip olması için aranan şartlardan biri, taşınmaz alma bedelinin 250 bin dolar olmasıydı. Rakam, 19 Eylül 2018’de 1 milyon dolardan 250 bin dolara indirilmişti. Daha sonra 13 Haziran 2022’de yürürlüğe giren son yönetmelikle, taşınmaz satın alma bedeli 250 bin dolardan 400 bin dolara yükseltilmişti. Dolayısıyla Buddle'ın 2020'de 250 bin dolarlık taşınmaz alması yönetmeliğe uygundu. Ancak bu şartın sağlanması hiçbir şekilde yeterli değildi. O meblağda taşınmaz satın aldığı belirlenerek 'uygunluk' verilene, ikinci aşamada güvenlik soruşturulması yapılmakta, 'milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir durumu bulunmamak şartıyla', Cumhurbaşkanı kararı ile istisnai vatandaşlığa hak kazanılmaktadır.
Mark Buddle, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir durumunun olduğu gerekçesi ile Türkiye’de güvenlik soruşturmasından geçememiş görünüyor
Mark Buddle’ın 2020 yılınının sonunda Türkiye vatandaşlığını almaya hazırlanırken neden 2021 yılının Temmuz ayında KKTC’ye geldiği, güvenlik soruşturmasından geçemediği ile ilişkili görünüyor. İstanbul’da kendi adına daire satın alan ve Türk vatandaşlığına hak kazanmak için girişimde bulunan Buddle’ın Türkiye’den KKTC’ye gelişinde vatandaşlığı ile ilgili sorun çıktığı ve bunun yanı sıra güvenliğini tehdit edebilecek bir duyum almış olması olasıdır.
Bodrum'da da kendi adına kayıtlı 4 dairesi olabilir
Mark Buddle’ın, İstanbul’daki dairesi dışında, Bodrum’da günlüğü 1.000 dolardan kiralanan 4 dairesi daha olabilir. Bodrum'daki dairelerin kendi adına mı tapuya kaydedildiği henüz doğrulanamadı. Keza Dubai’de de adına daire olduğu iddia ediliyor.
Mark Buddle’a bağlı ‘Comanchero’ ya da ‘Bikies’ organize suç örgütü, Avustralya’ya kokain ve metamfetamin ticaretinden günde 8 milyon dolar; yılda 3 milyar dolar ciro yapıyor!
Buddle’ın o tarihlerde Avustralya tarafından bile aranmadığı, sonrasında da sadece mavi bültenle arandığına dair tartışmada gözden kaçırılan üç önemli detay var: İlki, Mark Buddle’a bağlı ‘Comanchero’ ya da ‘Bikies’ organize suç örgütü Avustralya’ya kokain ve metamfetamin ticaretinden günde 8 milyon dolar, yılda 3 milyar dolar ciro yapan, yıllık 1,5 milyar dolar nakit kârı olan oldukça büyük bir suç organizasyonudur.
Suç örgütünün iç iletişiminde kullandığı ve güvenli sandığı şifreli telefonlar FBI tarafından gizlice piyasaya sürülmüştü
İkincisi, bu suç örgütü ile birlikte toplam 300 suç çetesinin gizli, iz bırakmadan yürüttüğünü sandığı iç iletişimleri, Amerikan istihbaratı tarafından kaydediliyordu. FBI’ın kurduğu ve Ekim 2018’de gizlice başlattığı şifreli ANOM telefonlarını kullanan çetelerin mesajları sürekli takip ediliyordu. Sistem zaten FBI’ındı. Bir ülkenin daha kolluk kuvvetleri bu mesajları FBI dışında görme yetkisine sahipti: Avustralya Federal Polisi. ANOM, 2021’in Haziran ayında kapatıldığında suç örgütlerinden 45 dilde yaklaşık 12.000 cihazdan, 27 milyondan fazla mesaj toplanmıştı. Bu telefonlar internete bağlanamayan, arama yapamayan ve sadece şifreli mesaj gönderebilen telefonlardı. Mark Buddle ve çetesi de bu telefonları kullanıyordu.
Mark Buddle'a Türkiye-KKTC rotasını çizen Hakan Ayık mıydı?
Üçüncüsü, ANOM telefonlarını suç dünyasına tanıştıran adam olarak bilinen ve uyuşturucu çetelerinin güvendiği bir isim, Türk kökenli Avustralya vatandaşı Hakan Ayık faktörüdür. Ayık, Avustralya’da Buddle’ın Comanchero/Bikies suç örgütü ile sürekli temas halinde olan, bir uyuşturucu ithalatçısı ve komisyoncusu olarak tanınıyordu. Ancak ANOM’u başta Avustralya ardından tüm dünyaya 1.500-2.500 dolardan pazarlayan Hakan Ayık, farkında olmadan yüzlerce suçlunun ve tonlarca uyuşturucunun ele geçirilmesine neden olmuştu ve artık suç dünyasında çok düşmanı olan biri olarak hedef tahtasında... Avustralya medyası Hakan Ayık’ın suç çetelerinin kendisine yönelik artan tehdidi nedeniyle estetik operasyonla yüzünü değiştirdiğini ve İstanbul, Şişli’de bir otel işlettiğini ileri sürüyor. Elbette kağıt üzerinde hiçbir yerde ortak olarak yer almıyor.
Hakan Ayık KKTC'yi 2010 yılından bu yana biliyordu...
Üstelik Ayık, 19 Ağustos 2010’da KKTC’ye gelmiş, Girne’de gizlendiği bir otel odasında yakalanmıştı. O yıllarda gazeteci Rana Sarro’nun haberine göre, Girne’de kaldığı otel odasında, 62 adet kas geliştirici Promibolan, 63 adet Sustanon ve 10 adet Anapolon hapı, ayrıca uyuşturucu maddelerin tespitinde kullanılan 3 kutu EZ test laboratuvar malzemesi, 2 bilgisayar ve 7 adet cep telefonu ele geçirildiği bildirilmişti. Birinci derecede askeri bölgeyi ihlal ve üzerinde yeşil reçeteye tabii kanunsuz vücut geliştirme hapı bulundurmaktan teminatla serbest bırakılan Ayık, kısa bir süre sonra KKTC’yi terk etmişti.
Mark Buddle KKTC’de yakalanmadan kısa bir süre önce adadan ayrılarak Hakan Ayık'la gizlice görüştü mü?
Mark Buddle'ın KKTC’de yakalanmadan kısa bir süre önce Ayık'la Türkiye'de gizlice görüştüğüne ilişkin güvenilir bir duyumumuz var. Ayık'ın can güvenliği o kadar tehdit altındaki İngiliz basınına yansıyan bazı görüşlere göre, Avustralya Polisi’ne teslim olmasının kendisi için daha korunaklı olduğu düşünülüyor. Buna rağmen Mark Buddle'ın Hakan Ayık'la yüz yüze görüşmek için ekstra riski göze alarak, KKTC'den kısa süreliğine ayrıldığı ve gizlice Türkiye'ye gittiği duyumu doğru mu; bu görüşmeden sonra adaya dönen Buddle'ın çok geçmeden KKTC'de yakalanmasının görüşme ile bağlantısı var mı; tüm bunlar ancak Avustralya'da görülen davanın ileri safhalarında, bir ihtimal ortaya çıkabilir.
Günde 8 milyon dolar kokain ve amfetamin cirosu yapan, gösterdiği şiddetle ciddi korku salan bir suç örgütünün, 2016 yılından yakalanana kadar Avustralya dışında olan lideri Mark Buddle, yurt dışından örgütün başkanı olarak kendisini konumlandırmayı başarmış, Avustralya’ya giren her uyuşturucudan kendisi için vergi/haraç alacağını, bunun karşılığında suç çetelerinin uyuşturucuyu Avustralya’ya güvenli bir şekilde geçireceğini garanti etmiş, ayrıca uyuşturucu fiyatlarının kontrol altında yüksek tutulacağını ANOM telefonundan şifreli sandığı mesajla duyurmuştu.
Buddle'a KKTC’de yakalanmadan önce KKTC’de işlemiş olabileceği suçlardan ötürü herhangi bir soruşturma açılmadı
Gerek FBI gerek Avustralya Federal Polisi tarafından kokain ve amfetamin ticaretine ilişkin gönderdikleri mesajlara kadar takip edilen ancak yakalanmayan Buddle neden KKTC’de yakalanmıştı? KKTC’de yakalanmadan önce kendisine KKTC’de işlemiş olabileceği suçlardan ötürü herhangi bir soruşturma açılmış mıydı? Hayır.
Buddle’ın adaya gelmesinden çok kısa bir süre 3 üst düzey KKTC Polisi yetkilisine Mark Buddle hakkında kalın bir suç dosyası sunulmadı mı?
Türkiye’den ev alsa da vatandaşlığı alamayan Buddle’a KKTC kucak açmış görünmüyor mu? Ve 3 üst düzey KKTC Polisi yetkilisine Buddle’ın adaya gelmesinden çok kısa bir süre sonra, Temmuz 2021’de Mark Buddle hakkında oldukça kabarık bir suç dosyası sunulmamış mıydı? Buddle’a oturma izni yine de verildi. KKTC İskele Polisi ile iki kere mülakat yaptıktan sonra aylık 5-6 bin dolardan, 6 aylık toplam 36 bin dolarlık gelir gösteren Buddle'a KKTC Polisi’nin ve dönemin İçişleri Bakanı Kutlu Evren’in onayı ile oturma izni sağlandı.
Buddle oturma iznini almadan önce KKTC İskele Polisi ile iki kere mülakat yapmadı mı?
Bu olayın pek çok yanını araştırmış bir yayın kuruluşu olarak, KKTC Polisi’nin Buddle buradayken hakkında bir soruşturmanın açılmamış olduğunu, Buddle’ın apar topar adadan gönderilmesinden daha sonra soruşturmanın açıldığını hatırlatırız. Ve Buddle hakkındaki suç dosyasını Temmuz 2021'de alıp almadıklarını kamu yararına üçüncü kez sorduğumuz Polis yetkilileri C.G.N’ye, T.K’ya ve A.N’ye, İskele Polisi’ndeki ilgili yetkililere ve oturma izninin verilmesini onaylayan siyasilere hiçbir soruşturma açılmadığını da anımsatırız.
İddiaya konu yetkili Polis memurlarına ve UBP’li ilgili siyasilere soruşturma açılmayacak ancak avukat Emre Kadri’ye, avukat Batur Sağlamer’e, oto galerici Halil Kahraman’a soruşturma açılacak... Muhalefet neden bu konuda suspus?
Polis memurlarına ve UBP’li siyasilere soruşturma açılmayacak, ama sonradan açılan soruşturmada avukat Emre Kadri’ye, avukat Batur Sağlamer’e, oto galerici Halil Kahraman’a soruşturma açılacak; burada büyük bir çelişki yok mu?
Mark Buddle, bir yabancı olarak ülkesinden temiz kağıdı getirmeksizin Şengül&İlkay Kahraman Ltd’ye ve Az-Bay Tourism Ltd’ye nasıl ortak olabildi?
Mark Buddle’ın bir yabancı olarak ülkesinden temiz kağıdı getirmeksizin nasıl Şengül&İlkay Kahraman Ticaret Ltd’ye ve Acar Acabey'e ait Az-Bay Tourism Ltd’ye ortak olabildiği, bu ortaklığı KKTC Polisi’nin onaylamışsa nasıl onayladığı da tartışılmayacak ama avukatlar ve diğerleri suçlanacak değil mi? Cebinde parası olan, bizim devlette ne kadar vahim suç işleme potansiyeli olursa olsun kırmızı halıyla karşılanacak; kimse, bile bile halıyı serenlerden hesap sormayacak ama aynı devlet sadece Buddle’la iş yapanlara, hizmet verenlere dava açacak… Suçlu olduğu ispat edilenler elbette yargılanmalıdır. Buddle'a oturma izini verilmesinde, kendilerine doğrudan bilgi verildiği halde hiç sakınca görmeyen ister polis ister oturma iznini onaylayan siyasiler olsun, neden onlar da aynı devlet tarafından soruşturulmuyor? Muhalefet neden bu konuda ağzını bile açmıyor?
Bir devlet demokrasiyle yönetiliyorsa ve hukuk devleti ise kendi memurlarına ve milletvekillerine ayrıcalık tanıyamaz. İşte Türkiye’de de kendi adına daireler almış, göndermeselerdi bunu buraya diyecek olanlar, her taşın altından Türkiye’yi çıkarmadan önce kendilerinin ne yaptığına dikkat etmelidir. Bu ülkede yıllardır yasa dışı bet oynatıldığını bizim devletimiz bilmiyor mu? Bazı casinolarda kara para aklandığına dair iddiaları polisimiz duymuyor mu? ‘Öğrenci’ sıfatıyla gelenlerin küçümsenmeyecek bir kısmının küresel online kimlik avcıları, Yahoo dolandırıcıları, online şantajcılar olduğunu devletimiz görmüyor mu?
Yasa dışı betle, casinoların desteği ve üniversite patronlarının ‘katkıları’yla, Ağır Ceza’da yargılanan bir tefeciden borçlanarak siyaseti finanse eden yoz siyasal partilerin olduğu bir ülke değil miyiz?
Siyaseti yasa dışı betle, casinoların desteği ve üniversite patronlarının ‘katkıları’yla, Ağır Ceza’da yargılanan bir tefeciden borçlanarak finanse eden siyasal partilerin olduğu bir ülkede, yaptıklarınız yanınıza kalacak sanıyorsanız, insanlar yoksullaşırken sizler hukuksuzca zenginleşmeye devam edebileceğiniz hayalini kuruyorsanız, gerçeklerle bağınız tamamen kopmuş olmalıdır.
Toplumumuz, arkalarında Türkiye iktidarı varmış algısını suni bir şekilde yaratmak için her şeyi yapabilecek dolandırıcılara, yerli/yabancı çetelere kanmayı, toplumsal mücadeleden kaçınmanın en büyük aracı olarak görüyor
Toplumumuz, arkalarında Türkiye iktidarı varmış algısını suni bir şekilde yaratmak için her şeyi yapabilecek dolandırıcılara, yerli/yabancı çetelere kanmayı, toplumsal mücadeleden kaçınmanın en büyük aracı olarak görüyor. Çoğu kez hiçbir gerçekliği olmayan 'Türkiye'nin adamı', 'arkasında Türkiye var' şeklinde yaratılan suni algıya saplananlar, daha yaşanabilir, adaletsizliklerin önlenebildiği, kendi kendine yetebilir bir ülke olmamızın önünü kendi elleriyle tıkıyor. Mücadele etmedikçe, yozlaşan sistemin en büyük dolandırıcıları ve faydalanıcıları hiçbir şeyden korkmadan daha fazlasını çalma yarışına giriyor. Piyasadaki her şeyi arsızca yutmak için tek anladıkları işi, sahtekârlığı örgütlüyorlar.
Tüm suç çetelerinin nihai amacı, devletin içine rüşvetle sızmak; paralı askerlerini azmettirerek toplumu korkutmak ve sessizleştirmek ve daha fazla yasa dışı rantı elde edebilme koşullarını yaratmaktır
Bu çeteler, hapla hormonla kas yapan, bol dövmeli tipleri seçip altlarına lüks araba veriyor, bellerine silah koyduruyor, üzerlerine kaliteli kıyafetler giydirip toplumun içine yeni avlar bulmaları için yolluyorlar. Tüm dünyada organize suç çetelerinin piyasaya avcı olarak gönderdiklerinin şekil şemaili aynıdır. Avustralya'daki uyuşturucu çetesinin motosikletlileri de KKTC devletinin içine sızan yerel çetelerin piyonları da aynı tornadan çıkmış gibidir. Tüm suç çetelerinin nihai amacı, devletin içine rüşvetle sızmak, paralı askerlerini azmettirerek toplumu korkutmak ve sessizleştirmek ve daha fazla yasa dışı rantı elde edebilme koşullarını yaratmaktır. Yozlaşma arttıkça devlet her kurumu ile kendilerinin sanıyor ve daha fazla saldırganlaşıyorlar. Çünkü ne halktan ne kolluk kuvvetlerinden ne de pahalı avukatlarının yardımıyla yargıdan korkuyorlar.
Bu haber, gelen yeni bilgiler doğrultusunda 13/11/2023, saat 17:40'da güncellenmiştir.
Yorumunuz