Dünya

Henry Kissinger son kitabında Singapur’un eski lideri Lee Kuan’a dikkat çekti

Kıbrıs tarihinde adanın bölünmesinde anahtar rol oynadığı bilinen ABD eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger son kitabı ‘Liderlik’/’Leadership’de 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren altı liderin ülkelerinin kaderini nasıl yeniden çizdiğini ve dünya üzerinde nasıl kalıcı bir etki yarattığını ele alıyor.  Kissinger'ın Yunanistan'daki askeri cunta rejimi aracılığıyla, 15 Temmuz 1974'de Kıbrıs'ta Makarios yönetimine karşı yapılan askeri darbeyi destekleyerek, Kıbrıs'ın bölünmesine neden olduğu ve Vietnam, Bangladeş, Şili, Kıbrıs ve Doğu Timor’da 'savaş suçu' işlediği ileri sürülmüştür.

ABD eski ulusal güvenlik danışmanı ve ABD başkanları Nixon ve Ford yönetimleri sırasında dışişleri bakanı olarak görev yapan, artık 99 yaşında olan Henry Kissinger fil hafızası ve deneyimi ile yaşayan önemli bir tarihi kaynak...

Eski ABD başkanlarından Dwight Eisenhower, Henry Kissinger’ın Nixon döneminde ulusal güvenlik danışmanı olarak atanmasına karşı çıkmış, Harvard Ünivesitesi’nde öğretim üyesi iken akademisyenler Kissinger'ın üst düzey karar alma için uygun olmadığına dair görüş vermişti. Fakat Kissinger yine de Harvard'dan Oval Ofis'e geçebilmişti. Bunda Nixon’ın güvenini kazanması ve dönemin Dışişleri Bakanı William Rogers'ı ustaca kenara itmesi etken olmuştu.

Kissinger, 1977'den beri görevde olmamasına rağmen, Nixon'dan bu yana neredeyse tüm ABD başkanlarına danışmanlık yaptı. Sicili ve görüşlerinin insanlar arasında derinden bölünme yarattığı ancak nadiren düşüncelerinin göz ardı edildiği söylenebilir.

Son kitabı ‘Liderlik’/’Leadership’de 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren altı liderin ülkelerinin kaderini nasıl yeniden çizdiğini ve dünya üzerinde nasıl kalıcı bir etki yarattığını ele alıyor. 

Bu liderlerden Konrad Adenauer, Batı Almanya'nın savaş sonrası ilk şansölyesiydi. Charles de Gaulle Fransa'yı önce ikinci dünya savaşı sırasında, sonra Cezayir krizi sırasında iki kez kurtardı. Kissinger’ın eski patronu Richard Nixon, skandalla devrilmeden önce Çin'e açılmasıyla jeopolitiği sarstı. Enver Sedat, Mısır'ın cumhurbaşkanı olarak İsrail'le kalıcı bir barış yapmanın bedelini hayatıyla ödedi. Lee Kuan, küçük Singapur'u dünyadaki en müreffeh ülkelerden biri haline getirdi. Ve Margaret Thatcher, partisi tarafından dışarıya atılmadan önce, sosyal ve ekonomik bölünmeleri genişletirken bir yandan da Britanya'nın on yıllardır sürmekte olan düşüşünü tersine çevirdi. 

Kissinger'a göre, esasen iki tür lider vardır: Devlet adamları ve peygamberler. Devlet adamları koşulları kendi lehlerine manipüle eder, vizyonu ihtiyatla yumuşatır ve mevcut kurumlarda değişim veya yüzleşme gerekinceye kadar toplumların suyuna gider. Peygamberler, istekli olmasalar bile, risk ne olursa olsun geçmişten kopmaya hazırdır. 

Altı liderden Adenauer, Nixon ve Thatcher, yazara göre devlet adamı olma özelliklerinin çoğuna sahipti ve üçünün de motive edici bir vizyonu vardı. Adenauer, diğer liberal demokrasiler arasında yerini alabilecek mütevazı bir Almanya öngörüyordu. Nixon, uluslararası sistemi büyük güçler arasındaki savaşı çok daha az olası hale getirecek uzun vadeli bir dengeye getirmek için Amerika'nın ekonomik ve askeri gücünü kullanmaya kararlıydı. Thatcher, bireysel özerkliğe ve ulusal yenilenme kapasitesine tutkuyla inanıyordu.

Buna karşılık, de Gaulle ve Sedat, ülkelerinin ne olabileceğine ve ne olması gerektiğine dair peygamberlik ideallerine sahipti. De Gaulle'ün 1940'ta Londra'da mahsur kaldığında ‘Özgür Fransa’ fikrini canlı tutmaktaki başarısı, iradenin gerçekliğe karşı neredeyse mistik bir zaferiydi. Sedat'ın Mısır'ın İsrail'le barış içinde bir arada yaşama şartlarını belirlemeden asla bağımsız ve özgür olamayacağına dair inancı, ülkesinin uzun tarihinden gelen derinliğe dayanıyordu. Her iki lider de pragmatik olabilirdi, ama bu onların ana çalışma tarzı değildi. 

'Mükemmel lider', diyor Kissinger, 'her iki arketipin unsurlarını birleştirir'. Singapur lideri Lee, altı liderden mükemmele en yakını: Lee sarsılmaz gerçekçiliği, acımasızlığı (özellikle yolsuzlukla mücadelede) ve Çinliler, Hintliler ve Malaylardan oluşan çok etnili bir topluluğun, çok az coğrafi avantajla neler başarabileceğine dair sarsılmaz bir vizyon çizdi. Ancak Singapur liberal bir demokrasiden çok uzaktaydı ve Lee ya da oğlu şehir devletinin yıllarca başbakanlık yaptı. Kissinger Singapur'un, kurucusunun ürettiği modelden evrimleşmesi gerektiğini kabul ediyor.

2015'de hayatını kaybeden Lee Kuan (solda), Henry Kissinger'la (sağda)

Kapanışta yazar, şu anki liderlerin "dünya düzeninin karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmek için gereken karaktere, akla ve sertliğe" sahip olup olmadığını soruyor. İyimser değil. Kissinger’a göre eğitim kalitesindeki düşüş ve teknolojinin sosyal olarak atomize edici etkileri yararsızdır. Ahlaki amacın ve dini inancın aşınması da bunda etkili olmuştur.

Kissinger, başarılı liderler için, her şeyden önce geleceğe olan inancın, telkin etmeyi amaçladıkları "yüksek amaçlar" adına vazgeçilmez bir nitelik olduğunu yazıyor.

Sözlerini bir uyarıyla bitiriyor: "Kendine olan inancını kaybeden ya da sistematik olarak kendi algısını lekeleyen hiçbir toplum büyük kalamaz."

Kaynaklar: The EconomistFinancial Times
Daha eleştirel bir yorum için bkz. The Guardian
Ayrıca bkz. 'The Trial of Henry Kissinger', Christopher Hitchens 

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın